HABER MERKEZİ

“DEVLET İŞ SU İŞLERİ BÜROKRATLARI KENDİ İŞÇİLERİNİN VE ENVANTERİNİN KAPASİTESİNİ BİLMEMEKTE MİDİR?”

TBMM bütçe görüşmelerinde, Devlet Su İşleri ile ilgili görüşmelerde söz alan Milletvekili Orhan Çakırlar, yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ülkemizdeki bütün su kaynaklarının planlanması, yönetimi, geliştirilmesi ve işletmesinden sorumlu. Merkezi yönetim bütçesine tabi özel bütçeli yatırımcı bir kuruluştur. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Sayıştay raporlarında "Konusu aynı olan ve aynı tarihlerde doğrudan temin yöntemiyle temini gerçekleştirilen bazı mal ve hizmet alımları ile proje yapımı işlerinin 4734 sayılı Kanun'un 22/d maddesinden faydalanmak amacıyla parçalara bölündüğü tespit edilmiştir." ibaresi yer almaktadır. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü mal, hizmet ve yapım işlerinde rekabete açık bir yol olan açık usule tek bir iş adına ihaleye çıkması gerekirken ne sebeple doğrudan temin usulüyle birden çok ihaleye çıkmıştır? Açık usul ihalelerde rekabet yaratılarak kamu yararının gözetileceği belli olduğu hâlde doğrudan teminle işleri bölmek kamu zararı oluşturmaz mı? Bu konuda bir başka hususu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün kendi bünyesinde çalışan binlerce işçisi var. Doğrudan temin olarak ihale edilen işleri kendi uhdesinde çok rahatlıkla yapabilecek kapasitedir. Devlet İş Su İşleri bürokratları kendi işçilerinin ve envanterinin kapasitesini bilmemekte midir? Yoksa burada birilerine iş edindirilmeye mi çalışılmaktadır? Genel Müdürlük ve bölge müdürlüklerinin yatırım programlarında bulunan ve ihalesi yapılacak olan baraj, gölet, sulama, taşkın koruma, atık su toplama ve arıtma tesisleri ile içme suyu tesisleri ve isale hattı işlerine ait planlama raporlarının ve yapım projelerinin hazırlanması işlerinin kendi imkânlarıyla yapılması mümkün iken piyasadan hizmet alımı suretiyle temin edildiği ve bedellerinin de bütçeden ödendiği tespit edilmiştir. Buradan anlaşılıyor ki bölge müdürlüklerinin ve Genel Müdürlük kadrolarının şeffaflıktan uzak bir anlayışla, liyakatsiz bir şekilde doldurulmaya çalışılması sonucunda maalesef, yeterlilik sahibi olmayan, niteliklerini yitirmiş kurum ortaya çıkmıştır. Bilindiği üzere, dünyada su meselesinin önemi herkes tarafından biliniyor ve yaşadığımız kriz döneminde tasarrufun yanı sıra daha büyük ve makro yöntemlere de dikkat edilmesi gerekiyor. Eskiden su kaynaklarının sonsuz olduğu düşünülüyordu fakat günümüzde birçok ülke su kaynaklarının kısıtlı olduğunun farkına vararak suyu daha verimli kullanma yollarını bulmaya uğraşıyor. Bu yıl ülkemizin yeteri kadar yağış almaması sebebiyle yaşanan aşırı kuraklık, su kaynaklarının yeteri kadar verimli kullanılması gerekliliğini gözler önüne sermiştir.”

“EDİRNE İLİMİZİN EN ÖNEMLİ SORUNLARININ BAŞINDA SU VE SULAMA YETERSİZLİĞİ GELMEKTEDİR”

Sözlerinde Trakya’da barajların doluluk oranlarına, Edirne’de tarım arazilerinin sulanmasına ve yapımı yarım kalan barajlara değinen Çakırlar,“Devlet Su İşleri 11'inci Bölge Müdürlüğü tarafından Trakya'da baraj doluluk oranları açıklanmasıyla birlikte Meteoroloji Genel Müdürlüğünün kuraklık haritasında Edirne ilimiz, şiddetli kurak ve çok şiddetli kurak kategorisinde olduğu görülmüştür. Edirne'de behemehâl olarak gerekli çalışmaların başlaması, yarım bırakılan eksikliklerin ivedilikle giderilmesi gerekmektedir. Edirne ilimizin en önemli sorunlarının başında su ve sulama yetersizliği gelmektedir. Şehrimizde bu sene yaşanan kuraklık sonucunda buğday ve ayçiçeği verimlerinin düştüğü gözlenmiştir. Edirne'nin Lalapaşa ilçesinde yapılması düşünülen ve altı yıl önce proje çalışmalarına başlanan Çömlekköy Barajı için henüz bir gelişme yaşanmadı. Bakanlığınıza projenin yatırım kapsamında olup olmadığıyla ilgili vermiş olduğum yazılı soru önergemde net bir cevap alamadım. Baraj yatırım programında mıdır? Edirne çiftçisinin, barajın biran önce yapılmasını istediğini de belirtmek istiyorum. Çömlekköy Barajı'nın yapılması durumunda 56.500 dönüm arazi sulanabilir hâle gelecek. Bölge çevresinde bulunan 11 köy yapılacak olan baraj neticesinde sulamadan fayda sağlayacaktır. Bu sayede hem ürün verimliliği artacak hem de çiftçimizin ürün çeşitliliğini artırma şansı olacaktır. Neyi beklediğinizi hâlen daha anlamış değilim. Projeler hazırlanmış, her türlü fizibilite çalışması tamamlanmış, zaman kaybetmeden Çömlekköy Barajının biran önce yatırım programına alınıp yapım işine başlanması zarureti doğmuştur. Çakmak Barajı'ndaki eksiklikleri ne zaman tamamlayacaksınız? Çakmak Barajı tam kapasite olarak çalışmamakta, buradaki eksikliklerinde biran önce tamamlanması çiftçimizi rahatlatacaktır. Şehir merkezine en yakın köylerimizden biri olan Uzgaç köyündeki gölet yarı açık yarı kapalı sulama sistemine sahip olmasına rağmen, on sekiz yıldan beri çalışmamaktadır. Çalışmamasının sebebi nedir? Bakanlığınız, Edirne merkez Uzgaç sulamasını 225 hektar tarım alanına hizmet verecek şekilde inşa etmiştir. 2000 yılında işletmeye açılmış, 2002 yılında işletme bakım ve yönetim sorumluluğunu Uzgaç ve Ahi köyleri sulama kooperatiflerine devredilmiştir. Sulama tesisleri izleme ve değerlendirme raporlarında, 2002 yılında 38 hektar, 2003 yılında 150 hektar, 2004 yılında 50 hektar, 2006 yılında 98 hektar, 2008 yılında 40 hektar, 2010 yılında 62 hektar, 2013 yılında 93 hektar, 2015 yılında 68 hektar, 2017 yılında 38 hektar alan sulanmıştır. Bakanlığınızca 2005, 2007, 2009, 2011, 2012, 2014, 2016 yıllarına ait verilere neden yer verilmemiştir? 225 hektar tarım alanına hizmet verecek şekilde inşa edilen bu yapı, verilen veriler neticesinde ortalama yüzde 30 verimle çalışmaktadır. Bahse konu verilerin sistemin kapalı olması sebebiyle motopomplar yardımıyla alınan verileri yansıttığı kanaatindeyim. Kırk yılı aşkın süredir gündemde kalan ancak bir türlü başlanamayan Tunca Nehri üzerine kurulması planlanan "Suakacağı Barajı'yla ilgili bir çalışmanız var mı?" sorusunu da sormak istiyorum” diye konuştu.

“ZAMANINDA ÖDENMEYEN DESTEKLERİN ÇİFTÇİNİN NAZARINDA HİÇBİR KIYMETİ HARBİYESİ YOKTUR”

Son olarak çiftçilere yapılan destek ödemeleri ile ilgili konuşan Çakırlar, sözlerini şöyle sonlandırdı:“Çiftçimizin 2019 yılı Ekim ayında ekip 2020 Haziran ayında biçtiği buğday ürününün, prim destek ödemeleri on beş gün önce Tarım ve Orman Müdürlüklerince, müstahsil makbuzları toplanmaya başlanmış. Geçmiş yıllarda hasat sonrası, temmuz, ağustos aylarında sattığımız buğdayların müstahsil makbuzları il ve ilçe tarım ve orman müdürlüklerince toplanıp sisteme girişleri yapılır; eylül, ekim ayı gibi icmaller askıya çıkar ve prim destekleri ödenirdi. Zamanında ödenmeyen desteklerin çiftçinin nazarında hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu sadece buğday için geçerli bir durum değil, çiftçi destek beklediği bütün ürünler için aynı problemi yaşamaktadır. Bir başka husus da destekleme ücretlerinin çiftçinin ekimini yapmadan önce belirlenmesi gerektiğidir. Çiftçi ekim yapacağı ürünü ona göre değerlendirmek istemektedir. Destekleme ücretlerinde madem geçen yılla hemen hemen aynı destekleri açıklayacaktınız, neden on bir ay beklediniz? Bu bile çiftçiye verilen değeri gözler önüne sermektedir. 2006 yılında hiçbir zaman uymadığınız bir yasa çıkarıldı. Yasaya göre tarımsal destekler için bütçeden ayrılan pay, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inden az olmayacaktır. Ne yaptınız? Yarısını ödeyemediniz, tarım politikası güttünüz sanmayın ki çiftçi bunun hesabını sormayacak. Ayrıca bir hususu daha dile getirmek istiyorum: Ülkemizde tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 50'si Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı değildir. Nedeni, çiftçilerimizin kullandıkları arazilerin mirasçılarının intikalini yapamamış olmasıdır. İntikali yapılamayan tarım arazilerinin ÇKS'ye kayıt yaptırılamadığından dolayı, bu tarım arazileri için çiftçilerimiz hiçbir tarımsal desteklemeden faydalanamamaktadır, tarım sigortası da yaptıramamaktadırlar. Bu konuda nasıl bir çözüm öneriniz var?”