Bilindiği gibi, kısaca “Büyükşehir Yasası” olarak anılan 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanmasıyla, diğer birçok düzenlemeyle birlikte, 582 belde de yeniden “köy”e (veya bir ihtimalle bazıları mahalleye) dönüşecek.

Bunların içinde, Keşan’ın Çamlıca, Mecidiye ve Paşayiğit beldeleri de var. Paşayiğit bir tarafa, Mecidiye ve Çamlıca, Saros Körfezi’nde mücavir alanları bulunan, turizmin yaşanmakta olduğu ve gelecek vaadeden beldelerimiz.

Ne yazık ki halkın yararına bir gelecek planlamak yerine, daha çok plansızlığa yol açacak bu düzenleme sonrasında, bu beldelerimize ve mücavir alanları olan Saros Körfezi sahillerine hizmet ve sözümona planlama, kapatılacak belediyeler yerine, 110 kilometre uzaklıktaki İl Özel İdaresi tarafından getirilecek. Herhalde muhtarlar eliyle!...

Şimdi, çok özetle, hemen aklıma gelenleri sıralıyayım:

Bir tarafta İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi (İMP) tarafından Trakya’nın genelinde uygulanmaya çalışılan, Trakya’yı İstanbul’un arka ve fakat sevimsiz bahçesi haline getirecek planlamalar (ki, geçtiğimiz günlerde, sözkonusu,  1/100,000  ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planının 26 maddesi için Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildi)

Bir tarafta il genel meclisleri tarafından kabul edilen, 1/100.000’lik planlara (hani şu, şimdi iptal edilmiş olan planlara) göre hazırlanmış 1/25.000’lik planlar…

Bir tarafta TRAKAB (Trakya Kalkınma Birliği.. ki sözümona, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ valilerinin de içinde bulunduğu, Trakya’daki 3 ili kapsayan, kuruluşunun ilk aşamalarında Çorlu, Çerkezköy gibi sanayi bölgelerinin atıklarını, birlik ve sanayicilerin de katkı paylarıyla kuracağı ortak bir toplama merkezinde toplayıp arıtarak derin deşarjla Marmara Denizi’ne göndermeyi ve böylece Ergene Nehri ve havzasını kirlilikten kurtarmayı öngörerek yola çıktığı dile getirilmişti.. ki… sonra kuzuyu kurda, yani Trakya’yı İstanbul’a teslim edip kenara çekildi!)…

Bir tarafta TRAKYAKA (Trakya Kalkınma Ajansı) (Ne olduğu ve ne amaçla kurulduğu hâlâ muamma)…

Bir tarafta ESTAB (Edirne Saros Turizm Altyapı Hizmet Birliği.. ki sözde, Edirne il genelindeki, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi içinde –yani Saros Körfezi’nin, Adilhan’dan Sultaniçe’ye kadar olan geniş bir kesiminde- altyapıdan bu birlik sorumlu yasal olarak… Tüm bu alanın altyapısını üstlenmesi gereken birliğin 2013 yılı bütçesi nedir? 153 bin 828 TL! Yani, bırakın altyapıyı, hizmet alanı içinde boydan boya çiçek ek deseniz yetmez! Çünkü bu bütçe, birliğe girmek durumunda olan belediyelerin katkı payları ve hitap ettiği alanda bulunan turistik işletmelerin katılım paylarından oluşmakta)…

Bir tarafta Ergene Nehri’nin ağır metal içeren kirliliğini Meriç Nehri’nden alarak 340 bin dönüm araziye yayacak olan Hamzadere Barajı projesi…

Bir tarafta, az önce de bahsettiğimiz Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilanı.. (ki, Adilhan-Sultaniçe eksenindeki tüm bölgeyi bir tek yerli veya yabancı kuruluşa, 3 bakanın imzasıyla teslim etme ve bölgedeki turizm belgeli işletmeler haricindeki tüm konut ve işletmeleri istimlak etme yolunu açtı)…

Bir tarafta Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi içinde, yerel yönetimlerin görüşü alınmadan ruhsat verilen taş ocakları ve turistik yollarda cirit atan onlarca tonluk TIR’lar…

Bir tarafta yerel yönetimlerin planlamalarından bağımsız, tepeden inme çalışan TOKİ (Şimdilik sahillere girmedi, Beyendik’te birinci sınıf tarım arazilerinin üzerine, Yenimuhacir’de Avrupa’yı dünyanın en büyük metropollerinden olan İstanbul’a bağlayan Keşan-İstanbul karayolu üzerine tüy dikti.. şimdilerde Keşan’da talep görmeyen ve kimlere pazarlanacağı bilinmeyen konutlar üretmekte…)

Bir tarafta uygulanması düşünülmeyen, bu yüzden de TRAKAB - İMP işbirliğiyle delik deşik edilip rafa kaldırılan, Trakya Üniversitesi’nin hazırladığı “Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı”

Diğer tarafta, valiler, kaymakamlar, -bir kısmı yeni yasayla kapatılacak olan- yerel yönetimler

Yıllardır bunların hepsini (Gazeteci, Marmara Çevre Platformu Sekreteri, Belediye Meclisi ve dolayısıyla bazı birliklerin doğal üyesi ve sade vatandaş olarak) izlemekte ve bunların bazılarının (örneğin TRAKAB ve ESTAB) ilk oluşumlarında da yakınen bulunmuş olan bendeniz, -unuttuklarım da vardır- sadece şu yukarıda birer cümlecikle sıraladığım bu kadar çok başlı bir sistemle, neyin nasıl kim(ler) tarafından ne şekilde planlanacağını, hangi olanaklarla çözülebileceğini, bunu halkın nasıl denetleyebileceğini çözebilmiş değilim!

Anlayan varsa beri gelsin.

Çözdüğüm, gördüğüm tek şey, bu kaostan halkın değil, mutlu azınlıktaki birilerinin çıkar sağladığı ve sağlayabileceği!

Nasıl planlama ama?!