Pandemide sürecinde yaşanan hızlı açılma sürecinden dolayı endişeliyim. Dünyayı kasıp kavuran ve dünya düzenini kökünden etkileyen bu süreçte iki buçuk ay içinde normalleşmeye dönme adımlarını endişeyle izliyorum.

Bugün sonuyla toplam test 2 milyon 209 bin, toplam pozitif vaka 167 bin, toplam ölüm 4.630 olarak Bakanlık sitesinden paylaşıldı.

Salgın devam ediyor, Türkiye henüz ilk dalgayı tam olarak atlatamamışken kamuoyunda adına “normalleşme” denilen hızlı bir süreci yaşıyor. Vaka sayıları dalgalı bir seyir göstererek azalsa da salgının sürdüğü bir ortamda içinde bulunduğumuz haftadan itibaren kısıtlamaların birçoğunun kaldırıldığını gördük.

Yeni normallere ulaşmak için 4 temel madde dikkatle incelenmeli.

1- Karar süreçlerinin halk sağlığı ve epidemiyolojik verilerle ile yönlendirilmesi

2- Sağlık hizmetlerinin COVID-19 hastalarının gereksinimi olan koruyucu, tanı, izolasyon ve tedavi hizmetlerinin sunumu ile salgın sürecinde ertelenmiş, birikmiş olağan sağlık sorunlarına sahip hastaların başvurularına yanıt verilmesi gibi iki ana kulvarda yönetilmesi

3- Salgının sosyal ve davranışsal etkilerinin, boyutunun önemsenmesi

4- Salgının bireyler, aileler ve topluluklar üzerindeki yıkıcı etkisini azaltmak için sosyal ve ekonomik destek verilmesi.

Yeniden açılma sürecinin Bilim Kurulu üyelerince hazırlanan rehberler ve bu rehberlerde belirtilenlerin ilgili kamu kurumlarınca uygulamaya geçirilerek kanıta dayalı ve “ihtiyatlı” yürütülmesi yeni dalgaları önlemek açısından önemlidir. Tüm ülkeye yayılmış ve her ilde ve bölgede farklı dinamiklerle ve sayılarla seyreden salgında kısıtlamaların tüm ülkede serbestleştirilmesi kaygı uyandırmaktadır. Sürecin işleyişi AVM’ler açıldıktan iki hafta sonra Bilim Kurulu’nun AVM’lerde alınması gereken önlemleri içeren rehberin yayımlanmış olması örneğinde de görüldüğü gibi olması gerekenden uzaktır. Önlemler alınmadan ya da kurallar kamuoyuna açıklanmadan normalleşme tehlikelidir.

Adına “normalleşme” denilen bu sürecin önümüzdeki dönem için kaygılarımı ve endişelerimi arttıran bir şekilde ilerlediği görülmektedir. Dünyada ve ülkemizde uzun bir süre gündemimizde kalacak bu hastalık pandemisi ile ilgili hastalığın yayılımını kontrol altına almaya devam edecek stratejiler aksatılmadan sürdürülmelidir. Bu konuda geçiş sürecinde göz önüne alınması gereken kriterli tekrar tekrar gözden geçirmekte yarar var.

COVID-19’un bulaşmasının kontrol altına alınmış olduğu kanıtlanmalıdır.

Sağlık sistemi her vakayı tespit edebilmeli, izole edebilmeli, test uygulayıp, tedavi etmeli ve her temaslı kişiyi izleyebilmeli ve karantinaya alabilmelidir.

Huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri, bazı hastaneler, cezaevleri gibi duyarlı nüfusun toplu olarak bulunduğu yerlerdeki ve mülteciler gibi dezavantajlı topluluklardaki salgın riski en düşük düzeye indirilmelidir.

Okullar, fabrikalar, iş yerleri fiziksel mesafe, el yıkama olanakları, solunum hijyeni ve beden ısısı izlemleri vb. gerekli korunma önlemlerini oluşturmalıdır.

Bulaş riski yüksek topluluklara yeni vakaların girişi ve bu topluluklardan dışarıya vaka çıkışının riski yönetilebilir olmalıdır

Toplumların geçiş süreci konusunda bilgilendirilmiş, bu sürece katılımları sağlanmış olmalıdır.

Bütün salgınlarda olduğu gibi sağlık çalışanları için en riskli dönem, yöneticilerin kendilerini övmeye başladığı, topyekün sağlık mücadelesinden siyasal rant devşirmeye odaklandığı ve toplumun normalleşme adı altında korunma reflekslerinin zayıfladığı anlardır. Bir savaşın en kritik anı kazandığını hissettiğin andır. Bu aynı zamanda en zayıf olduğun andır.Çünkü doğru yönde devam etmeyi sürdüremezsen kaybedersin.

Bu tedbirlerin yanı sıra büyük bir özveri ile gece gündüz emek vererek pandemide daha az insanımızın hastalanması ve hastalanan yurttaşlarımızın şifa bulması için tedavisini üstlenen ve pandemi dışındaki bütün hastalıklarla boğuşan hekimler ve tüm sağlık çalışanları için gerekli tedbirlerin alınması ve sağlığının korunması çok önemlidir. Bu nedenle sağlık kurumlarında;

1-Hastanelerden Aile Sağlığı Merkezlerine, işyeri hekimliği birimlerinden filyasyon ekiplerine kadar bütün sağlık hizmetlerinin pandemi koşullarına göre ve  hekimlerin – sağlık çalışanlarının ve halkın sağlık hakkının korunacağı bir anlayışla düzenlenmesi zorunludur.

2-COVID-19 hastalarının ve COVID-19 dışı hastalıklara sahip hastaların tedavisi büyük bir dikkatle planlanmalıdır.

3-Pandeminin  bitmediği gerçeğinden hareketle en büyük temas riskine sahip olan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının korunması için “kişisel koruyucu ekipman” temininde ve ekipman kalitesinde en küçük bir aksamanın yaşanmaması sağlanmalıdır.

Dün Edirne il pandemi toplantısına davet edildiğim kurum adına katıldım.

Sayın Valimiz Ekrem Canalp Başkanlığında yapılan pandemi toplantına Edirne ilinde Sağlık müdürlüğü temel hizmet ve altyapıyla ilgili onlarca kurum temsilcisi katıldı. İl sağlık müdürlüğünün Edirne’de yaşanan pandemi sürecini anlatan bilimsel veriler ve istatistikleri için meslektaşlarıma teşekkür ediyorum. Edirne’nin resmi pandemi raporu olan bu sunumun çok değerli olduğunu düşünüyorum. Umarım Edirne halkı ile paylaşılır. Toplantıya ait değerlendirmelerimi paylaşmak istedim.

Sayın Valimizin pandemi sürecini değerlendiren konuşmasından sonra Edirne Belediye Başkanı Sayın Recep Gürkan, Edirne’deki pandemi sürecinde yerel yönetici olarak yaptığı çalışmaları anlattı.

Sonrasında Trakya Üniversitesi Rektörü Sayın Prof Dr Erhan Tabakoğlu pandemi sürecinde Trakya Üniversitesi’nin aldığı sorumluluğu ve yaşananları özetledi. Sonrasında söz alan Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Öğretim görevlisi Prof Dr Muzaffer Eskiocak yaşanan pandemi sürecinin henüz bitmediğini ve kısa sürede içinde yeni ataklar beklediğini anlattı. Son olarak bende söz isteyerek sürecin tüm kahramanlarına teşekkür ettikten sonra pandemi sürecinin birinci aşamasının sona erdiğini fakat asıl riskin bundan sonrada olacağını, bu nedenle kısa süre içinde pandemi ile mücadele yöntemlerimizi, eksiklerimizi gözden geçirmeyi ve yeni sürece hazırlıklı olmamanız gerektiğini, Edirne için en büyük tehlikenin Saros körfezinde beklenen tatil göçü olduğunu, sadece Türkiye’nin değil dünyanın en büyük Mega kentlerinden biri olan İstanbul’un bu süreçte bölgemize akacağını bu nedenle Saros’a gelecek misafirlerin mutlaka kontrol edilmesini, il dışından gelecek herkesin fiziksek mesafe ve izolasyon kurallarına uyması gerektiğini, Gıda üretimin ve dağıtımının dikkatle kontrol edilmesine dair hatırlatmalarda bulundum. Toplantıya katılan kurumlardan farklı bir ses ve vurgu olarak yaptığım hatırlatmaların dikkatle dinlenip not alınarak değerlendirileceğini en yetkili ağızdan duymak mutluluk vericiydi.

Sonuç olarak salgın konusunda alınacak kararların popülizmden etkilenmemesi, ayrım yapılmadan insan odaklı olması ve toplumun sağlığı başta olmak üzere bütün insani ekonomik ve sosyal gereksinimlerinin sosyal devlet anlayışıyla karşılanacağı adımları içermesi gerektiğini unutmayalım.. 

COVID-19 salgınının her aşamasında; ancak bilimsel veriler ışığında, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının büyük çabası ve toplum katılımı sağlanarak başarı sağlanabilir!

Sağlıkla kalın.