Sen,
kalın kabuklu dallarında
paslı ampüller gibi sallanan çaputların yanında
mutlu çocukluğumun asılı olduğu ahlat ağacı!
Sarıkız Deresi’nde kilim yıkarken
kara kaşlı
ve belik saçlı ablalar,
soğuk suları,
avuç avuç başlarının üstünden atarlardı
Bilmem neden,
dikenli dallarına
…..............renk renk çaputlar bağlarlardı!
Ve
Sarıkız Deresi’nde ,güzel günler adına
salkım söğütler gibi ıslanırlardı..
Işıl ışıldı bakışları
ve buz gibi sulara ne güzel değerdi
bellerine kadar uzun,
…………................belik belik örülü saçları
Bazan de gölgende
küçük küçük taşlarla örülü
..........................oyuncak evler yaparlardı.
Ev isterlermiş
zengin koca isterlermiş gönülden,
.................................öyle söylerdi ninem.
Tamam da,
anlamadığım bir şey vardı ahlat ağacı
....................................neden sen…den?
Oysa,kendi elleriyle yapmış
tek katlı, can gibi tatlı,
kırmızı kiremitli
.....................sıcacık evimizi dedemle ninem
Ve
kupkuru bir bohçayla kaçmış
“samanlık seyran olur” diyerek
...............................................babama annem.
Şimdi,
“İnsanoğlunun
kafası, yüreği ve kolu” yla üretilmiş
çelik pençeli makinelerle yapılan,
renk renk beton binalar yükselir eteğinde..
Kalmadı, suyunda kilim yıkayan
..............................saçları belik belik ablalar
saçları ondüleli kızlar
Kurudu Sarıkız Dere
..........................................betonlaştı tarlalar
Şimdikiler bilmez ahlat ağacı,
çarıklı dövenli günlerde
…....... ...........................yemyeşil dallarının
...................................gölgesi düşerdi suya
şimdi sen düşüyorsun
.........koskocaman gövdenle toprağa.
Eğer bir gün
...............................korktuğum gelirse başa,
Denizi göremiyorlar diye komşular,
.......................................balta inerse beline
Ya da
bir şişe çamaşır suyu dökerlerse köküne,
0 zaman yanarım!
Dalları
pıtrak pıtrak ahlatlarla yüklü ahlat ağacım.
Kurumuş dallarına
en modern makinelerin tezgahından çıkmış
rengarenk çaputları o zaman bağlarım!
Sen ağlama /ben ağlarım