Alçıtepe Köyü’nün eteklerinde
Zığındere Vâdisi’nin tam göbeğinde
Sargıyeri’ndeki Sahra Hastanesi’nde
Bulutlara uzanan SERVİ AĞACI
Şehitlerin başında hep nöbet tutar
Belik belik kıvrımlı kalın gövdesi
Her gören insanı hayrete boğar
Çevresinde uyuyan (!) binlerce asker
Kolsuz, ayaksız bedenleriyle
Paramparça olmuş gövdeleriyle
-İngiliz’i, Anzak’ı, Mehmetçiğiyle-
18.000 kurşun gibi bağrımı yakar
Alçıtepe Köyü’nün eteklerinde
Zığındere Vâdisi’nin tam göbeğinde
Sargıyeri Malül Gazi Hastanesi’nde
Nöbet tutan kıvrımlı servi ağacı
18.000 bin şehidin yasını tutar
Düşmanın Boğaz’a geldiği yılda
28 Haziran yaz akşamında
Cırcırların sazlı-sözlü şarkılarında
Yıldızların göz kırptığı bir manzarada
İngiliz ve Fransız donanmasının
Buraya yağdırdığı top yağmurunda
Güllelerin çıkardığı bir toz dumanda
Cırcırları susturan bombardımanda
18.000 Mehmetçiğin katliamında
Can veren Mehmetlere ağıtlar yakar
Burada nöbet tutan servi ağacı
Kimsenin bilmediği acıyı yaşar
O gece yaşadığı bu katliamı
Belik belik kıvrımların üstüne yazar
28 Haziran 1915’te
Sargıyeri İlkyardım Sahra Hastanesi’nde
Bir gecede yaşanan o kanlı vahşet
Tarihte görülmemiş bir katliamdır
Burada nöbet tutan koca servinin
Burkulmuş gövdesinin her kıvrımında
Binlerce Mehmet’in yüreği vardır
O gece ölüm kusan bombardımanda
Kopan kol, kopan bacak
……..……..el-ayak-parmak-tırnak
Yerde sürünen susak,
……………….yarılmış çatlak dudak
Binlerce sargı bezi, dezenfektan maddesi
Derme-çatma yataklar, otla dolu yastıklar
Şırıngalar, ilâçlar, büstirüler, makaslar
Kırılmış ağaç sedye, ardıç kokan bastonlar
Gözyaşıyla ıslanmış yarım kalan mektuplar
Hasta yataklarında parçalanmış vücutlar
Bu asırlık servinin sarmallı gövdesinde
Seneler sonra bile halâ yaşamaktalar
Bizler için bu günü anmamak büyük ardır
Çünkü bu dev servinin kıvrımları altında
1915’in vahşet kokan ayları
Saldırgan ülkelerin; emperyal duyguları
Soykırım yapmak için gelen donanmaları
En modern silahları kuşanmış orduları
Binlerce şehit kanı, savaşın yaraları
Kan bürümüş gözleri, kanlı dişleri vardır.