ENEZ MEKTUBU - Ulaş DEMİRAY

1980’li yıllarda Kuşadası’nda Yat Limanı devlet eliyle işletiliyordu. 10-15 personelle işletilmesi mümkün olan yat limanında çalışan sayısının 100 kişiden fazla olduğunu hatırlıyorum. Belki de daha fazlaydı. Ama bu fazlalıklar ortalarda görünmezlerdi. Ne zaman Tansu Çiller’in yakın il ve ilçelerde bir açık hava toplantısı olursa gelirler, depolardaki pankart ve diğer malzemeleri kamyona yüklerler, toplantı yerinin düzen ve emniyetini sağlarlar, kürsünün en önündeki yere konuşlanarak alkışlama ve slogan atma işini üstlenirlerdi. Bu hizmetlerinden ötürü ayda bir defa bankomattan maaşlarını çekerler, geçinir giderlerdi.

***

Yine o yıllarda Devlet yönetiminde olan ve adına KAMU İKTİSADİ TEŞEKKÜLLERİ denilen işletmeler vardı. Aynı zihniyetle buralarını siyasi egemenlerin hem kendileri hem de seçmenleri için bir ARPALIK olarak kullandıkları göze çarpardı. 100 kişinin yeterli olduğu bir işletmede 500 kişi çalışır görünürdü. Örneğin Zonguldak kömür işletmelerinde yer altında çalışanların sayısı 3-4 bin iken bürolarda ya da ocak dışında çalışır görünenlerin sayısı 6-7 bin civarındaydı. Sonuçta yaratılan zararlar devlet tarafından, yani bizlerin vergisi ile karşılanırdı. Biz de, ya göremediğimizden ya da bir ucundan nemalandığımızdan, ya sosyalist ekonomiye olan tutkumuzdan, hayranlığımızdan bu sömürü düzenini savunurduk.

***

Şimdi Isparta İlimiz 4 gün elektriksiz kalınca tüm ulusalcı/laikçi kesimler, sol adına ahkam kesenler, bilenler, bilmeyenler bu felaketin faturasını özelleştirme uygulamasına kestiler. KRT ve HALK TV dahil medya, bu hizmetin kamulaştırılmasını ve dağıtım işinin devlet eliyle işletilmesini koro halinde öneriyorlar. Devletin 30 kuruşa sattığı enerjiyi, bu firmaların 3-4 misli fiyatla tüketiciye satmasını çarpıcı bir örnek olarak sunuyorlar. Eğer kamulaştırma yapılırsa çok ucuza elektrik kullanabileceğimizi iddia ediyorlar. Yahu ne olur sizler de şimdikiler gibi ekonomiyi ters yüz edip insanları kandırmayın. Hayal kırıklığına uğratmayın. Bu vesile ile sorumsuzca davranıp sanki başka konu yokmuş gibi Ali Babacan’a saldırıp yarın oy vereceğiniz ittifaka zarar vermeyin.

***

Burada yanlış olan özelleştirme değil, özelleştirmedeki devletin rolüdür. Devlet özelleştirme yapacaksa İhale yapıp kenara çekilemez. Hatta özel hükümlerle donatarak bu özelleştirmeyi sonuna kadar denetleyecek elle tutulur bir sistem getirmeli ve uygulamalıdır. İhaleyi yapanlarla, denetleyenler aynı kesimden olmamalıdır. Devlet alt yapıyı hazırlamakla görevlidir. Özel sektörün tek başına başaramayacağı, ya da onarımını dahi beceremeyeceği, ya da karlı olmayan, masraflı olan alt yapı görevini özel sektöre bırakamaz. Bu görevler ve sorumluluklar devletin kendisinde kalmak koşulu ile elektriği bu yüklenicilere 30 kuruş yerine 130 kuruşa verir, özel sektör de bunu en fazla 2 TL ye tüketiciye satar.

***

Bugün artık devletçi veya kamusal ekonomiyi savunmak egemenleri suça ve israfa teşvik etmektir. Devlet, bazı sektörler hariç işletmecilikle, çiftçilikle, kasaplıkla, ya da elektrik dağıtım işleri ile uğraşmamalıdır. Savunma sanayii ya da birkaç stratejik sektör dışında devletin ekonomideki görevi, alt yapıyı hazırlamak, tekelleşmeyi önlemek, koordinasyonu sağlamak ve en önemlisi çok ciddi bir denetleme sistemi ile yapılan bu tür özelleştirmeleri denetlemektir. Eğer devlet bu işletmeleri kendisi işletirse o zaman kendi kendisini denetlemesinin sağlıklı olacağını düşünemezsiniz. CHP’nin devletçiliği, ya da merkezi hükümetin görevi artık fabrika, mabrika yapan değil, denetleyen, sadece dış politikasını, savunmasını, sağlık ve eğitim alt yapısını ve tüm geleceğini planlayan planlayan ve uygulayan bir DEVLETÇİLİK olmalıdır.

***

Bir de şunu hatırlatayım… Atatürk katı bir devletçi değildir. Nitekim 1937 de İsmet İnönü ile yollarını ayırıp liberal görüşleri bilinen Celal Bayar’ı başbakan yapmasını, hatta onunla İş Bankası’nı ÖZEL BİR BANKA olarak kurmasını nedense bizim KAMUCU Atatürkçülerimiz hiç dile getirmezler.