Ey oğul!
Son şehit ve son gazi kimdir? Dersen,
……………………....….bilemem!
Ben miyim, yoksa sen mi? İnan ki
…………………..….söyleyemem
Bu cânım cennet vatan kâdim Türk’ün
…………….….oldukça
“Bu son şehittir evlât, bu son gazi”

………………………..diyemem
Ne demiş koca şair Mehmet Akif, baksana
“Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ”
Kimi kırk, kimi yirmi, kimi on beş yaşında
Yırtılmış postallarla, çamurlu şapkalarla
Eskimiş palaskalar, boşalmış mat(a)ralarla
Bitmemiş mektuplarla, süngü ve çakılarla
Topukları delinmiş yâr kokan çoraplarla
Nasıl da uyuyorlar, yanlarına varsana!
Onlar ölü değiller, her biri, bir Kehf Piri
Arıburnu, Conkbayır, Kanlısırt, Kemalyeri
Anafarta, Bombatepe, Alçıtepe, Sargıyeri
Şanlı Seddülbahir’in çim kokan tepeleri
Güzel Anadolum’un tüm cennet köşeleri
Onlarla dolu evlât, yaban gülleri gibi
Bu nedenle bu vatan tıpkı bir kâbe gibi
Gördüğün her bir tümsek birer şehit
……….………türbesi
Dört mevsim mis kokuyor
…………….memleketin her yeri
İnönü ve Sakarya, Haymana Tepeleri
Dumlupınar’da yatan Kocatepe erleri
“Durun bizler de varız! Biz de varız!”der
…………………….gibi
Kolkola, omuz omza yatıyorlar, dipdiri
Ve onların başında nöbet tutuyor biri
Elbette tüm gaziler ve şehitler adına
Tam üç büyük savaştan sağ çıkmış gazi biri
Adı HÜSEYİN KAÇMAZ, üç savaşın son eri
Balkan Harbi, Çanakkale ve de istiklâl
…………………..….Harbi
Sırtında bu üç harbten kalan yara izleri
Onun yaşlı teninde birer madalya gibi

1994 yılında tam da yüz on yaşında
Tutarak torununun o minik ellerinden
Conkbayır Sırtları’ndan bakıyor şahin gibi
“Her ne kadar siz bana son gazi deseniz de
Ben son gazi değilim ey evlât!” diyor gibi.