Özel Keşan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr Hüseyin Güneş, kadın doğum alanında Keşan’da ilk laparoskopik cerrahi ameliyatını gerçekleştirdiklerini belirterek, laparoskopik cerrahi hakkında bilgi verdi. Kadın doğum alanında laparoskopik cerrahinin nasıl yapılacağını, faydalarının neler olduğunu ve hangi ameliyatlarda laparoskopi uygulanabileceğini anlatan Güneş, “ Laparoskopi genel anestezi altında yapılan ve göbek deliğinden ince bir teleskopun karın içine sokularak karın içi organlarının görüntülenmesi prensibine dayanan bir ameliyattır. Karın içini soğuk ışık kaynağı ile aydınlatarak, hastalıkları doğrudan gözlemleme ve gerekirse aynı anda karında çeşitli bölgelere açılan 3 - 5mm'lik deliklerden içeri sokulan yardımcı aletler ile tedavi olanağı da verir. Halk arasında lazerle, kapalı, kansız, izsiz ya da bıçaksız ameliyat olarak da bilinir.” dedi.

CERRAHİ ALANINDA YENİ BİR ÇAĞ AÇTI

Laparoskopik cerrahinin tarihi hakkında konuşan Hüseyin Güneş şunları söyledi: ”Ameliyat kesilerini küçültmek binlerce yıldır cerrahların ve hastaların hayallerini süslerken, aslında ilk kez 3 bin yıl önce ilkel bir rektoskop (kalın bağırsağın içini gösteren alet) yapılmış, 11. Yüzyılda Arap bilgin Ebu Kasım yine buna benzer bir alet geliştirmiştir. Günümüzde hızla gelişen teknoloji sayesinde cihazlar çok geliştirilmiş, ışık kaynağı, mercek-optik sistem ve video cihazı gibi enstrümanlar milimetrik boyutlara ulaşmasına rağmen, çok güçlü hale getirilerek tek bir boru içine yerleştirilmişlerdir. Modern laparoskopi'yi ilk önce biz Kadın Doğum uzmanları tarafından geliştirilmiş, fakat laparoskopi 1980'li yılların ortalarına kadar genelde tanı amaçlı uygulanan bir işlem olmuştur. Teknolojik gelişmelere paralel olarak son zamanlarda giderek artan bir sıklıkta tedavi amaçlı (cerrahi laparoskopi) uygulanmaya başlamıştır. Genel cerrahi alanında 1980'lerin sonunda ilk laparoskopik safra kesesi ameliyatı yapılmıştır. Bu, cerrahi alanında yeni bir çağ açmış ve tüm dünyada çok çabuk kabul görmüş ve hızla yayılmıştır. Safra kesesi ameliyatında elde edilen başarı sonrasında neredeyse tüm organların laparoskopik ameliyatları yapılmaya başlanmıştır. Ülkemizde de ilk olarak 1990 yılı başlarında bu tür ameliyatlar başarıyla uygulanmış ve halen birçok Avrupa ülkesine göre daha ileri uygulamalar yapılabilmektedir.”

LAPAROSKOPİ, AMELİYATHANEDE GENEL ANESTEZİ ALTINDA HASTA UYUTULARAK YAPILIR

Laparoskopik cerrahide ameliyat edilecek organların yerleştirilen kamera ile ekrandan görünür hale getirildiğini ifade eden Güneş, ameliyatın ekrandaki görüntülerle gerçekleştirildiğini belirterek, “Kamera sayesinde çıplak gözle görülenden 20 kat daha büyük ve ayrıntılı bir görüntü elde edildiğinden anatomik yapıların daha ince detaylarına kadar görülebilmesi mümkün oluyor. Ameliyatın türüne göre giriş deliklerinin sayısı ve kesi yeri genişliği değişmekle birlikte genel olarak kesi yeri genişliği 0.5-1 cm arasındadır. Laparoskopi ameliyathanede genel anestezi altında hasta uyutularak yapılır. Bunun ana nedeni, karın içine uygulanan gaz verme işlemi uyanık kişide gerginlik ve ağrıya neden olmasıdır, bundan dolayı hastalar mutlak suretle uyutulur. Yerleştirilen boru şeklinde çeşitli çap ve uzunlukta kanüller yardımı ile karın içine gaz verilerek karın boşluğu genişletilir. Böylece aletler karın duvarından ayrılarak aletlerin çalışmasına olanak sağlayacak uygun genişlikte yer kazanılmış olur.”  şeklinde konuştu.

LAPAROSKOPİ İÇİN HERHANGİ BİR YAŞ SINIRI YOKTUR

Minimal invaziv cerrahi için herhangi bir yaş sınırı olmadığını vurgulayan Güneş, yeni doğmuş bir bebekten 100 yaşındaki bir insana kadar herkese laparoskopinin uygulanabilir olduğunu belirtti. Seçimdeki temel belirleyicinin uygulamanın yapıldığı merkez, laparoskopik cerrahın bilgisi ve eğitimi ayrıca özelikle çocuk yaş grubu için uygun donanıma sahip olup olmaması olduğunu dile getiren Hüseyin Güneş, “Ameliyat tercihi sırasında “ Açık cerrahi mi? Kapalı cerrahi mi?” sorusuna yanıt verirken, hastaya ve hastalığına ait özel durumun iyi bir şekilde değerlendirilmesi gereklidir. Özellikle daha önce açık cerrahi geçirmiş olan hastalarda karın içi yapışıkları nedeniyle zaman zaman yapılabilse de, bu durum laparoskopi cerrahiye engel teşkil etmektedir. Aslında her şeyden önce hastaların bu yönteme güven duyması ön şarttır; zira birçok hasta halen açık cerrahi yöntemlere daha fazla güvenmekte, ameliyatlarının eksik ya da yetersiz yapılacağını düşünmektedirler; oysaki estetik görünümden ziyade tıbbi açıdan açık cerrahi yöntemlere göre çok daha üstün avantajlara sahiptir.” İfadelerini kullandı.

Laparoskopik cerrahinin avantajları ve açık cerrahiye karşı üstünlükleri hakkında da bilgi veren Güneş, Bilgi ve eğitimle yapılan laparoskopik cerrahi,  karın açılarak yapılan ameliyatlardan iyi sonuçlar vermektedir. Laparoskopik cerrahinin başlıca en önemli avantajları; Ameliyatların uzun kesiler yapılmadan gerçekleştirilebilmesi ve deri yüzeyinde estetik açıdan rahatsız eden izler kalmaması hem görsel hemde estetik bir avantaj sağlıyor. Yapılan bilimsel çalışmalar, laparoskopik ameliyatların birçok ameliyat çeşidi için başta kanama ve enfeksiyon olmak üzere daha az yan etkiye neden olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca ameliyat alanında daha az doku hasarının olması, daha kolay ve hızlı iyileşme sağlamaktadır. Açık ameliyatlardan sonra oluşan ve birçok hastada yaşamının sonuna kadar sıkıntı yaratan karın içi yapışıklıklar laparoskopik ameliyatlardan sonra daha az görülmekte; buda yapışıklıklara bağlı ileride gelişebilecek barsak dolanmasına bağlı barsakların tıkanıklığı, hastanın ikincil başka bir hastalığa bağl gerekebilecek laparoskopi şansını yitirmesini minimale indirmektedir. Laparoskopik yöntemin en belirgin avantajlarından biri de ameliyat sonrası hastanın ağrısının daha az olması ve daha az ağrı kesiciye gereksinim duymasıdır. Laparoskopik cerrahide hastanede kalış süresi de daha kısadır. Hastanın normal fiziksel aktivitesine kavuşması ve işine dönebilmesi de daha kolay ve hızlı olur.” dedi.

KADIN DOĞUMDA ÇOK FAZLA UYGULAMA ALANI VARDIR

 Laparoskopik cerrahinin; genel cerrahi, üroloji, kalp damar ve ortopedi gibi branşlarda pek çok ameliyat yapılabildiği gibi en çok kadın doğumda jinekolojik hastalar ve infertilitede çok geniş uygulama alanları olduğunu söyleyen Güneş, şunları söyledi:Kapalı ameliyat tekniği kadın doğumda çok fazla uygulama alanı vardır. En basitinden tüp bağlama, dış gebelik çıkarılması, yumurtalık kistlerinin çıkarılması, tüplerin ve yumurtalıkların yapışıklıklarının giderilmesi, rahim içindeki yapışıklıkların giderilmesi, rahim içindeki doğuştan zarların çıkarılması, kapalı tüplerin açılması, rahim içindeki myom polip gibi iyi huylu urların çıkarılması, rahimden myom kist gibi iyi huylu kitlelerin çıkarılması, çikolata kistlerinin çıkarılması, rahimin urdan dolayı çıkarılması, rahim ve mesane sarkması durumunda bağlarından rahmin yukarı asılması ve hatta rahim kötü huylu tümörlerinin lenf bezelerıyle beraber çıkarılmasına kadar zahmetli pek çok işlem bu kapalı yöntemle yapılmaktadir. Eskiden bu yöntemler sınırlı sayıda hastane ve hekim tarafından bilinir ve yapılırken, artan ilgi ve eğitimlerle ve teknik donanımla giderek yaygınlaşmış ve pek çok hastanede artık yapılabilmekte, kapalı yöntemle yumurtalık kisti veya rahim urunun alınması sıradan bir işlem olmuştur. Bu işlemlerde hastanın karnında neredeyse izsiz denilecek milimetrik kesilerle, ağrısız ve kısa sürede ayağa kaldıran bir ameliyat tekniği giderek çok fazla kabul görmektedir.”

CERRAHIN SORUMLULUĞU HASTAYI EN SAĞLIKLI BİÇİMDE TEDAVİ ETMEKTİR

Laparoskopik cerrahide de riskler bulunduğunu ifade eden Güneş, “Laparoskopik cerrahide de diğer ameliyatlarda olduğu gibi damar ya da organ yaralanmaları olabilir. Damar içinde ya da akciğerde pıhtı gelişebilir. Yara yerinde ya da karın içi iltihaplanma olabilir. Bazen karın içi yapışıklıklar, iltihap, beklenenden daha ciddi ya da farklı bir hastalık, teknik zorluklar gibi nedenlerle ameliyat kapalı olarak ilerleme sağlanamaz ve tamamlanamaz. Bu durumda tereddüt etmeksizin geleneksel tip açık ameliyata geçilir. Bu asla bir başarısızlık olarak kabul edilmemelidir. Önemli olan hastanın ne için ve ne amaçla ameliyat olduğunu unutmamasıdır. İster açık ister kapalı olsun amaç, hastalıklı organ veya dokuların tedavisidir. Cerrahın sorumluluğu ve arzusu da hastayı en sağlıklı biçimde tedavi etmektir. Bu nedenle gerekirse açığa geçilebilir. Burada önemli olan cerrahın nerde ne yapacağının eğitimini almış olması ve gereğini yapmış olmasıdır.” dedi.

Son olarak Laparoskopik cerrahinin maliyeti hakkında konuşan Güneş Şunları belirtti: “Açık cerrahi ya da kapalı cerrahi seçimi etkileyen en önemli unsurlardan biri de hiç şüphesiz ki maliyet büyük yer tutuyor. Bazı ameliyatların sıklıkla laparoskopik olarak yapılması maliyetinin kapalı yöntemden daha uygun olmasını sağlamıştır.  örneğin laparoskopik tüp bağlama, yumurtalık kistleri ameliyatları tıpkı safra kesesi ameliyatları, apandisit, fıtık ameliyatları gibi, tüm merkezlerde açık cerrahiden daha ucuza mal oluyor. Hastanın daha erken taburcu olması, daha çabuk işine ve günlük yaşamına dönmesi de ülkemize olan maliyeti düşürüyor. Aktif çalışan, zamanı para olan yani üretken olan birine yapılması düşünüldüğünde laparoskopik yöntem tercih edilmelidir. Çünkü bu kişinin daha az ağrı çekmesinin, hastanede daha az yatmasının ve işine daha erken dönmesinin ekonomik olarak bir değeri vardır. Bu nedenle hastaya özel, teknik alt yapıya özel, cerrahın tecrübesine özel seçimler yapmak gerekir.”