Pazar günü saat 16.50… Annem tutturdu: “İki dakika gidiver de maaşımı çek”diye. “Hafta sonu parayı netçen anne? Dışarı çıkma yasağı on dakika sonra başlıyor, ATM yürüme mesafesi otuz dakika, yarın çekerim.’’

“Yok ! Orda durmasın, uyuyamam ben”

“Yahu, niye uyuyamıyorsun? Ceza mı yedircen bana, ne diycem polislere?’’

“Anam doksan yaşında, tansiyonu var, para banka da durunca hastalanıyor deyiver”

Tövbe Yarabbi! Onlar da “Ananız mı makinaya sıkıştı?” derse, ne diyeyim?”

“Ben, bu yaşta atlatıyom polisleri, “DARDANEL TONLU TEYZE” de, tanır onlar”

Ne desem boş, gittim çektim uyuyan parayı. Dönüşte polis memuru kesti yolumu. Ben de yalan olmaz “Fırına gittim desem” elimde ekmek yok, “Fırına gidiyorum” desem o tarafta fırın yok. Gösterdim maaş fişini, anlattım durumu olduğu gibi.

Sordular “Nedir bu Dardanel Ton meselesi?” Anlattım…

Pandeminin ilk zamanları, anneyi evde tutamıyoruz. Olayın ciddiyetinde değil. Komşu amca virüsten öldü. Annem “Yüz yaşına gelmiş, kazık mı çakacaktı?” diyor. Haberleri açıyoruz, virüsün dünyayı kasıp kavurduğunu dinlesin diye; O, Rumeli TV’ yi açıyor.Türkü dinliyor... Hanım, market, kasap fink atıyor.

Konu komşu seferber olduk “N’apsak da evde tutsak” diye. Dedik “Parası datludur, Rica edek bir polisten de, ceza kesiyormuş gibin yapsın.”

Tam uygulamaya geçeceğiz, anam sabahın köründe, sokakta kimsecikler yokyürüyüşe çıkmış, bir akıllı o. (Cin gibi maşallah) Devriye arabası kesmiş yolunu. “Teyzem yasak var, nerden gelip, nere gidersin?” diye sorunca “YAVRIMM, kimsem yok benim, ekmek almaya giderim”demiş. (Anam birini kafaya alacağı zaman “YAVRUM” ya da durum ciddi ise “YAVRIMMM” diye uzatarak hitap eder) Onlarda “Her yer kapalı seni evine bırakalım, biz ekmeğini alıp getiririz.”

Anam, konu komşu görecek, hele bana denk gelecek MAAZALLAH kabul eder mi? “Sağol yavrum Alzheimer değilim ben, evin yolunu biliyom”

Onlarda “Altmış beş yaş sınırı var ya! Sen kaç yaşındasın?” demişler.

“Altmış dört falan. (Bababa! Yalana bak) Valla nüfusa büyük yazdırmışlar yavrucuğummm”

Akşam, polisleri atlatmış olduğunu ballandırarak anlatırken, arkadaş geldi. Babası markete gitmiş. Hem babaya, hem marketçiye ceza kesmişler. Bizimkinin suratı düştü .

Ama durulmamış ki, sabah almış eline DARDANEL TON kutusunu, bir güzel yürüyüşünü yapıp, markete gitmiş. Sonrasında ben de aynı markete gittim, market sahibi bana “Teyze geldi, talimatınız üzere içeri almak istemedik.” “Paramla değil mi? Nasıl müşteri karşılamak bu” diyerek fırça attı, alışveriş yaptı, birde DARDANEL TON konserve açtırdı.”

Oğluma aldığım konserveyi getirmiş ama “Annem onu yemez, var bu işte bir hinlik”diyerek eve geldim. Açılmış konserve dolapta.

“Anne bu niye açık?”

“Bilmiyom yavrımm, Mert açmıştır”

‘’Anne dışarı çıktın mı?’’

“Deli miyim ayol! Çıkmadım elbet.”

“Anne markette kameralar denetleniyor, virüsü ciddiye almıyon da, hiç yere ceza yemeyesin”

Yalan da bir yere kadar. Çaktı köfteyi, paça da tutuştu tabi…

“Yürüyüş yapmak zorundayım, polisler hırsız kovalamayı bırakmış, yaşlılara alışveriş yapıyor, yakalanırsam “‘Açlıktan öleyim mi yavrum, bunu açtırmaya gidiyorum’ diyecektim”

“Durum böyle işte,  kızsam kızamıyorum, gönlünü yapmadan da duramıyorum” dedim polislere. Polis memurları, nasıl zor durumda, olduğumu duyunca keyifle “Teyzeyi tanımak isteriz, selamlar, ellerinden öperiz” dediler.

Eve geldim; “Anne, polislere yakalandım üç bin TL ceza kestiler”dedim.

“Anlatmadın mı ruhaniyetimi?”

“Anlatmaz olur muyum? DARDANEL senaryonu dinleyince, indirim bile yaptılar, maaşını alıp olayı kapattılar”

Makinada bir güncük kalacak parayı dert eden annem, paranın gitmiş olduğuna zerre üzülmedi de; suçlu ben oldum. Saptırarak anlatmışım ya da net ifade edememişim. (Polisleri atlatmanın NET ifadesi nasıl olur ki?)

“Kıyıya vuran denizanası mı bu, sağa sola çekip anlatayım, altı üstü DARDANEL TON uleyn”

Daldı gitti… Kesin daha çarpıcı senaryolar üretiyor. (Enez’de açılacak DARDENEL TON FABRİKASINA ORTAK OLDUM” derse şaşırmam)

Laf aramızda SEVİYORUM bu kadını YAVRUCUĞUMM

Yasaksız ve keyifli günlere…