9 Mart 2021 günkü, Medya Keşan Gazetesi’nde, Gümüşhane Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden sayın Prof. Dr. Selami Şimşek’in “Keşan’ın Unutulmuş Gönüller Sultanı: Süleyman Zati Efendi” başlıklı yazısı yayımlandı. Bu yazıda, sayın profesör, 18’inci yüzyılın önde gelen mutasavvıf şairlerinden Süleyman Zati Efendi’nin hayatı, eserleri ve düşünceleri üzerinde doktora çalışması yaptığını, Türk Edebiyatı’nda önemli bir yeri olan ve aslen Gelibolu’lu olsa da Keşan’da tekke kurmuş, uzun yıllar Keşan’da faaliyette bulunmuş ve Keşan’da vefat etmiş olan Şeyh Süleyman Zati Efendi’nin kabrini ve türbesini Keşan’da tespit edemediğini belirterek, bu konudaki yargısını “Ne yazık, Keşan halkı, Zâtî Efendi’yi unutmuştur” başlığı ile ifade etmişti...
Süleyman Zati Efendi’nin hayatı ve eserlerine bir sözümüz yok ancak, Keşan halkının Zati Efendi’yi unuttuğuna dair iddiaya itirazım var elbet. Çünkü Keşan halkı, belediyesi, aydını, yazarı, çizeriyle, sade vatandaşıyla takdir etmesini, hak edene kadir kıymet vermesini bilen bir halktır. Ama elbette bu takdirin, kişilerin Keşan’a verdiği hizmet ölçüsünde olmasına da dikkat eder. Nitekim son olarak, Keşan Belediye Meclisi, Keşan’a, Kadıköy Barajı gibi somut yarar sağlayan bir baraj kazandıran Çamlıca Köyü kökenli Edirne Milletvekili merhum Süleyman Sabri Öznal’ın adını, “Süleyman Öznal Sulama Barajı” gibi bir yerde yaşatma kararı alarak, kadirşinaslığını bir kere daha göstermiştir.
Keşan halkı, geçmişte de bunu yapmıştır. Örneğin; söz konusu olan Şeyh Süleyman Zati Efendi dahil olmak üzere, Rüstem Baba, Keşan Derebeylerinden Ali Şah Bey, Hersekzade Ahmet Paşa, Hekimbaşı Abdülhak Molla, Keçeçizade İzzet Molla, İlyas Bey gibi Osmanlı Dönemi’nde yaşamış çok sayıda şahsiyeti, yaşadıkları yerlere yakın birer sokakta bugüne dek yaşatmıştır…
Keşanlıların bu kadirşinaslığını, çocuklarına verdikleri isimlerde de görmek mümkündür. Dinimizce mübarek sayılan ayların ve kişilerin adları, çevremizdeki pek çok insanın adında halâ yaşamaktadır. Örneğin; Ali, Veli, Salih, Eyüp, Recep, Şaban, Ramazan, Hasan, Hüseyin, Ahmet, Mehmet, Mustafa, Abdulllah, Emrullah, Feyzullah,Yunus, İsa, Musa, Osman, Ömer… bu isimlerden bazılarıdır.
Ayrıca yöremizde, Keşanlı Zati, Yenimuhacirli Zati, Altıntaşlı Zati gibi çok sayıda Zati ve Süleyman adını taşıyan insan vardır.. Keşan halkı bu kadarla kalmamış Keşan’ın fethinde elinde sancağıyla savaşan Ahmet Yesevi’nin müritlerin ve alperenlerden olan ve Hersekzade Ahmet Paşa Camii’nin arka sokağında kabri bulunan Alemdar Baba’yı, yine alperenlerden Garip Baba ve Amel Baba’yı da günümüze kadar yaşatmıştır… 1993 yılının Ekim ayında, internetteki arama motorlarının henüz yeterince oluşturulmadığı bir zamanda, Keşan tarihi ile ilgili ilk araştırmayı yapan, öğretmenim merhum İlhan Özalp’ın yolunu izleyerek, çeşitli yazılı kaynaklardan yararlanarak yaptığım ve Keşan Önder Gazetesi’nde yayınladığım “Keşan Suyu İçen Ünlüler” adlı araştırma çalışmamda, Keşan’ın Sokak Duvarları üzerinde yaşatılan tarihi şahsiyetleri, örmeğin; Evliya Çelebi, Keçezizade İzzet Molla, Hekimbaşı Abdülhak Molla, Hersekzade Ahmet Paşa, Keşan Derebeyleri’nden Ali Şah Bey, Silahtar Damat Ali Paşa, Haldun Taner, Derviş Babalardan Garip Baba, Amel Baba, Rüstem Baba, Alemdar Baba, Mercan Baba ve ayrıca Şeyh Süleyman Zâti, Mehmet Kamil Efendi, Sultan II. Mahmut, Nihat Bey, Safiye Erol, Süleyman Paşa, Gazi Evrenos Bey, Hacı İlbey, Müftü Raşit Efendi, Binbaşı Mehmet Bey, Hekimbaşı Behçet Mustafa Efendi, Orhan Hançerlioğlu ve Orhan Veli Kanık’ı tanıtmış, ancak
yarım bıraktığım bu çalışmamdan ötürü, o günün değerli belediye başkanı merhum Mehmet Gemici
ile Rotary Kulübü tarafından plaketle ödüllendirilmiştim… Bu vesile ile kendilerine bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum…
Bu çalışmamda, Keşan’da tekke kurmuş olan Şeyh Süleyman Zati Efendi de vardı. Ve bu çalışmamın
ardından “Keşan Tarihi” adlı kitabın yazarı meslektaşım Hilmi Dinçer, yazdığı bu kitapta, adını saydığım kişilerle birlikte Süleyman Zati Efendiye’de yer vermişti.
Bunların arkasından Edirne’li öğretmen-yazar sayın Ayhan Tunca, Yöre Dergisi’nin bir sayısında, Rüstem Baba’yı anlatan çok doyurucu bir araştırma yazısı yayımlamıştı. Sayın profesör Selâmi Şimşek, yukarda andığım makalesinde, “Yaptığım uzun araştırmada”, Zati Efendi’ye ait bir kabir ve türbe tespit edemediğini belirterek, bu yargısını “Keşan’ın unutulmuş gönüller sultanı; Süleyman Zati Efendi” başlığı ile bütünleştirmiş ve “Ne yazık ki Keşan halkı Zâti Efendi’yi Unutmuştur” diyerek bu yargısını pekiştirmişti. Demem şudur ki, merhum Süleyman Zati’nin kabrinin olmaması O’nun unutulduğunu göstermez…
Sayın Prof. Selami Şimşek, 1993 yılında Önder Gazetesi’nde yayımladığım “Keşan Suyu İçen Ün-
lüler” adlı araştırma çalışmama rastlamamış olabilir, ama bu çalışmamdan sonra öğretmen Hilmi
Dinçer’in yazdığı “Keşan Tarihi” adlı kitaba mutlaka ulaşmışlardır. Bu kitapta, 18. yüzyıl mutasavvıf şairlerinden Süleyman Zati Efendi de yer almıştır. Yani Keşan Halkı ve aydını, Süleyman Zati Efendi’yi unutmuş değildir.
Zati Efendi, “Keşan Suyu İçen Ünlüler” adlı araştırmayı yaptığım 1993 yılına kadar, Kurtuluş Caddesi üzerinde, gardiyanlığını merhum İbrahim Avkıran’ın yaptığı eski hapishanenin bulunduğu do-
kuz evler mevkii olarak bilinen ve Sarmaşık Çeşme ile ispat Camii’ne uzanan yokuş başında, “Dağlı’nın kahve” olarak bilinen Emin Uzan’a ait sol köşedeki kargir binanın beyaz badanalı dış duvarı üzerinde Şeyh Zati Sokak adıyla yaşamaktaydı. Bu çalışmamdan bir yıl sonra, yani 1994 yılı Nisan ayında, Keşan Kız Meslek Lisesi Konferans Salonu’nda (Şimdi Safiye Erol Anadolu Meslek Lisesi) bir haftalık süre ile açtığım “Fotoğraflarla Keşan” adlı fotoğraf sergimde, beşli yel değirmenleri fotoğrafı ile birlikte, belediye başkanlarımızın fotoğraflarını, derviş babaların kabir fotoğraflarını ve adı geçen zatların adlarının yazılı olduğu sokak isimlerinin fotoğraflarını da sergilemiştim.
Bu isimler arasında kuşkusuz “Şeyh Zati Sokak vardı... Ancak, mahalle muhtarı sayın Mustafa Özkul’un dediği gibi, zaman içinde ortaya çıkan apartmanlaşma eğilimi nedeniyle, pek çok bina gibi bu
kahvehane binası da yıkılıp yerine apartman yapılınca, bina üzerindeki sokak adı kaybolmuş, ancak Süleyman Zati adı unutulmamış, aynı sokakta, çeşitli binaların üzerinde “Zati S0kak” olarak yaşatılmıştı. Bu sokağın sonunda, Özkul apartmanı karşısında, 13 numaralı evin kapısı üzerindeki sokak adını gösteren yeni çektiğim fotoğraf, bunun kanıtıdır. Bu fotoğraf, aynı zamanda Hilmi
Dinçer’in “Keşan Tarihi” adlı kitabında yazdığı gibi Süleyman Zati Tekkesi’nin Garip Baba’nın
bulunduğu mevkide olmadığının, Dokuz Evler Mevkii denen yerde bulunduğunun da bir kanıtı sayılabilir. Çünkü, “Dokuz Evler” mevkiine uzanan sokağın şimdiki adı, yine Zati Sokak’tır.
Bu isim, bu sokağa süs olsun diye değil, Keşan’da tekke açmış olan 18. Yüzyıl mutasavvıf şairlerinden Şeyh Süleyman Zati Efendi’ye izafeten verilmiştir. Mahallenin muhtarı sayın Mustafa Özkul, Cumhuriyetin ilk yıllarında, mahalle sakinlerinin bu sokağa Tekke Sokak dediğini, bu adın sonradan Şeyh Zati Sokak’a dönüştüğünü, son yıllarda da “Zati Sokak” olduğunu ifade etmektedir.
İnternetteki uydu görüntülerinden bu sokağa ulaşmanız mümkündür. Keşan Tarihi’nin ilk araştırmacısı öğretmenim merhum İlhan Özalp, araştırmasında, Halvetiye Tarikatı’ndan Bursalı İsmail Hakkı Efendi’nin öğrencisi olan Süleyman Zati Efendi’nin tekkesinin, Zaviye olarak, Dokuz Evler Mevkii’nde bulunduğunu, Zati Efendi ölünce, buradaki zaviyeye gömüldüğünü ve Balkan Savaşında da tekke ile birlikte türbenin yıkıldığı yazar... Tekke Binası yıkılınca, Zati Efendi’nin mezarı da, Safiye Erol’un “Ci-
Ğerdelen” adlı romanında sözünü ettiği ve gördüğünü söylediği, Yörükoğulları Aile Kabristanı’na nakledilmiş olabilir… Bundan sonra yaşanan I. Dünya Savaşı, Yunan İşgali ve İstiklâl Harbi yıllarında, bir çok kabir gibi ortadan kaybolmuş olması doğaldır. Adı geçen sokaktaki adıyla ve yazdığı kitaplarıyla yaşatılmaya devam edilecektir. Sonuç: Keşanlılar, Keşan’da tekke açmış olan Süleyman Zati Efendi’yi unutmamışlar, günümüze kadar yaşatmasını bilmişlerdir. Günümüzde Google ve Wikipedia gibi arama motorlarından Süleyman Zati Efendi’ye ait bol miktarda doyurucu bilgiye ulaşmanız da mümkündür. Adını andığımız tekke şeyhi ve mutasavvıf şairi Süleyman Zati Efendi’nin kitaplarını hediye eden olursa, Keşan Kent Müzesi’nde, Keşan Kent Kültür Kütüphanesinde ya da yeni kurulan Keşan Belediye Kütüphanesi’nde hizmete sunulacağından kimsenin kuşkusu olmasın.
Mübarek Ramazan Ayı’nızı en içten duygularımla kutlarken, bütün merhumların ruhlarının şâd, makamlarının cennet, dualarınızın kabul olmasını diliyorum…
“Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun!” diyerek, yazımı bir fıkrayla noktalamak istiyorum:
Dul kalan anne, birlikte yaşadığı oğluna;
-Oğlum, bana izin ver de evleneyim! Hem siz rahat edin, hem de ben!” deyince,

kadının oğlu haykırır:
-Anaa, bu kaçıncı be!... Evliliğe bıkmadın mı daha?
Anası şöyle cevap verir oğluna:
-Abe kızanım, sen de pek insafsızsın ha! Ali ile Veli, üç te ondan evveli, Recep-Şaban-Ramazan,
bir de rahmetli baban, koca mı gördü anan?
Hoşça kalınız efendim, Hayırlı ramazanlar…