HABER MERKEZİ

Ergene Nehri’nin, Trakya’nın en önemli su kaynaklarından bir tanesi olduğunu belirten Akyüz, “Herkesin bildiği gibi Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir. Bu açıdan baktığımızda Türkiye’nin zengin su kaynaklarına sahip olduğu düşünülmektedir. Bu bilgi kesinlikle yanlıştır. Çünkü deniz suyu tuzlu olduğu için insan ihtiyaçları için kullanılamaz. Bu nedenle bir ülkenin su kaynakları potansiyeli tatlı su rezervleri ile ölçülür. Tatlı su kaynakları açısından baktığımızda Türkiye’nin yeterli kaynaklara sahip olmadığı söylemek mümkündür. Ayrıca, son dönemlerde sera gazlarının salınımının artması ile birlikte etkileri giderek artan küresel ısınmadan dolayı su kaynakları azalmaktadır. Bu nedenle, Türkiye su sorunu ile karşı karşıyadır. Önümüzdeki yıllarda su sorunu yaşayacak bölgelerden bir tanesi Trakya’dır. Ergene Nehri Trakya Bölgesi’nin az sayıda bulunan tatlı su kaynaklarından bir tanesidir. Bundan dolayı Ergene Nehri’nin korunması ve geliştirilmesi bölge halkı için hayati öneme sahiptir” dedi.

ERGENE NEHRİ’NDE YAŞANAN KİRLİLİĞİN ANA NEDENİ SANAYİ TESİSLERİNİN ATIKLARIDIR

Emrah Akyüz, Ergene Nehri’nde yaşanan kirliliğin birçok nedeni bulunmakta olduğunu dile getirerek, “Bunlar içerisinde en önemlisi sanayi tesislerinin neden olduğu atıklardır. Trakya Bölgesi deri, kozmetik, tekstil ve plastik fabrikalarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu fabrikaların atıkları ve atık suları yaklaşık olarak 1980 yılından bu yana yasa dışı bir şekilde Ergene Nehri’ne bırakılmaktadır.  Fabrika atıkları kirletici kimyasal maddeler taşımaktadır. Bu nedenle fabrika atıklarının ve atık sularının su kaynaklarına bırakılması, suyun doğal yapısını bozarak kirliliğe neden olmaktadır. Ergene Nehri’nde yaşanan kirliliğin ikinci en önemli sebebi ise tarımda kullanılan suni gübre ve ilaçlardır. Trakya Bölgesi tarımsal faaliyetlerin yoğun olarak yapıldığı bir bölgedir. Çünkü tarım açısından Türkiye’nin en zengin topraklarına sahiptir. Türkiye’de artan nüfusun besin ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılayabilmek ve daha fazla ürün elde edebilmek için tarımsal faaliyetlerde kimyasal gübre ve ilaçlar kullanılmaktadır. Tarımda kullanılan kimyasal maddelerin su kaynaklarına temas etmesi Ergene Nehrinde su kirliliğini tetiklemektedir. Bu nedenle tarımsal faaliyetlerin geleneksel yöntemlerle yapılması gerekmektedir” diye konuştu.

ERGENE NEHİR’İNDE YAŞANAN SU KİRLİLİĞİ TRAKYA BÖLGESİNDE KANSERİ TETİKLİYOR

Ergene Nehri’nde ortaya çıkan su kirliliğinin ölümcül hastalıları tetiklemekte olduğunu kaydeden Akyüz, “Su kirliliğinin canlı yaşamı için önemli sağlık sorunları doğurduğu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Nitekim bu alanda yapılmış bilimsel çalışmalar göstermektedir ki, su kirliliği ishal, kolera, dizanteri, tifo ve çocuk felci gibi hastalıkları tetiklemektedir. Ergene Nehri’ndeki su kirliliğinin neden olduğu en önemli hastalık kanserdir. Kanserin en önemli nedeni hava kirliliğidir. Fakat son dönemlerde yapılan bilimsel çalışmalar su kirliliğinin de kanseri tetiklediğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle Ergene Nehri’ne yaşanan su kirliliğinden dolayı Trakya Bölgesi’nde yaşayanlar kanser hastalığı riski ile karşı karşıyadır. Nitekim son yıllarda Ergene Nehri’nin çevresinde yaşayan hanelerde kanser vakalarında ciddi artışlar meydana gelmesi tesadüfi değildir” ifadelerini kullandı.

ERGENE NEHRİNDEN KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ EN ÖNEMLİ GÖREV DEVLETE DÜŞÜYOR

Emrah Akyüz, temiz çevrede yaşamak temel bir insan hakkı olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bu hak Türkiye’de yasal güvenceye alınmıştır. 1982 Anayasası’nın 56. maddesine göre “herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir”. Bu nedenle, Ergene Nehir’inde yaşanan kirlilik, bu su kaynağının etrafında yaşayan insanların 1982 Anayasası ile güvence altına alınan “temiz çevre hakkının” ihlal edilmesi, yani anayasal suç işlenmesi manasına gelmektedir. Bireylerin anayasal haklarını koruma görevi devlete aittir. Bundan dolayı kirliliğin önlenmesi ve temiz çevrenin sağlanması için kirliliğe neden olanların devlet tarafından tespit edilmesi ve hukuk önünde hesap vermesi gerekmektedir. Devlete düşen en önemli görevlerden bir tanesi çevre mahkemeleri kurmasıdır. Türkiye’de çevre fiziksel ve biyolojik unsurlarının korunması için hukuk alanında atılması gereken en önemli adımlardan bir tanesi çevre mahkemelerinin kurulmasıdır. Çevre sorunları teknik bir konudur. Çevre sorunları hakkında sağlıklı bir karar verilebilmesi için bu alanda teknik bilgiye sahip yargı kurumlarına, yani çevre mahkemelerine ihtiyaç vardır. Modern demokrasilerde çevre mahkemeleri giderek yaygınlaşmaktadır. Çevre sorunlarının önlenmesi ve Ergene Nehri gibi önemli su havzalarının korunabilmesi için, Türkiye’nin de hukuk alanında bir adım atması, yani çevre hukuku alanında ihtisaslaşmış çevre mahkemelerinin kurulması gerekmektedir”

ERGENE NEHRİNDE YAŞANAN KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİNDE HALKA DA GÖREVLER DÜŞMEKTEDİR

Daha önce de belirtildiği gibi Ergene Nehri’nin tüm Trakya Bölgesi’nin önemli su havzalarından bir tanesi olduğunu ifade eden Akyüz, “Ergene Nehri o bölgede yaşayan herkesin ortak değeridir. Bölge halkının Ergene Nehri’nde kirliliğe neden olan eylemlerden kaçınması gerekmektedir. O bölgede yaşayanların evsel atıkları su kaynaklarına bırakması sonlandırılmalıdır. Ayrıca, tarımsal faaliyetlerle uğraşan bölge insanlarının tarımda kullanılan suni gübre ve ilaçların kullanılmasını sonlandırması ivedi olarak atılması gereken adımlardan bir tanesidir” dedi.