(2000 yılındaki yazımın tekrarı)

Gökçetepe bölgesinde başlayan yangın, maalesef 710 hektar alanı kül edip gitti. Geriye siyah bir toprak tabakası bırakarak. Ben bu kül olan oksijen deposu ormanda büyüdüm. Bu nedenle yüreğim dağlandı.

Yangının ardından yangın çıkış bölgesine gittim. Köylülerle konuştum. Onlarda benim gibi üzgün ve kırgındı. Ben biliyorum ki, Çamlıca, Pırnarköy, Gökçetepe, Sazlıdere’de ormanla iç içe yaşayan insanlar, orman sevgisini iyi bilir, hatta bu ormanı parayla dahi yaktıramazsınız. Çünkü onlarda orman sevgisi çok köklüdür.

1945 yılından beri Korudağ’da böyle büyük yangın olmamıştı. Bu insanlar, mafya usulü, rant sağlamak amacıyla bu ormanı yakamazlar, tarla açamazlar, bunu hayatta yapamazlar. Ancak, yangında ihmalleri çok iyi anlamak ders almak gerekir. Ben incelemelerime yangın çıktığı çınarlıdere mevkiinden başladım. Yangın burada başlamış. Pırnarköy halkı büyük gayretle köyleri istikametine gelmesini önlemiş. Ateş değil, duman görüldüğü halde ihbar etmesi gereken yangın kulelerinde kimse görmedi mi?

“Orman tankerinde su yok” diyen köylüler bana yalan mı söyledi acaba? Rüzgârın etkili olması düşünülerek çınarlıdereden gelen yangın yola atlamadan çok erken müdahale ederek durdurulamaz mıydı? Ekipler mi, erken kaldırılmayan helikopter mi, müdürlük mü, kuleler mi yangın yerinde bir anlam veremedim.

Aman dikkat yangına hassas bu günlerde ateş yakmayalım, yol alırken araçların camından sigara izmariti atmayalım. Ormanı sadece ormancılar koruyamaz. Hepimizin görevi olmalı, anız dumanı, orman dumanı bakılmaksızın ihbar edilmeli. Milli servet hepimizin. Aman dikkat!

Not: yangınla ilgili bu yazımdan sonra değersiz çalı çırpı yüzünden ormancılar tarafından 22 FP 714 plakalı traktörüm bağlatıldı. 6 yıl mahkeme sürdü. Mahkemeye sunulan bilirkişi raporu; orman envali çalı çırpı değeri 64 TL, Satışı istenen traktörün değeri 16.500 TL)