HABER MERKEZİ

İnsan vücudunun kendine özel bir yapısı bulunduğunu ve iç-dış faktörlerin vücudun biyolojik yapısını yakından etkilediğini kaydeden Kurt, “Dış faktörlerden en önemlisi sıcaklık ve soğukluk farklılıklarıdır. Soğuk havada kan damarları daralır, vücut ısı kaybeder, kan vücudun merkezine doğru hareket eder. Kış şartlarına uyum sağlayan vücut baharın gelişi ve havaların ısınmasıyla birlikte yeni bir uyum sürecine girer, damarlar genişler, organlardaki kan miktarları azalır ve damarlardaki kan miktarı artar. Bu durum insanın biyolojik yapısında birtakım değişiklikleri de beraberinde getirir.” dedi.

HAFTADA EN AZ İKİ KEZ BALIK TÜKETİLMELİ

 Kış gecelerinde televizyon karşısında geçen zamanın artmasıyla kişilerin daha fazla yeme isteği duyduğunu kaydeden Murat Kurt, şunları söyledi: “Yağlı, şekerli, hamurlu yiyecekler yerine taze sebze ve meyve tercih edilmelidir. Güneş ışığını daha az almamız nedeniyle daha mutsuz oluruz, bu nedenle de depresyon vakaları artar. Sinir sistemimizin güçlenmesi için haftada en az iki kez balık tüketilmeli, günde 10-15 adet fındık veya badem gibi kuruyemişler yenilmelidir. Daha çok çocuklar ve kadınlarda görülen, üşüme, halsizlik, baş dönmesiyle kendini gösteren demir eksikliği de kışın artıyor. Günlük beslenmelerinde et, kuru fasulye, yeşil mercimek, barbunya, nohut, yeşil yapraklı sebzelerden destek alınmalı ve beraberinde demirin emilimini hızlandırmak için limon suyu içeren salata tüketilmelidir. Bitki çayları da kışın hem içimizi ısıtacak hem de içeriğindeki yararlı maddeler bizleri hastalıklara karşı koruyacaktır. Kuşburnu, ıhlamur, adaçayı, rezene, nane-limondan günde 1-2 fincan içmekte fayda var. Soğuk algınlığının kol gezdiği kış mevsiminde üzerimize kalın bir şeyler giymek kadar önemli olan bir diğer konu da, bağışıklık sistemimizi beslenme ile güçlendirmektir. Yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenen bir kişinin soğuk algınlığı veya nezleye yakalanma riskinin daha düşük olduğu bilimsel çalışmalarca da gösterilmiştir. Bağışıklık sistemimize güç kazandırmak için yapmamız gereken, vitamin ve mineral ihtiyacımızı doğal besinlerden karşılamaya çalışmak olacaktır. Hastalık yapıcı yabancı etmenlere karşı güç kazanmak için, öğünlerde dört ana besin grubu olan etlere, süt ürünlerine, tahıl ürünlerine ve sebze-meyvelere yer vermek gerekir. Bu şekilde beslenen kişinin kış sendromunu üzerinden atması ve hastalıklardan korunması kolay olur.”
KAN ŞEKERİNİ DENGEDE TUTACAK ŞEKİLDE BESLENMEKTİR

Mevsimsel değişikliklere bağlı olarak yaşanan stresin tatlı krizlerine yol açabileceği konusunda da uyarılarda bulunan Murat Kurt, şöyle devam etti: “Tatlı krizlerinden korunmanın en kesin yolu, kan şekerini dengede tutacak şekilde beslenmektir. Günde 3 ana 3 ara öğün şeklinde düzenlenen bir beslenme programı ve gün içerisinde 4 saatten uzun aç kalmamaya özen gösterilmesi kan şekerinin ani düşüşlerine engel olarak tatlıların çekiciliğini belirli derecede azaltır. İkinci dikkat edilmesi gereken ise karbonhidrat döngüsünden uzak durmaktır. Tatlı krizlerine yenilerek tükettiğiniz tatlıların, yeni tatlı krizlerine yol açacağını unutmamanız gerekir. Kış aylarında yaz aylarına göre tüketiminin zor olduğu söylenen ancak bir o kadarda metabolizmamız için önemli olan su tüketimine bu aylarda da dikkat etmeliyiz. Günlük aktivitenize, yaşınıza göre su kaybınıza dikkate almalı ve ödem oluşumunu engellemek için mutlaka su tüketiminize dikkat etmelisiniz.”

SPOR

Kış aylarında da düzenli olarak yürüyüşlere, evde veya kapalı diğer mekânlarda vücudumuzu fit ve enerjik tutacak egzersizlere devam etmenin şart olduğunu söyleyen Diyetisyen Murat Kurt; “Spor yaparken salgıladığımız mutluluk hormonları, beynimizi etkileyerek ruhsal sıkıntılarımızdan uzaklaşmamıza, kendimizi daha iyi hissetmemize ve bu kapalı havaların yarattığı depresif ruh halinden daha kolay çıkmamıza mutlaka yardımcı olacaktır” diyerek sözlerini noktaladı.