Yıldönümünü yaşadığımız Sivas olayları Pir Sultan Şenlikleri kutlamaları sırasında çıkmıştı. Sözcüğün tam anlamı ile laiklik karıştı organize bir başkaldırı idi. Sonuçta yakılan insanlar, sırf bu şenliklere katkıda bulunmak için Sivas’a konuk olarak gidenler. 

Olayın üzerinde durmak yerine Pir Sultan’ı tanıtmak isterim. 

Asıl adı Haydar olan Koca Haydar namıyla anılan Pir Sultan Abdal, on altıncı yüzyılda yaşamıştır. Alevi inanışları yaydığından ve bu hareketi Türk-İran hükümdarlarına taraftarlık şeklinde gördüğünden Osmanlı Hükümeti tarafından öldürtülmüştür. 

Bektaşilikle karışık alevi duyguları taşıyan şiirlerinde kuvvetli bir tasavvuf ruhu ile birlikte, Şah İsmail ile taraftarlık ve Osmanoğulları’na isyan şeklinde siyasi bir hava vardır. Şiirlerinde Ali sevgisini ve ona bağlılığı telkin etmektedir.

Çeke çeke ben bu dertten ölürüm

Seversem Ali’yi değme yarama 

Ali’nin yoluna serim veririm 

Seversem Ali’yi değme yarama 

Örneği Ali sevgisini,

Tabip olmayınca yaram sarılmaz

Yüz bin asker olsa yezit kırılmaz

Mürşit olmayınca, Pire varılmaz

Eli Zülfikarlı al olmayınca 

Örneğinde yezit kelimesi ile Osmanlı Padişahını anlatır gibi görünmektedir. Bütün bunların yanında, eski Türk şiirinin özelliklerine, Yunus geleneklerine ve halk zevkine bağlı bir ruhu vardır. 

Derdim çoktur hangisine yanayım

Yine tazelendi yürek yarası 

Ben b u derde kande derman bulayım

Meğer şah elinden ola çaresi

Burada şah kelimesi lirik bağlılık içinde İran Şahı ile karışmakta.

Uyur idik uyardılar 

Diriye saydılar bizi

Koyun olduk ses anladık

Sürüye saydılar bizi

Fikir ve felsefi görüş bakımından olgun şiiri de vardır. 

Gir dükkana Pazar eyle

Hışmın yenip hazer eyle

Aya güne nazar eyle 

Ay Muhammed nur içinde 

Tasavvufi ve siyasi maceraların ruhu ile karışık kuvvetli aşk şiirleri de göze çarpmaktadır. 

Bir güzelin aşıkıyım ağalar

Anın için taşa tutar il beni 

Gündüz hayalimde, gece düşümde

Kumdan kuma savuruyor yel beni 

Arada köye yönelik, köylü diliyle ve köylü zevki ile köylü konularını işleyen parçalar da görülmektedir.

Öküzün damını alçacık yapın

Yaş koman altına kuruluk serpin

Koşumdan koşuma gözlerin öpün

İreçberler hoşça tutun öküzü

Sabah olur koyun kuşluğa gelir

Her koyun ararda kuzusun bulur,

Ağca koyun meler arada kalır, 

Gel koyun meleme vazgeç kuzundan 

Pir Sultan Abdal bir dini-siyasi derviş ve halk ozanıdır. Asılmakla sona eren maceralı bir yaşamı vardır. O’nun şairliği sadece basit düpedüz bir alevi siyasi propagandacılığı değil. Ölümünden sonra şu gerçek ortaya çıkmıştır.

Edebiyatımıza Pir Sultan Abdal’ın ürünleri dil, ruh ve eda olarak en duygulu, en zarif ve orijinal eserlerdir. 

Pir Sultan Abdal, Dede Korkut’u, Yunus’u, Nesim’i yi, Kaygusuz Abdal’ı Karacaoğlan’ı şahsında toplamış bir halk ozanıdır. 

Yunus’un ve Nesimi’nin duygularını Karacaoğlan’ın diliyle söylüyor. Kul Mustafa ve Kâtibinin üslubuna din ve siyaset lirizmi ekliyor. Felsefi fikir konularını devlerin kültürünü içinde işliyor. 

En büyük özelliği Türk halkının ozanı olmaktan asla uzaklaşmamasıdır. Halk ruhu ve karakterini onun kadar benimsemiş, geniş halk hayatını onun kadar duymuş ve ezberlemiş olanlar azınlıktadır. 

Bana gül diyorlar neme güleyim

Ağlamak şanıma düştü neyleyim

İlin gülü açmış al ile yeşil 

Şu benim güllerim soldu neyleyim.

Bir bülbülcük konmuş dağlar başına 

Sal Allah’ım sal, sılama varayım.

Şahin yuva yapar kendi başına 

Sal Allah’ım sal, sılama varayım.