SONGÜL KONAR

Dün saat 13.00’te CHP lokalinde düzenlenen basın toplantısına CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, CHP Keşan İlçe Başkanı Recep Pekcan, Kadın Kolları Başkanı Nermin Arhatır, Gençlik Kolları Başkanı Emre Şevik, Parti İlçe Yöneticileri ve Belediye Meclis Üyeleri katıldı. 

Başkan Pekcan, açıklamasında Belediye Başkanının açıklamasından sonra kendisinin de bir açıklama yapmak istediğini söyledi. 

Başkan Pekcan açıklamasının başında 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ı saygıyla anarak sözlerine şöyle devam etti: “Bugün hıdrellez, baharın başlangıcı ama bu kadar mı kötü başlar bir bahar. Bir yanda pandemi var, vatandaşlarımız evlerinde kapalı, çalışmak zorunda olanlar çalışıyorlar. Bir yanda geçim sıkıntısı, ekonomik sıkıntılar. Böyle bir süreçte baharın başlangıcını yapıyoruz. 10 Kasım 1968’de üç delikanlı dediler ki; ‘Atamızın huzuruna çıktık, saygı duruşunda bulunduk. Defteri tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti için Mustafa Kemal’in yürüyüşçüleri olarak imzaladık’ 48 yıl önce bugün 6 Mayıs 1972’de Deniz, Yusuf ve Hüseyin hayattan ayrıldılar, hayattan koparıldılar. Ama hayattan kopmadılar, hala bizimleler. Onları saygıyla anıyoruz. Bıraktıkları yerden devam ediyoruz.”

“DAĞDA DA, DENİZDE DE EVİM YOK, BEN KÖYDE YAŞIYORUM”

Belediye Başkanı Helvacıoğlu’nun açıklamasından sonra kendisinin de açıklaması gereken şeyler olduğunu belirten Pekcan, sözlerine şöyle devam etti: “Daha önceki açıklamamdan Keşan halkından iki defa özür diledim, Belediye Başkanının açıklamayı özele çekmesiyle tekrar açıklamam gereken şeyler çıktı. Son kez yapıyorum. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’ni Keşan’da temsil ediyorum. Mustafa Helvacıoğlu da Belediye Başkanlığı yapıyor. Bizim kendi işlerimizi yapmamız lazım. Kişisel bir takım çekişmelere girmemiz, ne bizim için ne Keşan halkı için böylesine zor günlerde insanların zorlandığı, bir sürü insanımızı kaybettiğimiz, bir sürü insanımızın hastanelerde hastalıkla uğraştığı, tedirgin olduğu bu günlerde buna hakkımız yok. Başkan’ın açıklamasının büyük bir bölümü benimle ilgiliydi. Bir tanesinde ‘dağda bayırda oturarak Keşan yönetilmez, pandemi oldu sen Keşan’daki evini terk ettin’ diyor. Başkanın doğru söylemediği çok fazla şey var. Benim Keşan’da evim yok. Evimi terk edip dağa kaçmadım. Dağda da, denizde de evim yok, ben köyde yaşıyorum. Yaklaşık üç yıldır köyde yaşıyorum. Her sabah eşimle gidip geliyoruz. Orası bir dağ değil, köy. Köyde köylüler ile yaşamaktan mutluyum. Atatürk’ün dediği gibi ‘Köylü milletin efendisidir.’ Başkan köylülere nasıl bakıyor, beni köyde yaşamakla eleştiriyor, ona karışmayacağım. Bir cümle var onu anlamadım, ‘sen alışmışsın oturarak belediye yönetmeye, alışmışsın dağ evinde oturarak belediyeye gelmemeye’. Belediyeyi ben yönetmiyorum ki, ben Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanıyım. Belediyeyi siz yönetiyorsunuz, belediye meclis üyelerimiz temsil ediyor. Yerlisu’da telefon çekmiyor diyor, başkanın açıklamasından sonra arayanlar oldu. Herkes ulaşıyor. Başkan bana çok rahat ulaşıyor, zamanında on bir buçukta ulaştığı da oldu. Hatta belediye başkanı adayı olmadan bir sabah, sabahın sekizinde de ulaştı. Umarım aramıştır ulaşamamıştır, ne zaman istiyorsa konuşmakta mahsur yok. ‘Üslubunu öyle bozmuşsun ki ailene yakışmıyorsun’ diyor. Benim ailemle siyasetin ne alakası var. Söylese söylese Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan’ı söylüyor dedim. Bilenler biliyor, Ruhsar Pekcan benim amcamın gelini. O siyasi tercihini böyle kullandı. Bunu mu kastetti bilmiyorum, bunu da anlamadım. ‘Benim Atatürkçülüğümü kimse sorgulayamaz’ diyor. Ben ömür boyu hiç kimsenin ne Atatürkçülüğü’nü ne dinini, ne ırkını, ne milliyetçiliğini hiçbir şeyini sorgulamadım. Hepimiz insanız, hepimiz beraber yaşıyoruz. Sorgulanması gereken bir hadise değil. Ben Atatürkçüyüm diye bağırarak kimse Atatürkçü olmuyor. Atatürkçülük bir yaşam biçimidir, bir felsefedir. Nerden ne yaptığınıza hangi pozisyonda olduğunuza bakarlar, karar verirler. Bunda alınacak bir şey yok. Bir karar verilmesi de gerekmiyor.”

“YALNIZCA GÖREVİNİ YAPIYORSUN EKSTRA BİR ŞEY YOK”

Belediye Başkanının çalışmak zorunda olduğunu, ekstrem bir şey yapmadığını dile getiren Pekcan, açıklamasında,“‘Sağlığımı hiçe sayarak çalışıyorum, virüs beni durduramadı’ dedi. Ekstrem bir şey yapmıyorsun ki. Sen belediye başkanısın, zaten çalışmak zorundasın. Doktor, hemşire arkadaşlara ne diyeceğiz, onlar direkt hastalar ile beraberler. Emniyet mensupları, jandarma, zabıta ekipleri, belediye çalışanları, gazeteciler. Yalnızca görevini yapıyorsun ekstra bir şey yok, kahraman yaratmaya çalışıyorsun. ‘Dükkân kiralarının alınmamasını istiyor’ diyorsun, meclis üyeleri ile beraber kira alınmayacağına dair bir karar aldık, sen yok muydun toplantıda? 24 Mart 2020’de yapılan toplantı tutanağında ‘Belediyemize ait olan ve virüs tedbirleri kapsamında kapalı işyerleri için kiracılarımızdan ilk aşamada Mart ve Nisan ayı kiralarının alınmaması, sözleşmelerin uzatılması’ var. Bizim onlara söylediğimiz ve Keşan’da görüştüğümüz odaların genel isteği şu; ‘mülkiyeti belediyeye ait olan işyerleri için yılsonuna kadar kiraların alınmaması’. Eğer hukuki olarak bir engel yoksa oda başkanlarımızın istediği şey bu.  Açık olan yerler var, saatler sınırlanmış, alışveriş yapan yok, insanlar kazanamıyor. Bunlar desteklensin, ertelenmesin, alınmasın. Ticaret yapanlar bilir, dükkanlar açılsa bile geçen bir iki ayda sıkıntı ve borçların kapanması için uzun bir süre gerekiyor. Esnafımızın arkasındayız. Bunun için CHP grubu olarak elimizden geleni yaparız. Bir dekont gördüm, açık iş yerinin Mart kirası alınmamış, Nisan kirası da gecikme faiziyle alınmış. Neler oluyor, nasıl uygulanıyor bilmiyorum. Belediye meclis üyeleri ile ilgili bir şeyler söylemiş, ‘Belediye meclis üyeleri belediyeye uğramıyor, komisyonlara katılmıyor’ sonra da ‘25 meclis üyesinden çok memnunum diyor’. Hangi söylediğinin arkasında duracak? Komisyonlara katılım ile ilgili raporlar var, imar komisyonu toplantılarında 10 AK Partili meclis üyesi, 10 toplantıya katılmamış, birine biri, birine biri diye. Bizim meclis üyelerimiz katılmış. Bir üyemiz iki toplantıya katılmamış, eşinin hamileliği vardı. Meclis üyelerimizin tamamı tüm toplantılara katılmış. Yedi toplantıda AK Partili meclis üyesi yok. Söylediğinin tam tersi, çarpıtmaya gerek yok. 102 encümen toplantısı yapılmış, 46’sında başkan yok. Bir vekil göndermiş, ama başkan katılmamış. İşi olabilir, Ankara’ya gidebilir, ama belediyedeyken encümen toplantılarına katılmamışsın. Sonra kalkıp CHP’li meclis üyeleri katılmıyor diyorsun, tutanaklar var. Baksın da konuşsun” diye konuştu. 

“BELEDİYE BAŞKANISINIZ, ORADA OLAN HER ŞEY SİZDEN SORULUR”

Eleştirilere olumlu yönden baktıklarını, başkanın da o şekilde bakması gerektiğini ifade eden Pekcan, şunları söyledi: “‘Sen CHP’yi yönetemiyorsun, başkaları yönetmeye başlayacak’ diyor. Bunlar haddini aşan bir şey. Belediye Başkanının bunlarla uğraşması ilginç. Açıklamasında Parti Genel Başkanının isteği ve Milletvekili’nin onayıyla belediye başkan adayı olduğunu söyledi. Bizde sistem öyle işlemiyor. Ben seçilirken 2 bin 700 üye seçimdeydi, delegeleri seçti. Delegeler ilçe başkanı ve yönetimi seçti. Seçimler geldiğinde bir karar verilir. Hiç kimsenin iki dudağının arasında değil bizim söylediğimiz. Seçilmiş arkadaşlarımızın, üyelerimizin bir takım hataları olabilir, herhangi birine basın ya da sosyal medyada yapacağımız eleştiriler, yalnızca arkadaşlığa zarar vermez, partiye zarar verir. Parti kültürümüz, şikâyetlerin, eleştirilerin parti çatısı altında oluyor. Eleştirilere olumlu yönden bakıyoruz, başkanın da o şekilde bakması lazım. Rahatsız edici bir açıklamayı sosyal medyada yapması hiç doğru değildi. Biz bunları parti içinde çözeriz. Rahatsız edici olan şey, başkan paylaşımı okurken ‘paylaşım yapan kişinin ismini söylemeyeceğim, paylaşımı yapan kişi ismimi söyleyebilirsin’ demiş. Bir CHP’linin bir başka partiden belediye başkanına bunu söyleyeceğini tahmin etmiyorum. Önceden konuştular mı sanmıyorum. Yaptığı hatanın farkındadır, kısa zamanda onu da düzeltecek diye umuyorum. Başkan diyor ki, ‘size kapak olsun diye belediye çalışanlarına soruşturma açtım’ kapak olsun kelimesi çok keyifsiz bir ifade. Bize bir şey yapmak, bir şey göstermek için çalışanlarıyla, onların ekmeğiyle huzuruyla oynamanın anlamı var mı? Belediyenin içinde çok fazla sıkıntılar var, bunları dillendirmeyeceğim. Belediye başkan yardımcıları görevinden ayrılıyor, müdürler ayrılıyor. Yıllarca bir sürü yerde yöneticilik yaptığım için, Belediye başkanına naçizane bir tavsiyede bulunayım. Çalışanlarınız mutlu ve huzurlu olmadıkça, çalışanlarınız sevmeyi bir yana bırakın size saygı göstermedikçe, onlara uygun çalışma ortamı sağlayamadığınız müddetçe verim alamazsınız, verim alamazsanız kaybedersiniz. Sizin kaybetmeniz ile belediyede problemler oluşur ve Keşan halkı da kaybeder. Kapak olsun diye insanları soruşturmayla üzüp, yoracağınıza çalışanlarınıza sahip çıkın. Belediye başkanısınız, orada olan her şey sizden sorulur, her şeyin hesabını siz verirsiniz. Varsa bir hata toparlarsınız.”

“BELEDİYE BAŞKANISIN, BUNLARLA UĞRAŞMANA GEREK YOK”

Eleştiri haklarını kişiselleştirmeden sonuna kadar kullanacaklarını ifade eden Pekcan, sözlerine şöyle devam etti: “‘Sen kimsin’ lafına çok bozulmuş. Ben ‘sen kimsin’ demedim, ‘sen kendini ne sanıyorsun’ dedim. Herkese, görevi olmayan şeylere çok fazla karışıyor. Bana karışıyor, meclis üyelerini arıyor, yönetim kurulu üyelerini, ilçe sekreterini arıyor, muhtarlara fırça atıyor, derneklere laf söylüyor. Belediye başkanısın, bunlarla uğraşmana gerek yok. Eleştiri hakkımızı kişiselleştirmeden sonuna kadar kullanacağız. Bundan sonra daha detaya girerek, çok dikkatli izliyoruz. Elimizde dosyalar var. Biriktiriyoruz, zamanı geldiğinde her şey konuşulacak. Başkanın bunu olumlu yönden alması lazım. Oda başkanlarıyla yapılan görüşmelerden sonra olumlu şeyle duymaya başladık. Bir iki dernek ve odanın talepleri vardı, onları ilettik. Farklı ihtiyaçları da vardı, onlarla ilgili de bir takım çözümler buldu. Esnafımıza yapılan yardımlar son derece önemli. Bunlar normal yapılması gereken şeyler. Belediye Başkanına mütevazilik, yapıcılık, birbirine düşürülmeden, hedef göstermeden nasıl yapabilir diye bir şeyler anlatmaya çalışıyordum. Bundan sonra kişisel şeyler ile ilgili konuşmayacağım. Rastladığım bir açıklama var, bir belediye başkanının açıklaması, oradan pay çıkarabilir, ben çıkardım. O paylaşımda diyor ki; ‘Biz sizin paranızı harcıyoruz, devlet memuruyuz. Bakmayın kocaman sıfatlar yakıştırılmasına, bizlerin protokolde oturtulmasına. Bizim herhangi memurdan farkımız yok. Maaşımızı da siz ödüyorsunuz, yaptığımız bütün işlerin parası da sizden çıkıyor. Halktan büyük kimse yok’. Hiçbir şey anlatmasak bu özetliyor. Başkanla ilgili konuşmayacağım, işyeri ile ilgili, hedef göstermek ile ilgili, partisinin fotoğrafın yarısını kesip Türk Bayrağı’nı yok etmeleri ile ilgili, ailesi ile ilgili ar duyarım. Hiçbir zaman bunlar ile ilgili konuşmayacağım, kişisel tartışmalara girmeyeceğim. Gündemde tutuyor, beni kahraman yapıyor. Birbirimize kenetliyor. Yapılacak siyaset böyle değil.”

“BİZE GÖRE HİÇ YAPILMAMASI GEREKEN ŞEKİLDE İŞLER YAPILMIŞ”

Yeniden gündeme gelen FSRU ile ilgili Başkan Helvacıoğlu’nun karşı çıkıp çakmadıklarını merak eden Pekcan, beklentilerinin başkanın önlerinde olması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bundan sonra başka şeyler konuşacağız, belediyenin denetleme raporu çıktı. Başkanın haberi vardır. Tenkit ve öneriler var. Bunlar meclise gelip görüşülecek. Bunlarla ilgili açıklama yapmayacağım. Başkan anlatsın neden öyle oldu diye. Bize göre hiç yapılmaması gereken şekilde işler yapılmış. Mecliste SGK yapılandırmaları ile ilgili madde vardı. Fakat bu madde meclisten hepimizin onayıyla geçtikten sonra önemli bir gecikme oluyor, bunun sonunda toplam gecikme zammı olarak 852 bin 678 TL ceza çıkıyor. Bunun mantıklı bir açıklaması varsa konuşuruz. Ben bir hekimim 40 senedir maske kullanıyorum. 4 Nisan’da maske satılacak diye bir açıklama çıktı, 5 Nisan’da satılmasından vazgeçildi, PTT üzerinden dağıtılacak dendi. 6 Nisan’da PTT’nin sistemi çöktü. E devlete başvurup gelen kod ile eczanelerden maske alın dendi. Kodlar bir türlü gelmedi. Kod kalktı, eczaneden alın dediler. Şu anda maske satışına tekrardan izin verilecek dendi. Bu önemde maskesiz gezen çok uzun bir süreç var. Maske dağıtıyorlar ama maskenin üzerinde metal olması lazım. Takıldığında o metal ile hava girişinin engellenmesi lazım. Dağıtılan maskelerin hiçbirinde o demir yok. İnsanlar maske ile dolaşıyorum diye rahat rahat dolaşıyor. Maske işe yaramıyorsa ne yapacağız? Maskeler dağıtılıyor, dağıtımının şovu yapılıyor. Hala yerine oturulmadı. Maskeler 4 saat kullanılıyor, verilen 5 maske iki buçuk gün kullanılıyor, sonra ne yapacağız? Üniversite sınavının tarihi ile ilgili sıkıntılar var. Sınav tarihi önce 20-21 Haziran’dı, pandemi yüzünden 25-26 Temmuz’a alındı. Birden bire tekrardan 27-28 Haziran’a alındı. Çocuklarımız ağladı. Her şeyi bir yana bırakın çocukların psikolojisi berbat halde. Böyle ileri geri hamleler ile bu işlerin olması doğru değil. TREPAŞ’tan gelen elektrik faturaları büyük bir problem, açık olmayan işyerlerine faturalar geliyor. Geçmiş ayların ortalamasını aldık diyor. Ortalaması alınacak bir şey yok. Kapalı, elektrik harcamıyor, yakılmayan elektrik parasını alıyorsun. Son dönemlerde yine FSRU olayı var. ÇED olumsuz karar vermişti. Birden paldır küldür İDK toplantısı yapılıyor. Pandemi süresinde toplantılar yapılamazken, yangından mal kaçırır gibi limanın gündeme getirilmesini takdirinize bırakıyorum. MUÇEV şirketi ile ilgili durum sürüyor. Sahiller parsellendi, kiralanmaya çalışıyorlar. Belediye başkanına sormuştum, bunlar Saros’a ve Keşan’a çok fazla zarar verecek şeyler. Bunlara karşı çıkılması lazım. Söylediğiniz gibi Keşan’ı siz yönetiyorsunuz ya, bu konu hakkında açıklama yapmanız lazımdı. Karşı mısınız, değil misiniz bilmeliydik. Cevap vermediniz, bundan sonra da yapmayacaksınız. Nedenlerini siz de biliyorsunuz. Beklentimiz Keşan’a ve Saros’a bu kadar çok zarar verecek FSRU ve MUÇEV ile ilgili olaylara karşı çıkması. Hatta önümüzde durmasıdır.”

Toplantıda daha sonra Okan Gaytancıoğlu söz aldı.

“HIFZISSIHHA ENSTİTÜSÜNÜ KAPATMAMIŞ OLSALARDI, BELKİ BUGÜN AŞIMIZ DAHİ BULUNURDU”

Türkiye’de yaşanan maske sorunu hakkında değerlendirmelerde bulunarak, sözlerine başlayan Gaytancıoğlu, “Sümerbank olmuş olsaydı, bugün maske sıkıntısı yaşanmazdı. Ama devlet bez mi satar denildi ve Sümerbank satıldı. Eğer bugün Sümerbank olsaydı ve üretimini sürdürseydi, maske sıkıntısı yaşanmazdı. Ayrıca, şeker fabrikaları devlette olsaydı, kolonya sıkıntı yaşanmazdı ve fiyatları bu kadar pahalı olmazdı. Hıfzıssıhha Enstitüsünü kapatmamış olsalardı, belki bugün aşımız dahi bulunurdu. Çünkü Osmanlı’dan bu yana gelen bir enstitüdür. Türkiye, aşıya ciddi yatırımlar yaptı. Özellikle Cumhuriyet döneminde yapılmıştır” dedi.

“BU UCUZ SİYASETİN PEŞİNE TAKILMAK İSTEMİYORUZ”

AK Parti’yi eleştirerek, sözlerine devam eden Okan Gaytancıoğlu, “AKP gerek yerelde gerekse genelde ucuz bir siyaset yapıyor. Biz, bu ucuz siyasetin peşine takılmak istemiyoruz ve takılmayacağız. 83 milyon kişi yoksulluk içinde yaşıyor. Gün geçtikçe de, insanlarımız yoksullaşıyor. Geniş halk kitleleri işsiz kalıyor. Türkiye ciddi bir ekonomik kriz içindeydi ve bir de bunun üzerine salgın geldi. Salgın süreci de, iyi şekilde yönetilemedi. Halkı yeniden borçlandırılarak, sorunlar çözüme kavuşmaz. Uçakların kalkmadığı bu süreçte, bilet fiyatlarını düşürerek, geleceği göremediklerini anlamıştık. Halkımız yapılanları görmektedir” şeklinde konuştu.

“DURUMUN CİDDİYETİNİ ANLAYABİLMİŞ DEĞİLLER”

Buğday fiyatlarının açıklandığının altını çizen Gaytancıoğlu, şunları söyledi: “Dünyadaki ülkeler ürettikleri ürünleri kendilerine sağlamak zorunda olduğunu dile getiriyor. Biz, halen dünya fiyatlarının altında bir fiyat açıklıyoruz. Türkiye, tarım ülkesidir. Ama halen durumun ciddiyetini anlayabilmiş değiller. İnsanlar, 5-6 ay sonra kıtlık yaşayabilirler. Peki, nereden ürün bulacaksınız? Kendi çiftçinizi daha ne kadar mağdur edeceksiniz?”

“AKP, TÜRKİYE’NİN VE ÜLKENİN GÜNDEMİNDEN KOPMUŞTUR”

Esnafın da mağdur durumda olduğunu ifade eden Okan Gaytancıoğlu, “Esnafımız kredilerin çıkmadığını ve zor durumda olduklarını ifade ediyorlar. AKP, Türkiye’nin ve ülkenin gündeminden kopmuştur. Yapay gündemler oluşturuyorlar. AKP, cumhuriyete ve hükümete kasıt var diyor. Siz halktan 5 yıllığına yetkinizi almışsınız ve süreni bitene kadar devam ettirirsiniz ya da erken seçim istiyorsanız, biz hazırız. Muhalefetin en çok istediği şey seçimdir. Ama insanlar zor durumdayken, gündemi değiştirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Kapalı işyerlerinin sorunlarına çözüm ürettiniz mi? Bizi halkın yaşadığı sorunları anlatmaya devam edeceğiz” dedi.

“UZMANLAR PROJENİN YAPILMAYACAĞINI BELİRTİRKEN, YAPMA İSTEDİĞİNİN AMACI NEDİR?”

Sazlıdere’ye yapılacak FSRU Limanı projesi hakkında da, değerlendirmelerde bulunan Gaytancıoğlu sözlerine şöyle devam etti: “FSRU Limanı projesinin yanlış olduğunu dile getirdik. Bilirkişi heyeti de, gelip incelemelerde bulundu ve buraya böyle bir yatırımın yapılamayacağını belirterek, olumsuz görüş belirtti. Yargıda bu yönde karar verdi. Ama halkın sokağa çıkamadığı bu süreçte fırsatçılık yapılarak,  Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda İDK toplantısı kararı alıyor. ÇED raporunda yaşanan aksaklık görüleceği ifade ediliyor. Uzmanlar projenin yapılmayacağını belirtirken, yapma istediğinin amacı nedir? Toplantının sosyal mesafeden dolayı yapılmayacağını öğrenince, görüşlerimizi sözlü olarak ilettik. Biz, bu konunun sonuna kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bu işin siyasi partisi yok, herkes Saros’a sahip çıkmalı. Çevre katliamına son verilmeli. Sadece Sazlıdere değil; Mecidiye’de yaşanan katliamında takipçisi olmaya devam edeceğiz. Çevreye karşı hepimiz sorumluyuz.”

“BİZ, ÜRETİMİN ARTTIRILMASI İÇİN KESENİN AĞZINI AÇARDIK”

Ayçiçeği desteklemeleriyle ilgili de konuşan Okan Gaytancıoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Hükümet, 2019 yılı ayçiçeği desteklemelerini halen ödemediler. 8 milyon ton işleme kapasitemiz var. Hükümetin ayçiçeği ithalatın bir an önce son vermeli. 4 yıldan bu yana 40 kuruş olan ayçiçeği destekleme oranını neden arttırılmıyor? 2020 yılındayız ve çiftçi üretim yapmaya çalışıyor. Ama gübre fiyatlarında artış yaşanıyor. Biz, çiftçimize 2019 yılının bir an önce ödenmesini istiyoruz. CHP olarak, biz yönetimde olsaydık, sadece 2019 yılının değil; 2020 yılının desteklemelerini vermiş olurduk. Biz, üretimin arttırılması için kesenin ağzını açardık.”