Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), henüz nedeni tam belli olmayan, doğuştan gelen veya yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan nöro-gelişimsel bir farklılıktır. OSB’de Genetik faktörlerin etkili olduğu düşünülmekle birlikte henüz hangi genin etkilediği bilinmemekte; çevresel ve genetik birçok etkenin bu farklılığa sebep olduğu düşünülmektedir.

OSB’nin en sık görülen belirtileri ise şöyledir;

  • Göz teması kuramama veya sınırlı göz teması,
  • İsmi söylendiğinde tepki vermeme,
  • Parmağı ile istediği şeyi gösterememe,
  • Yaşıtlarının oyunlarına ilgi duymama,
  • Sallanmak ve parmak uçlarında yürümek gibi hareketlere sahip olma,
  • Dönen nesnelere karşı aşırı ilgi duyma,
  • Takıntılı davranışlara sahip olma,
  • Konuşmada gerilik yaşama.

Aileler çocuklarında bu belirtilerden birkaçını fark ediyorsa bir uzmandan -çocuk ruh sağlığı uzmanı, çocuk nöroloğu- yardım almalıdır. Tanı, çocuğun gözlemlenmesi, yaşına uygun gelişim testlerinin uygulanması, ebeveynlere çocuk hakkında sorular sorularak gerçekleştirilir. OSB’nin yanında ek bir teşhis konulmamışsa çocuğun bilişsel, sosyal-duygusal ve iletişim gelişiminde yoğun bir eğitimle; değerlendiren hekim gerekli gördüğü takdirde buna ek farmakolojik olarak da desteklenmesi önemlidir.

Ailelerin bu süreçte en çok zorlandıkları konulardan birisi de çocuklarına doğru eğitimi nasıl verecekleri / aldıracaklarıdır. Tıpkı normal gelişim gösteren çocuklarda olduğu gibi OSB ve buna benzer diğer gelişim geriliğe sahip çocuklarda da bireysel farklılıklar vardır ve bu normal gelişim gösteren çocuklara kıyasla daha ön planda tutulması gereken konudur. Otizm çocukta ne kadar erken teşhis edilirse eğitime o kadar erken başlanır ve daha iyi sonuçlar alınır. Eskiden davranışçı yaklaşımla oluşturulan eğitimler ön plandayken, günümüzde bu eğitimlerin öğrenme gerçekleştirmekten çok çocuğa ezber yoluyla birtakım davranışlar kazandırdığı üzerinde tartışmalar mevcuttur. Çocuğun dünyasına girerek, çocuğu anlamımıza yardımcı olan ve tabii ki Maria Montessori’nin de dediği gibi “Oyun çocuğun işidir.” anlayışına da paralel olan etkileşim temelli eğitimler günümüzde daha çok tercih edilmektedir. Bunlardan birisi de benim de uygulayıcısı olduğum Etkileşim Temelli Erken Çocuklukta Müdahale Programı dediğimiz kısa adıyla ETEÇOM’dur. ETEÇOM uzman/eğitimci ya da ebeveynin etkileşimsel davranışlarını geliştirerek, çocuğun

bilişsel, iletişim ve sosyal duygusal gelişim alanlarında 15 temel davranışı kazanmasını ya da geliştirmesini hedefler. Bu program çocuk, ebeveyn ve uzmanın iş birliği içerisinde gerçekleştirilmektedir. Çocuğun merkezde olduğu, oyun temelli bir programdır. Bilişsel gelişim alanı ile başlayarak sırasıyla iletişim ve sosyal duygusal gelişim alanlarını da destekleyen bir müfredata sahiptir. Basamak basamak ilerlemektedir. Çocuğun dünyasına girerek hayatı anlamlandırmasına yardımcı olur ve gelişim alanlarını desteklemektedir.

OSB tanılı çocuklara verilen eğitimlerin en temel amacı sosyal yaşama uyum sağlamalarına yardımcı olmaktır. Belirli bilişsel, iletişim ve sosyal duygusal gelişimi gerçekleştirmiş çocuklara verilmesi gereken eğitimlerden biri de Zihin Kuramı ve Sosyal Beceriler eğitimidir. OSB’li ve diğer gelişimsel farklılık yaşayan çocukların, kendisinden beklenen davranışı gerçekleştirememesi, bulunduğu ortamlardaki kurallara uyamaması, ima içeren konuşmayı veya şakayı anlayamaması gibi durumlar anksiyete yaşamalarına, strese girmelerine, öfke patlaması yaşamalarına sebep olmakta; sosyal ilişkilerini zayıflatmaktadır. Zihin Kuramı ve Sosyal Beceriler Eğitimi ile çocukların sosyal ilişkileri güçlendirilmektedir.

Otizm bir hastalık değil, nöro-gelişimsel bir farklılık olduğunu unutmamak gerekir. Önceliğimiz çocuğu tedavi etmek düşüncesinden kurtulup, çocuğun dünyasına girmek; bizimle kurabilecekleri birlikteliğin, kendi dünyasında olmaktan daha eğlenceli olabileceğini kanıtlamaktır.