Acguired Immune Deficiency Syndrome
(Kazanılmış İnsan Bağışıklık Yetmezliği Sendromu)
HIV virüsünün enfekte ettiği bir hastada yıllar sonra başka fırsatçı hastalıkların araya girmesiyle oluşan bir hastalıklar bütünüdür.
HIV;girdiği insan vücudunun mikroplara karşı koruma yeteneğini sağlayan doğal savunma sistemini baskı altına alarak çalışamaz hale getirir.Normal insanda selim seyreden basit bir enfeksiyon HIV taşıyıcılarında ölümcül bir enfksiyona dönüşebilir.
İnsan bağışıklık sistemi hücre,doku ve organlardan oluşan bir ağ sistemidir.Deri ve mukozada başlar kan sistemi ,dalak,lenf bezleri ile karmaşık bir yapı arzeder.Buna Retikülo Endotelyal Sistem (RES) denir.Bu sistemin içinde kan ,özelliklede kandaki beyaz seri en önemli savunma elamanıdır.Yani lenfositler savunmanın temel elemanlarıdır.HIV virüsü lenfositlerin CD4T serisini tutar.Bu serinin vücuttaki seyri AIDS'in seyrini tayin eder.
HIV Nedir?
Human Immunodeficieny Virüs
(İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü)
İlk olarak 1981 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi(CDC) tarafından tespit edilmiş 31 homoseksüel şahıstan 5 inin pnömoni(Pneumocystid carini) 26 sının Kaposi sarkomu olduğu görülmüş ve bu hastların cinsel yolla bulaşılan bir virüs tarafından enfekte edildiği düşünülmüştür.
O dönem kamuoyunda Tanrının aykırı cinsel tercih nedeniyle verdiği bir ceza olarak yorumlanmış ancak daha sonra aylar içinde kan transfüzyonu, damar içi uyuşturucu kullanıcıları ve hemofili hastalığındada tespit edilmiş toplumsal bir panik başlamış dünya basınında çağdaş veba olarak algılanmıştır.Ancak bilim dünyası hemen konuya eğilerek çalışmalarını sürdürmüş 1983 yılında Fransız Pastör Enstitüsü ve 1984 yılında Amerika Bilim kuruluşları HIV virüsünü izole etmişler. Bu virüsün retrovirüs grubunda olduğu tespit edilmiştir.1985 yılında ELİSA Testleri ile tüm kan ve kan ürünlerinin HIV açısından taranmasına başlanmış böylece HIV a karşı ilk önemli tedbir alınmıştır.Türkiyede 1987 yılında zorunlu tarama testleri uygulanmıştır.
HIV Pozitiflik Nedir?
HIV Virüsünün vücuda alımıyla birlikte plazmada viremi dönemi başlar.Virüs hedef hücre olarak makrofajları ve CD4T hücrelerini seçer.Enfeksiyon seyri boyunca bu hücreler ve lenfoit doku HIV'ın replikasyonun olduğu esas bölgedir ve CD4T hücrelerinin sayısı zaman içinde azalır.
Enfeksiyonu takiben HIV antikorları 2 hafta sonra serumda saptanabilir.Ancak genellikle 2-3 ayda yeterli antikor oluşabilir.İlk saptama tarama testleri ile yapılır.Saptanan vakanın doğrulanması daha gelişkin tetlerle devam ettirilir.(PCR,Western Blood,İFA...)
Tedavi edilmemiş HIV 1 enfeksiyonunun klinik seyri 3 fazda gerçekleşir ve 8-12 yıllık bir süreci kapsar:
1-)Primer HIV-1 Enfeksiyonu :Bu dönem enfekte olan insanların %40 -90 ında görülür.2-4 hafta sonra ortaya çıkar.Ortalama 2 hafta kadar sürer ve herhangi bir viral hastalık gibi semptomlar verir.Bu safhada tanı koymak oldukça zordur.
2-)Kronik Asemptomatik Faz:8-10 yıl sürer.Klinik belirti vermez.Ancak savunma sistemi yavaş yavaş çöker.Kişi daha sık hastalanmaya başlar.Araya fırsatçı hastalıklar girer.(Kapasi sarkomu,Pnömoni,Tbc gibi)
3-)Aşikar AIDS Dönemi:Bu dönem fırsatçı enfeksiyonaların sıklaştığı bağışıklık sisteminin çöktüğü dönemdir.2-3 yıl sürer ve çoğu zaman hastalık ölümle sonuçlanır.Ancak günümüzde tedavi bu hastalığın seyrini değiştirmiştir.
Tedavi
HIV enfeksiyonu sadece erişkinleri değil,bebek,çocuk,genç,yaşlı,herkesi tehtit edebilen,henüz virüsü tam olarak vücuttan atmayı sağlayabilecek tedavisinin ve aşısının bulunamadığı bir hastalıktır.Kullanılan ilaç tedavisi ile ,HIV/AIDS hastalığından ölümler azalmış,ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıp yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren bir tür kronik hastalığa dönüşmüştür.
Son 10 yıl içersinde yeni yeni tedavi yaklaşımları ve tedavi prensipleri geliştirilmiş bir çok antiviral ilaç devreye girmiştir.Bu yeni ilaçlar hem virüs yükünü azaltarak yeni hücrelerin enfekte olmasını önlemiş hemde enfekkte olmuş hücreler bloke edilerek hastalık geriletilmiştir.Hastalığın bu şekilde yaşamla bağdaşması sağlanmış ancak enfeksiyonun bir bütün olarak yok edilmesi sağlanamamıştır.Diğer virüsler gibi HIV virüsüde çok sık genom değiştirerek direnç kazanmış ancak yeni ilaçlarla bu etkisi kırılmaya çalışılmaktadır.Bu konuda bilimin önünde birhayli karışık ve zorlu bir yol gözükmektedir.
HIV Nasıl Bulaşır?
HIV virüsü üst düzeyde bulaşıcılığı olan bir vürüs olmamasına rağmen mutlaka korunması gereken bir viriüstür.Bu virüs doğada tek başına yaşamını sürdüremez mutlaka konağa ihtiyacı vardır.Oksijenle temastan kısa bir süre sonra canlılığnı kaybeder.Standart sterilizasyon uygulamaları virüse karşı korumada yeterlidir.Virüsün bulaşma yolu temelde vücut sıvılarıyla olmaktadır.Kan ,semen virüsün en yoğun olduğu vücut sıvılarıdır.Ancak tükürük,ter,göz yaşı ve idrar gibi vücut sıvıalrında virüs bulunmamaktadır.HIV enfeksiyonu esas olarak 3 önemli yolla bulaşmaktadır:
1-)Korumasız cinsel ilişki:%85 korumasız cinsel ilişkiyle bulaşır.
2-)Kan ve kan ürünleriyle bulaşma:Kan ve kan ürünleri ,dezenfekte edilmemiş cerrahi alet, enjektör,kesici delici aletlerle bulaşır.
3-)Anneden bebeğe bulaşma:HIV enfeksiyonu gebelik süresinde doğum sırasında vücut sıvılarıyla ve emzirme sırasında süt ile bebeğe geçebilmektedir.
Cinsel bulaşmada heteroseksüel ve homoseksüel farkı yoktur.Her temas sonrası bulaşma riski yüzbinde beş ila yirmi arası olduğu öngörülmektedir.İlişkide bulunan kişiden başka cinsel yolla bulaşan bir hastalık (sifilizigonore,şankroit) varsa bu risk daha yüksektir.Çünkü virüs yükü artmıştır.
Çoklu cinsel ilişki,para karşılığı ilişki,cinsel başka bir rahatsızlığı bulunanlarda, genital bölgede ülseri bulunanlar ve elbette HIV pozitif olduğu bilinen kişlerde korumasız ilişki bulaş açısından en riskli davranışlardır.
Cinsel temasla HIV bulaşında en çok risk altında bulunan grup anal alıcı grubudur.Çünkü anal mukoza hem ince ve frajil hemde travmatik mikrokanamalar nedeniyle enfekte olamamaya çok meyillidir.Vajinal temas çok daha az risklidir.Ayrıca erkeğin kadına bulaştırması kadının erkeğe bulaştırmasından 20 kat daha fazladır.
Kondomla cinsel temas en riskli ilişkide bile bulaşı 20 kat azaltır.
Oral kontraseptifler HIV bulaş riskini arttırır.Çünkü vajinal mukoza incelir ve savunma sistemi azalır.
HIV Nasıl Bulaşmaz?
Bu konu çok daha önelidir.Çünkü HIV pozitif Urfalı çocuk gibi okul kapısında sorumluluk almayız düşüncesiyle geri dönen çocuklarımız vardır. HIV dokunmak, tokalaşmak,sarılmak,aynı yerde oturmak,aynı havayı solumak,aynı telefonu kullanmak,aynı kapı tokmağına dokunmak ve aynı tuvalete girmekle bulaşmaz.Keza aynı havlu,aynı havlu,aynı havuz ve duşu paylaşmak, giysileri ortak kullanmak,aynı tabak, kaşık,çatal kullanmakla bulaşmaz.Çünkü göz yaşı ter,tükürük idrar gibi vücut sıvılarında bulunmaz.Canlı hücre dışında yaşayamaz .Sivrisinek,böcek,arı sokması ,evcil hayvanlarlada bulaşmaz.Keza HIV/ pozitif kişi veya AIDS hastalığı olan kişiye dokunarak yanında bulunarak AIDS'a yakalanmak mümkün değildir.Bu kişilere yaklaşmamak Ya da onları toplumdan dışlamak en gereksiz hemde yanlış bir davranıştır.Tam tersi daha şefkatli davranmak ,kendine güveni oaln birey olmasına yardımcı olmak insani görevimizdir.
HIV'den Nasıl Korunuruz?
HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır ve diğer hastalıklarda olduğu gibi korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur.Cinsel eğitim ve HIV/AIDS eğitim programlarının cinsel davranışı olumlu etkileyerek,azaltarak ya da kondom kullanımını arttırarak riskli cinsel davranışları azalttığı saptanmıştır.
En sık görülen bulaşma yolu cinsel temasla olduğu için bu yolla korunma büyük önem taşımaktadır.Kondom ve doğru kondom kullanımı,hastalığın cinsel yolla bulaşmaya karşı en güvenli ve basit korunma yoludur.
Kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunma:1987 yılından beri de ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir.Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testlerin yapılması HIV geçiş riskini en aza indirmektedir.
Damar içi madde kullanımı alışkanlığın önlenmesi,tedavi edilmesi,ortak enjektör kullanımı risklerin anlatılması bu grup hastalarda HIV bulaşma riskini azaltmaktadır.
Dünyada ve Türkiye'de HIV/AIDS
Hastalık 1980'li yıllardan bu yana tüm dünyada din,dil,ırk,cins, ülke ayrımı yapmadan hızla yayılamaya devam etmektedir.1990'lı yılların başlarından beri bulaşma pek çok ülkede en sık korunmasız yapılan cinsel temas ardından damar içi madde kullananların ortak paylaştığı enjektör ile olmaktadır.
AIDS,Birleşmiş Milletler HIV/AISD Ortak Programı UNAIDS 2011 yılı raporuna göre;dünyada 2011 yılında bir dünde 7000'den kişinin HIV iler enfekte olduğu,2011 yılı içinde ise 2,5 milyon kişinin HIV'e yakalandığı tahmin edilmektedir.Yine aynı raporda dünyda 34 milyon kişinin HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 2011 yılı içinde 1,7 milton kişinin AIDS nedeni ile öldüğü tahmin edilmektedir.Orta Afrika özellikle sahra altı bölgeler hastalığın dünyada en yoğun olduğu bölgelerdir.Aynı zamanda bu bölge HIV'ın dünyaya yayıldığı kaynak bölgedir.
Ülkemizde 1985-2012 yılları arasında 4845 HIV(+),975 AIDS vakası toplam 5820 vaka bulunmaktadır.Bunlar resmi verilerdir.Ancak enfeksiyon camiası gerçek durumun daha farklı olduğunu vakaların daha farklı olduğunu düşünmektedir.Toplum yapımız gereği baskı,gelenek, görenek nedeniyle gizlenen ve test yapmaktan kaçınan insanlar olduğu düşünülmektedir.
Bizdeki vakaların %70ini erkekler oluşturmaktadır.Enfeksiyonun en fazla olduğu yaş grubu 25-49 yaş grubu yani aktif yaş grubu oluşturmaktadır.