Dünya Sağlık Örgütü gelişmekte olan ülkelerde yaşlı nüfusun artış göstereceğini bildirmektedir. Türkiye’de de Dünya’nın her yerinde olduğu gibi yaşlı nüfusta artış olması beklenmektedir.

Yaşlılarda görülen sağlık problemleri kardiyovasküler, solunum, sindirim ve sinir sistemlerindeki değişimler ile vücudun uzaydaki konumunu algılama denilen özellikle de ayak bileğindeki propriyosepsiyon duyusunda kayıplar, reaksiyon zamanının uzaması, sinir iletim hızı ve dolayısıyla reflekslerde azalma görülür. Kas iskelet sisteminde değişiklikler oluşur, yaş ile birlikte kemik mineral yoğunluğu azalır ve kemikler daha zayıf ve kırılgan olur, vücut postürü bozulur, eklem hareket açıklığı azalır, kaslarda kas dokusu kaybına bağlı atrofiler, koordinasyon kaybı ve yaş ile beraber görme problemleri gözlenebilir. Bu gibi sebeplerle yaş almış bireylerde denge problemleri gözlenebilir. Denge problemleri de uygun önlemler ve koruma yöntemleri uygulanmazsa kaçınılmaz bir son olan düşme problemlerini getirecektir. Altmış beş yaş üzeri kişilerin yaklaşık üçte biri her yıl düşmekte ve düşmelerin yarısını ise tekrarlayan düşmeler oluşturmaktadır. Yetmiş yaş üzerindeki yaşlılarda bir yıl içindeki düşme oranı %32-42 iken, 80 yaş üzerindekilerde ise bu oran %50’dir.

Kişinin yaş, cinsiyet, postüral kontrorlünde kayıp, yardımcı cihaz kullanımı, anormal yürüyüş, reaksiyon zamanının azalması, kas güçsüzlüğü, artrit, serebrovasküler hastalık, parkinson hastalığı, demans, görme problemleri, göz kararması (senkop, hipoglisemi, postural hipotansiyon, kalpte ritim bozukluğu, epilepsi, alkol, ilaçlar...), ve çevresel faktörler düşmeye sebep olabilmektedir.

Bu durumu önlemek için her bireyin kendine özgü sağlık durumu da dikkate alarak literatürde primer, sekonder ve tersiyer olmak üzere üç farklı koruyucu rehabilitasyon yaklaşımı bulunmaktadır. Fizyoterapistler primer ve sekonder korumada kişiye olabildiğince iyi bir eğitim verip, kişiyi düşme anına ve bu anda yapması gerekilenlere hazırlayıp, gerekli önlemleri nasıl alabileceğini, kişinin düşerken kendisini oluşabilecek daha kötü durumlardan nasıl koruyabileceğini ve dengesini geliştirerek düşmeden tamamen nasıl korunabileceğini öğretir ki üçüncü aşamaya geçilmesin veya en hafif düzeyde atlatılsın.

Primer Koruma: Hastalık oluşmadan alınabilecek tüm önlemlerin alınması demektir. Bu aşamada yaşlılıkla ilgili öngörülen temel problemlerin değerlendirilip önlem alınmasıdır. Örneğin;  genç yaştan itibaren kemiklere doğru yükü bindirip onların gelişimi için stres oluşturma, hareket sisteminin güçlenmesi ve genel vücut sağlığı için düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz, yeterli ve dengeli bir beslenme, bağımlılık yapan zararlı alışkanlıklardan uzak durulması gerekmektedir.

Sekonder Koruma: Erken tanı, uygun tedavi ile komplikasyonların sınırlandırılmasıdır. Dengeyi bozacak ve düşmelere neden olacak faktörlerin ortadan kaldırılması, dengenin geliştirilmesi ile düşmelerin ve düşmeye bağlı oluşabilecek problemlerin önlenmesidir. Kırıkları önler, denge kaybının azaltılmasını sağlar, endurans ve kadiyovasküler uygunluğu artırır, kilo kontrolünü sağlar. Literatür yaşlı bireylerde düşme problemlerini ve denge kaybını önleyecek egzersiz yönteminin kuvvet ve denge egzersizleri  ile kombine edilmiş kişiye özel bir egzersiz programının olması gerektiğini söyler.

Tersiyer Koruma: Bu tip koruma hastalık oluştuktan sonra oluşabilecek problemleri en aza indirmeye çalışmak, hastanın genel durumunun daha da kötüleşmesini engellemek ve hastanın bu duruma adapte olup yaşam kalitesini korumak,  daha da yükseltmeye çalışmaktır. Düşmelerde kırık, yumuşak doku hasarı, beyin travmaları vb. durumlar meydana gelebilmektedir. Bu durumlar sonucunda başlanılacak tedavi ve rehabilitasyon programıdır.

Kişiye özel hazırlanmış iyi bir egzersiz programı ve günlük yaşamda oluşabilecek kazalardan kendini koruma eğitimini bireysel değerlendirme ve ihtiyaçlara göre çalışılmalı. Düşmeye neden olabilecek risk faktörleri belirlenmelidir ve bunlara göre kişi bilgilendirilip gerekli önlemleri alması ve düzenlemeleri yapması sağlanmalıdır.

Fizyoterapistin düzenlediği egzersiz programının yanında kişinin evde alabileceği önlemler ise;

  • Meridvenlerde kaydırmaz malzeme kullanılması, her iki tarafta korkuluk olması, merdivenlerde dinlenme aralıklarının bulunması, oralara tabureler konulması, elektrik düğmeleri merdivenin başında ve sonunda olması, basamaklar eşit sayı ve yükseklikte olması.
  • Oturma odasında yerde dağınık halde duran kablolar olmamalı, sivri- çıkıntılı köşeler olmamalı, elektrik düğmeleri kolay ulaşılabilecek yerde olmalı, çok göz yorucu dikkat dağıtıcı renkler ve çok fark edilmeyen soft renkler tercih edilmemeli, kaydırmaz halı ve koltuk kumaşları tercih edilmeli, halı kenarlarının kalkık, kıvrık veya püsküllü olmamasına dikkat edilmelidir.
  • Mutfakta mutfak dolapları erişilemeyecek kadar yüksek olmamalı veya üst raflar kullanılmamalıdır, mobilya ve eşyaların girintili çıkıntılı sivri yüzeyi olmamalıdır, otomatik gaz kesim sistemi olmalı, delici kesici eşyalar etrafta dağınık bir şekilde bulunmamalıdır,
  • Banyoda yerler asla ıslak veya nemli bırakılmamalı, kaydırmaz banyo paspasları tercih edilmeli, küvet derin ve yüksek olmamalı, duştan çıkarken yere mutlaka kaydırmaz kumaştan bir halı serilip tutunacak bir destek olmalı, bu tuvalet için de geçerlidir, kaymayan terlikler kullanılmalıdır, havalandırma sistemi rahatça ulaşılabilecek bir yerde olmalıdır.
  • Yatak odasının konumu banyo ve mutfağa yakın olmalıdır, sade bir döşemesi olmalıdır çünkü gerek yardımcı yürüme cihazı gerek tutunma barları için dağınık olmayan ve geniş bir alan gerekmektedir.
  • Ayak ve ayakkabı problemleri kişinin daha az ve daha yanlış hareket etmesine sebep olmaktadır. Kişide duyu kaybı, ayağın basış problemleri, ayakta deformite, nasır ve tırnak problemleri olabilir. Bu sebeple giyilecek ayakkabı bu problemlere uygun seçilmeli gerekirse bir yardım alınmalıdır. Yüksek topuklu, sivri burunlu ayakkabılardan kaçınmalı rahat, geniş ayak bileğini saracak kadar yüksek bilek kesimli ayakkabılar seçilmelidir. Ayak problemleri için de fizyoterapiste danışılmalıdır.