HABER MERKEZİ

Prof. Dr. Altun, Faz 3 çalışmalarının ara raporlarının açıklanması ve değerlendirilmesi sonucunda kendisinin de aşı olacağını söyledi.

“AŞININ UYGULANMASI İÇİN GÜVENLİK TESTLERİNİN YAPILMASI GEREKİYOR”

Edirne Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gürcan Altun, Sağlık Bakanının açıklamalarına göre 11 Aralık’ta aşının ülkemize geleceğini belirterek,  “Ancak ülkemize geliyor olması hemen uygulanmaya başlayacak anlamına gelmiyor. Çünkü diğer aşılarda olduğu gibi ülkemize gelen tüm aşıların kullanıma geçebilmesi için, Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve Halk Sağlığı laboratuarlarında güvenlik testlerinin yapılması gerekiyor. Ülkemize ithal edilen Çin menşeli açı için faz 3 denilen aşının etkinliğini göstermeye yönelik çalışmalar devam ediyor. Buna ilişkin henüz çalışma bitmediği için bir rapor yayınlanması söz konusu değil. Ancak ara raporları Sağlık Bakanlığı değerlendirerek, etkinliği konusunda herhangi bir sıkıntı yoksa değerlendirmeleri şeffaf bir şekilde toplumla, Türk Tabipleri Birliği ve uzmanlık dernekleriyle paylaşır, bilimsel görüşler oluşur ve toplumsal bir katılım olursa aşılama konusunda herhangi bir sorunla karşılaşılmadan hayata geçirilmesi söz konusu olabilir” dedi.

“GÜNLÜK YAŞAMI ETKİLEYECEK CİDDİ BİR YAN ETKİSİ YOK”

Öncelikli olarak kimlere aşı yapılacağı ve aşının yan etkisinin olup olmadığıyla ilgili de bilgiler veren Prof. Dr. Altun“Aşılamada risk grubundaki sağlık çalışanları, 65 yaş üzerindeki kronik hastalığı olanlar ve bakım evleri gibi toplu yerlerde yaşayan insanlar öncelikli durumda. Ülkemizde kullanılacak olan Çin menşeli aşının faz 1 ve faz 2 çalışmalarında önemli bir yan etkisi saptanmamış durumda. Sadece aşının yapıldığı yerde lokal ağrı, birkaç gün hafif kırgınlık gibi belirtiler ortaya çıkmış. Günlük yaşamı etkileyecek ciddi bir yan etkisi yok. Kaldı ki bu aşılar virüs aşıları olduğu için herhangi bir kronik rahatsızlığı olan insanlarda sorun oluşturmayacaktır. Güvenli bir şekilde kullanılabilecektir”  dedi.

“AŞILANAN BİREYLER MUTLAKA BİREYSEL KORUNMA ÖNLEMLERİNİ SÜRDÜRMEK ZORUNDADIRLAR”

Aşı karşıtlığı konusunda da görüşlerini paylaşan Prof. Dr. Altun“Bir hastalığı tedavi etmenin en kolay yolu, o hastalık ortaya çıkmadan önlemekten geçiyor. Bu da aşılamadan geçer. Bağışıklık sağlayacak koruma sağlayacak aşılamadır. Aşılanan bireyler hasta olmayacak. Ancak hastalığı bulaştırmayacak anlamına gelmez. Bu nedenle aşılanan bireyler mutlaka bireysel korunma önlemlerini sürdürmek zorundadırlar. Çünkü toplumsal bağışıklık oranı yüzde 70’e ulaşmadan eğer bu rahat davranma, maske kullanmama, hijyene dikkat etmeme, kalabalık yerlerde bulunma gibi bir takım davranışlarda bulunulursa, aşılanmamış insanlar için hastalık potansiyel yaratacak ve sağlık sistemindeki yükü kaldırmayacak. Ciddi anlamda sorun oluşturacaktır. O yüzden aşılanan bireyler de maske kullanmak zorundadır” ifadelerine yer verdi.

“DSÖ’DEN İYİ ÜRETİCİ BELGESİ ALMIŞ BİR FİRMA”

Aşıyı üreten firmanın Dünya Sağlık Örgütü’nden iyi üretici belgesi almış bir firma olduğunu belirten Prof. Dr. Altun, şunları söyledi: “Çin menşeli aşılarla ilgili toplumda da kafalarda bir bulanıklılık oluşuyor. Aslında firma yeni bir firma değil. 1993’ten beri aşı üretiminde yer alan bir firma. Dünya Sağlık Örgütü tarafından iyi üretici belgesi almış bir firma. Geçmişte ürettiği sarılık hastalığının A tipi olan Hepatit aşıları dünyada kullanılmakta. Koronavirüse karşı geliştirilen aşı aynı yöntemle üretilen aşıdır.”

“VÜCUDA ZAYIFLATILMIŞ YA DA ÖLÜ VİRÜS ETKENLERİ VERİLİYOR”

Çin menşeli aşının özellikleri hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Altun, tüm dünya yüzeyinde yaşayan insanların hepsinin bağışık olduğu zaman salgının önüne geçileceğini ifade ederek, “Ancak burada yeniden hastalık yapabilme potansiyeli de var bu virüsün. Tekrar doz aşılar, yenileme dozları yapılarak bunun önüne geçilebilmesi söz konusu olacaktır. Umarım yakın bir zamanda bir sabah uyandığımızda koronavirüs bitmiş diyebileceğiz. Ülkemize uygulanacak Çin menşeli aşıda vücuda zayıflatılmış ya da ölü koronavirüs etkenleri veriliyor. Bunlar hastalık yapma potansiyeline sahip değil. Vücudun savunma hücreleri bunlarla karşılaştığında koruyucu madde dediğimiz antikor üretmeye başlıyor. Daha sonra antikor seviyesi koruyucu aşamaya gelen bir bireyde tekrar koronavirüs etkeniyle karşılaştığında eğer bu antikor (bağışıklık) düzeyi koruyucu ise o hastalık oluşturmadan o virüs etkeni ortadan kaldırılıyor” diye konuştu.

“HERKES AŞI OLMALIDIR”

Sosyal medya üzerinde aşı olmayı reddeden kişilerin hasta olması halinde tedavi ücretlerinin devlet tarafından karşılanmayacağının konuşulmasıyla ilgili olarak da fikirlerini söyleyen Prof. Dr. Altun“Bir hastalığı tedavi etmenin en kolay yolu ve en ekonomik yolu bağışıklık sağlamaktır. Bu açıdan çok kıymetlidir. Herkes aşı olmalıdır. Umuyorum ki SGK bu yönde bir karar alır. Bakıldığında; aşılama oranlarının yüksek olması sağlık sisteminin üzerindeki yükü kaldıracaktır. Bu karar aşılanma oranını arttırır. Ben de aşı olacağım. Yapılan incelemeler, beraberinde faz3 çalışmalarının ara raporlarının bilimsel ve şeffaf biçimde toplumla paylaşılması sonrasında etkinliği göstermesi durumunda pek tabii ki aşı olacağım” şeklinde konuştu.