HÜSEYİN ÜNSAL YÜCEL

Medya Keşan ve Saros TV Facebook sayfaları, Medya Keşan YouTube Kanalı ve Medya Keşan Twitter hesabıyla bir çok sayfada canlı olarak yayınlanan Medya Cafe programının geçtiğimiz Çarşamba günkü bölümünde, Keşan’da devam eden eski belediye binası yıkımı ile analiz yapılmak üzere örnek alınan Hükümet Konağı’nın durumu tartışıldı.

Medya Keşan Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Bülent Saylam ve Editör Mehmet Aytaç’ın hazırlayıp sunduğu programda, AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal’ın, geçtiğimiz haftalarda “Keşan’a yeni Hükümet Konağı yapılacak” şeklindeki açıklamasının ardından, söz konusu binadan da örnek alındığı duyuruldu.

“ESKİ BELEDİYE BİNASI YIKIMI ŞEFFAF BİR ŞEKİLDE YÖNETİLMEDİ”

Programın açılışında eski belediye binasının yıkımının halen sürerken, Hükümet Konağı’ndan da numune alınmasını değerlendiren Bülent Saylam; “Akıllara gelen bir soru var. Hükümet Konağı’ndan da bir karot alımı oldu. Gazeteye haber yaptık. Bugün de program başlığımız oldu. Hükümet Konağı yıkılacak mı diye bir başlık attık. Hükümet Konağı’ndan alınan örnek, değerlendirmeye gidecek. Sonra da performans analizi yapılacak. Artık biliyoruz bunları. Nereden biliyoruz? Halen Keşan Belediyesi eski hizmet binasındaki yıkılış prosedüründen biliyoruz. Gerçi konuyla ilgili biz zaten daha önce de söyledik. Bu konu şeffaf bir şekilde yönetilmedi ve halen de yönetilmemeye devam ediyor” şeklinde konuştu.

Konuyla ilgili bilgi veren Mehmet Aytaç ise şunları söyledi: “Zaten birkaç hafta önce Ak Parti Edirne Milletvekilli Sayın Fatma Aksal bu konuyla alakalı bir açıklama yapmıştı. Yeni bir Hükümet Konağı yapılacağını açıklamıştı. Muhtemelen de başka bir yerde olmayacaksa bu bina eskisinin yerine yapılacak. Ya da başka bir yerde yapılacaksa da eskisi de muhtemelen yıkılacak. Yıkımlar art arda hız kesmeden devam edecek anladığım kadarıyla. Orada vergi dairesi ve mal müdürlüğü binaları da var. Belki onlar da yıkılacak. Hükümet Konağı’nın yanında emniyet müdürlüğünün binası var. Onun da taşınması söz konusu. Yeni Keşan denilen bölgeye gidecek bunlar. Eskisini bize bırakıp yenisinde kendileri yaşayacaklar sanıyorum.”

“SERBEST PİYASA EKONOMİSİ FAZLA SERBEST”

Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu’nun, Milli Eğitim Müdürlüğü programı kapsamında katıldığı Portekiz ziyaretine de değinen Saylam’ın söz verdiği Aytaç, şunları söyledi: “Orada da bizim gibi adım başı bir zincir market var mı merak ediyorum. Edirne’de bile 2 tane olan zincir kahve markası var. Avrupa’nın çoğu yerinin sadece başkentlerinde 1 ya da 2 tane oluyor bunlar. Bu neyi gösteriyor? Gelişmiş ülkeler, yerelleşerek gelişiyorlar. Biz gelişmeyi, globalleşmeyle görüyoruz ama bu aslında bir sömürüye meydan veriyor. Uluslar arası markalar, bizim gibi gelişmekte olan ama bir türlü gelişemeyen ülkeleri sömürüyor. Türkiye’de her şey şişti. Zincir marketler de şişti, inşaatlar da şişti, perakendecilik de şişti. Canavar büyüdü. Bir yerde patlayacak. Patladığında da parçaları maalesef yine halka sirayet edecek. Birilerinin artık buna dur demesi lazım. Serbest piyasa ekonomisinin bu kadar serbest, bu kadar kontrolsüz olmaması gerekiyor.”

“TÜM BİNALAR DEPREME DAYANIKSIZ MI?”

Konuşmanın devamında Bülent Saylam şunları söyledi: “1999 depreminden önce yapılan binalarda, o dönemin inşaat teknolojisiyle, o tarihten sonra kanunlarla da yer alan teknikler farklı. 99 yılından önceki yapılarda düz demir olduğu bir gerçek. O kıvrımlı demirler yok. Bunu her binada görebilirsiniz. Bunu her binada gördük diye depreme dayanıklı mı dayanıksız mı, performans analizinde ortaya çıkıyor. 1980li yıllarda deniz kumu çok revaçtaymış. Bütün inşaatlarda kullanılan kum, denizden temin edilmiş. Bunun yanlış olduğu anlaşıldıktan sonra vazgeçilmiş. Ama bu yapılarımız halen mevcut. Bunların hepsi depreme dayanıksız mıdır, bunlar tarafsız analizlere bağlı.

Mehmet Aytaç: “Analizler taraflı mı? Mesela Keşan Belediyesi’nin eski binası için analizi kim yaptı?”

Bülent Saylam: “Çok basit sorular var Hemen soralım. Analiz kısmında ilk belediye binasından ne zaman karot alındı? Bu firma ne zaman analize başladı? Firma performans analizini yapıyor. Bu analizden sonra eğer bu yıkılacak yer, özel mülkiyet ise kentsel dönüşüm projesi isteniyor. Eğer belediye gibi resmi bir mülkiyet ise bu sefer kentsel dönüşüm projesine gerek kalmadan performans analizi ile yıkım süreci başlamış oluyor. Başkanın söylediği rapor tarihi 2020 Mart ayı. Benim öğrendiğim bilgiye göre rapor çıktıktan sonra en fazla 6 ay sonra yıkımın başlaması gerekiyor. 15 Temmuz 2019’da karotlar alınmış. Bunun öyle bekleme şansı yok.”

Mehmet Aytaç: “Bunun üzerine çok söylenecek bir şey yok. Senin basın toplantısında sorduğun soruya da cevap alamadık biz. 15 Haziran’a kadar esnafa süre verildi diye söylediğinde Başkan, sen, bu tarihten sonra kaç tane düğün yapıldı diye sormuştun. Tam cevap gelmedi.”

Bülent Saylam: “Evet net bir cevap alamadık. Nedense belediyeye gidip bilgi almak istediğimde bilgi de vermediler bu konuda.”

Mehmet Aytaç: “Önemli değil bize bilgi vermeyebilirsiniz. Ama halka ne bilgi verecekseniz, ne hesap vereceksiniz? Sonuçta maden yüzde 80 risk raporu var. Böyle bir çökme tehlikesi var ve siz belediye olarak 15 Haziran’dan beri tüm yaz boyunca orada düğün yapılmasına ve binlerce insanın orada bir hareket sağlamasına ve daha çok tehlikenin büyümesine müsaade ettiniz. Bunun takipçisi kim olacak? Bununla ilgili yasal bir yaptırım var mıdır? Halkın hayatını tehlikeye atmakla ilgili bir suç teşkil eder mi, etmez mi? Başkan diyor ki riski ben aldım. Öyle kolay oluyor mu? Ama tabi biz burada bunları konuşuyoruz. Biz soruyoruz. Bunları takipçisi kim olacak merak ediyorum.

“DEVLETTE PARA BOL. ÖNCE YENİLİYOR, SONRA YIKIYOR”

Bülent Saylam: “Mesela buradan şu ana kadar kaç ton demir çıktı? Bu konuyla ilgilenen birinden aldığım bilgiye göre buradan 200 ton demir çıkıyor. Bunu açıklamalarında bir sakınca yok. Bakın bu kadar demir çıktı, biz haklıymışız desinler. Hükümet Konağı’ndan karot örneği alındı. 3 Haziran’da biz haber yapmışız, Hükümet’in 5. katında Nüfus Müdürlüğü yenilendi diye. Onun öncesinde tapu yenilendi. Adliye çıkınca İş-Kur girdi oraya. Onlar da bir sürü masraf yaptılar. Şimdi karot aldık, yıkım mı olacak? 3-4 ay önce yenileme yapıyoruz sonra da karot alıyoruz.”

Mehmet Aytaç: “Devletin parası bol, bol da dışarıdaki insanın parası ne kadar? Dün şekere yüzde 25 zam geldi. Evvelki gün ekmek gramajında 30 gr. bir kesinti yaşandı. Fırıncılar Derneği Başkanı diyor ki yılbaşında tekrara zam olabilir. Un yok diyor, buğday yok diyor. Memlekette şeker yok deniyor, dün biri markette şeker bulamadığını söylüyor. Ayçiçeği yağının fiyatı ortada. Zeytinyağını artık insanlar unuttular. Reçelini yapabilen yaptı, balı kimse alamıyor. Bir ev kirası asgari ücretin yarısı olmuş. Elektrik doğalgaz faturalarının hali ortada. İnsanların belediyeye dünyalar kadar borcu var. Başkan bunları açıklıyor. Siz kalkıyorsunuz, yenileme yaptığınız birimler varken bir de binadan örnek alıyorsunuz. Yıkım haberleri yapıyorsunuz. Bırakın artık bu işleri. Her yerde konteynırlerımız var. Çok çürükse o Hükümet Binası da Sayın Başkan hangi firmayla çalışıyorsa, 3-5 tane daha konteynır sipariş etsin, müdürlerimiz de bunlarda otursunlar. Bunları hizmet diye yutturmayın insanlara. Devlet binasını yıkmanın, yapmanın hizmeti olmaz.”

“DEVLET YETKİLİLERİNE SESLENİYORUZ: OKULLARI DA ANALİZ EDİN”

Konuşmaların devamında Saylam ve Aytaç, devlet yetkililerine seslenerek şu çağrıda bulundular: “Madem bu kadar Keşan yıkılıp değişecek, Keşan’da 1999 depreminden önce yapılmış olan özellikle ilkokul ve ortaokul olarak kullanılan devlet binalarından da karotlar alınsın. Ben buradan devlet yetkililerine çağrı yapıyorum. Kaymakam’a, Sayın Vali’ye, milletvekillerine, İlçe Milli Eğitim Müdürü’ne, İl Milli Eğitim Müdürü’ne, Keşan Belediye Başkanı’na çağrı yapıyorum. Madem yıkıyoruz, yeniden yapacağız. Çocuklarımızı unutmayın, Keşan’da ne kadar 99’dan önce yapılmış okul binası varsa, örnek alın, rapor çıkarın, dayanıksız ise gidin onları yıkın, o çocukların da hayatını tehlikeye atmayın. Bu ülkenin öncelik hakkı çocuklardadır, müdürlerin odasında değil.”

“TRİPORTÖRLERE ŞERH KONULMALI”

Saylam’ın, Keşan Belediye Başkan Yardımcısı Yakup Balcı tarafından düzenlenen at arabalarının triportöre dönüştürülmesi konusundaki basın toplantısı hakkında sorduğu soruları yanıtlayan Aytaç, şunları söyledi: “Geçen gün gazetelerde bir haber vardı. 3-4 at arabacısının, atlarını belediye bahçesine bırakıp, bir de not yazıp gittikleri yönünde bir haber vardı. Mağdur olduklarına dair bir eylem, bir protesto anlamında bir haber çıktı. Bunun üzerine bir açıklama yaptı Yakup Bey. Şimdiye dek 104 aracın dağıtıldığını, 40 tanesinin daha Ocak ayına kadar dağıtılacağını, daha sonra bu sayının 60-70 olacağını söyledi. Protestonun sanki güdümlü olduğunu ima etti, ben öyle anladım. Ben toplantıda bir soru sordum. Bu arabaları alan kişilerin bazılarının arabaları sattığını öğrendik. Böyle iddialar var diye sordum. Dedi ki, sonuçta ruhsatlı mallarıdır, satan satar. Serbestmiş, problem yokmuş. Bu projenin de bir maliyeti vardı. 1 buçuk milyon TL civarında bir projeydi. Daha 40 tane gelecek. Üstüne bir de 60-70 olacağını söylediler. Proje güzel, buna lafımız yok. O hayvanlara yazık günah. Bu olsun, olmasın değil. Ama denetim, takip olmalı. Bana verdiniz arabayı ben sattım. Ruhsatı benimdir ben satarım diye bir şey olamaz. Devletin parasını bu şekilde heba edemezsiniz. Bu araçlar verilirken bir şerh konulmalı. Satılamaz, devredilemez, ipotek edilemez, kiralanamaz, haczedilemez gibi bir şerhi koymalısınız. En azından 1,3 veya 5 yıl gibi bir süreyle bu şerh konmalı. En azından bu işi gerçekten yapacaklar alsın bu araçları.”

Bir çok vatandaşın çeşitli kanallar aracılığıyla görüşlerini de belirttiği programın tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.