Merhaba sevgili dostlarım,

İnsanız. İçimizde tüm evreni kucaklayabilecek kadar büyük bir kalp taşıyoruz. Kalbimizin içinde türlü duygular kol geziyor. Kâh sevinçli kah üzgün, kah coşkulu kah dingin, kah güler yüzlü kah süzgün olabiliyoruz. Seviyor ya da nefret edebiliyoruz. Kızıyor, sinirleniyor, öfkeleniyor, kinleniyor, kırıyor, kırılıyor, canımız yanıyor, can yakıyor, korkuyor, dehşete düşüyor veya buna benzer sayısız duygular yaşıyoruz. Havanın kimi gün kasvetli, kimi gün parçalı bulutlu, kimi gün güneşli olduğu gibi biz de asık suratlı, güler yüzlü veya sık değişen bir ruh halinde olabiliyoruz.  

Aşkın büyüsüyle bir tüy kadar hafif, sevdiğimizin belli belirsiz bir aşk vaadiyle sabırsız bir beklenti içinde, dünyayı bir pula satabileceğimiz o kalbimizin sahibinin ummadığımız ve beklemediğimiz bir davranışıyla kırılmış olabiliyoruz. Unutmamalıyız ki aşkta her şey vardır, evet her şey…

“Sen benim aşkımı öldürdün,

O güzel aşk öldü yazık! 

Seni seven âşık da öldü gülüm

Ellerine kına yakarsın artık…” diyor kırılmış, örselenmiş, aşkta aradığını bulamamış âşık.

Aşkta her şey olduğunu söylemiştim üzerine basa basa. Şair dostumuz da bunu teyit eder biçimde ifade ediyor duygularını.

Bir başka şair dostumuz da aşkta aradığını bulamamış olacak ki hala aşkı ve aşığını arıyor, soruyor, yalvarıyor ve sevdiğine ne kadar çaresiz olduğunu anlatmaya çalışıyor yana yakıla.

“Neredesin hasretiyle solduğum?

Gülüşünle mutlu olup güldüğüm,

Olmayınca hayallere daldığım,

Sen olmazsan mülkü malı neyleyim?

Gölgeni üstümden gel, eksik etme

Deli edip beni çöllere atma

Değer ver aşkıma, bir pula satma

Deryalarda yüzen salı neyleyim?”

Aşığın maşuku onca yakınmayı duyup insafa gelmiş midir, doğrusu bilmiyorum. Ya da acıyıp sevdiciğine kollarını açmış mıdır, hiçbir fikrim yok inanın.

Bizim kırılmış, örselenmiş, kaybetmek üzere olduğu aşkının peşinde dolanan, hala ümit eden ve sevdiğini soru bombardımanına tutan aşık son bir gayretle durumu kurtarmaya çalışıyor:  

“Bu sözleri âşık olup söylerim

Bayram olur sen gelirsen aylarım

Bir kavuşsam düğün eder toylarım

Sen olmadan açan gülü neyleyim?”

İşte böyle can dostlar. Aşk, güzel olmasına güzeldir ama böyle aratanı, yalvartanı, sızlatanı, sorular sorduranı, seveni ozanlaştıranı da var. Hatta hüsranla sona ereni de. 

Ne diyeyim, Allah bizleri kendisini aratan, yalvartan, cevapsız sorular sordurtan aşklardan korusun. Sadece “ozanlaştıran” aşklara sözüm yok.

İzninizle. Sizleri hep böyle seven, sevilen, kocaman yürekli dostlar olarak görmek istiyorum. Söyleyin bana, çok şey mi istiyorum?

Hoşça kalın, aşkla kalın.