HABER MERKEZİ

Bülent Ecevit’in, tüm hayatını mücadele ile geçmiş, Cumhuriyetimizin Atatürk ve İnönü’den sonra 3. adamı olduğunu söyleyen Nalbantoğlu, Ecevit’in 1960 yılında CHP’de başlayan siyaset yolculuğunu 61-65 yılları arasında Çalışma Bakanı olarak sürdürdüğünü, ülkemiz emekçilerinin Ecevit’in Çalışma Bakanlığı döneminde çıkarılan yasalar sayesinde sendikal ve sosyal haklara kavuşmuş olduğunu söyledi.

Nalbantoğlu, 1972 yılında CHP Genel Başkanı olan Bülent Ecevit’in, 1974 yılında zihinlerimize “Kıbrıs Fatihi” olarak kazınmasını sağlayan Kıbrıs Barış Hareketini gerçekleştirdiğini hatırlatarak, “Ege Denizi’nde kıta sahanlığının korunması ve haşhaş ekim yasağının kaldırılması yine bu dönemde sağladığı politik başarılardır. 1977 seçimlerinde % 43’e varan bir oran yakaladı. Türk siyasetinde sol bir parti ilk defa bir seçimde bu kadar yüksek bir oy oranını yakalamıştı. Bundan sonra da solda hiçbir parti bu oy oranına erişemedi. 80 darbesi sonrasında hakkında tam 130 dava açılmıştır. Darbecilere direnmiş, parti genel başkanlarına konulan konuşma yasağına karşı özgürce yazıp konuşmak için CHP Genel Başkanlığından ayrılarak Arayış Dergisi’ni kurmuştur. 80 sonrası siyasi yasaklı olduğu için 1985 yılında Rahşan Ecevit’in genel başkanlığında DSP’nin kuruluş çalışmalarını desteklemiştir. Bu çalışmalar parti üyelerinin küçük ama anlamlı katkılarıyla yürütülmüş kimseye el avuç açılmamış, yüksek miktarda yapılmak istenen bağışlar diyet borcu oluşmaması için geri çevrilmiştir. Ne büyük bir çelişkidir ki, bugün onun koltuğunu işgal eden zat rakip olması gereken iktidar partisinden açık açık para dilenmektedir. Üstelik hukuk dışı söylemlerle dün plaket verdiği siyasal partinin kapatılmasını talep edebilmektedir. 14 Kasım 1985 yılında kurduğu DSP, 1991 seçimlerinde meclise 7 milletvekili ile girmiştir. Azınlık hükümetinin Başbakanlığını yaptığı dönemde Abdullah Öcalan yakalanarak Türkiye’ye getirilmişti. Ne yazık ki, büyük fedakarlıklarla kurduğu partinin bugünkü genel başkanı seçilir seçilmez ilk soluğu Diyarbakır’da almış. Gülten Kışanak’a plaket vererek daha sonra kapatılması için siyasi otoriteye çağrıda bulunacağı partiyi onurlandırmıştı. Bu tutarsız ve DSP’nin tarihsel tarzı siyasetine uygun olmayan hareketler hep devam etti” dedi.

“HERKESE GERÇEK BİR DEVLET ADAMININ NASIL DAVRANMASI GEREKTİĞİNİ GÖSTERMİŞTİR”

DSP’nin 1999’da Bülent Ecevit’in genel başkanlığında en yüksek oyu almış ancak iktidar olacak çoğunluğu yakalayamadığı için koalisyon yoluyla hükümet kurulabildiklerini dile getiren Nalbantoğlu, “Koalisyon hükümeti daha önceki hükümetlerin yığmış olduğu sorunları kucağında buldu. Geçmiş dönemin ana sorumluluğunu alan partiyle, yine o partiye payandalık etmiş diğer bir parti koalisyonun iki ortağı olarak Ecevit’in halkçı siyasetine geçit vermiyorlardı. Bu ortaklar Ulaştırma, Enerji gibi büyük ihaleler açan iki bakanlığı kendileri almıştı. Büyük para ve sermaye sahipleri bu partilerdeki bağlantıları sayesinde işleri fahiş fiyatlarla alıyorlardı. Hazine ve İller Bankası garantili işlerde Devlet büyük borçların altına sokuluyordu. Ne yazık ki bu süreç 2001 suni krizinin patlamasına uygun zemin hazırladı. Koalisyon ortaklarından birinin anlamsız erken seçim ısrarı, her üç partinin de parlamento dışı kalacağı 2002 seçimiyle noktalandı. 57. Hükümet sona ermişti. Bülent Ecevit daima hukuk içinde kalmış, devlet imkânlarını hiçbir vakit kendisi, yakınları ve partisi için kullanmamıştır. 57. Hükümete Başbakanlık yaptığı dönemde resmi davetler dışında kamu binalarını bile konut olarak kullanmamış. 3 oda bir salon olan apartman dairesinde ikametini sürdürmüştür. Devleti ağır yükler altına sokan harcamalardan kaçınmış, kişisel harcamalarını devlete fatura etmemiştir. Bülent Ecevit hiçbir zaman din üzerinden siyaset yapmamış, insanların inançlarına her zaman saygı göstermiştir. Din bezirgânlarının aksine, oy kaygısı güderek dini istismar etmemiştir. Ancak din üzerinden siyaset yapanlara da kesinlikle geçit vermemiştir. Gerektiğinde Meclise türbanıyla giren kadın vekile ‘burası devlete meydan okunacak yer değildir, lütfen bu kadına haddini bildirin’ diyerek herkese gerçek bir devlet adamının nasıl davranması gerektiğini göstermiştir. Kanunlara saygılı her insanın yapacağı gibi, yasa ve yönetmeliklere aykırı bir şekilde giyinerek TBMM’ye gelen kadın vekile ve destekçilere yasayı işaret etmiştir. Yoksa Ecevit “inançlara saygılı laiklik” prensibinin sahibi olarak hiçbir zaman kadınlarımızın başörtüsünden, kıyafetinden rahatsızlık duymamıştır. Şairliği, nezaketi, zarafeti, sadeliği, ve bir o kadar da kültür zenginliği ile sağlı, sollu tüm toplumun ‘dürüst lider’ dediği  tek siyasetçidir. Saygı ve minnetle anıyoruz… Ruhu şad olsun” şeklinde konuştu.