* Gıda enflasyonunun bu kadar yüksek olmasını nedeni tarım ve hayvancılığın ihmal edilmesidir

* Hamzadere ve Çakmak barajları bitirilseydi, ithalata ihtiyaç olmayacaktı

* Tarımda teknolojiyi kullanmalıyız, ikinci ürünü mutlaka almalıyız

1. BÖLÜM

Medya Keşan Gazetesi Editörü Mehmet Aytaç ile yaptığı söyleşide tarım ve hayvancılıkta Türkiye’nin nasıl bir politika izlemesi gerektiğini anlatan Mustafa Bezbaş, siyasetteki hedeflerini ve CHP’nin izlemesi gereken yol haritasını da açıkladı.

“ENFLASYONUN BU KADAR YÜKSEK OLMASININ NEDENİ, TARIM VE HAYVANCLIĞIN 20 YILDIR İHMAL EDİLMESİ YÜZÜNDENDİR”

Mehmet Aytaç: “Ülke ekonomisinde uzun zamandır yaşanan sıkıntılar malumunuz. Son olarak TÜİK’in açıkladığı yüzde 70 civarında bir enflasyon oranı var. Bu veriler doğrultusunda şu anda ekonomideki durum ve gelecekte bizleri neler beklediğine dair görüşleriniz nedir?”

Mustafa Bezbaş: “TÜİK verileri zaten tartışmalı. Ama o bile artık bu işin kontrol çıktığını gösteriyor. Hepimiz yaşıyoruz, yanıyoruz. Gıda enflasyonu çok yüksek. İnsanların alım güçlerinin düştüğünü her yerde görüyoruz, işletmelerimizde görüyoruz. Biz de her gün 800 kişiye yemek çıkarıyoruz. Yemekhanenin giderleri ciddi bir hale geldi. Daha önce hiç böyle değildi. Bu sıkıntılar, 1 yıllık, 2 yıllık, 3 yıllık değil, 20 yıldan beri tarım ve hayvancılık bu ülkede ihmal edildi. Bugün yaşadığımız bu sıkıntıların büyük bir çoğunluğu, dünyadaki enerji fiyatlarıyla açıklanmaya çalışılıyor ama mümkün değil. Böyle şeyler 1 yılda olacak şeyler değil bunlar. 20 yıldan beri tarım ve hayvancılık, ithalat politikaları ile baskılandı. İnsanların gelecekleri çalındı. Artık köylerde annesinin babasının mirası olan evi satın alamıyor insanlar. 100 dönüm yer işleyen küçük çiftçiden, ithalat politikalarıyla her yıl 50 bin lira alındı cebinden. 20 yılda 1 milyon lira alındı. Çiftçi nüfus yaşlanıyor. Kimse yapmak istemiyor.”

“OLMAZSA OLMAZIMIZ TARIM VE HAYVANCILIK DEMEMİZ LAZIM”

Mehmet Aytaç: “Nasıl oldu bunlar peki?”

Mustafa Bezbaş: “Doları baskıladılar. Bir para bolluğu yaşandığı dünyada. Bu bolluğun uğradığı ülkelerden biri de Türkiye’ydi. Ülkemizin iktidarı bol para ve bol doları değerlendiremedi. Sıcak para geldi, inşaata gitti. Hala zaten hükümetin politikası son açıklamasında da inşaatçılarla ilgiliydi. Halbuki bu paraların 15 milyar doları baraj yatırımlarına gitseydi, GAP, Hamzadere, Çakmak barajları bitmiş olacaktı. Bu barajlar bitmiş olsaydı ikinci ürün alınacaktı güzel yurdumuzda. İkinci ürün alınınca da fiyatlar düşecekti. Yıllarca bunları düşünmediniz. Tamam ülkemizde köprüye de, yola da ihtiyaç var. Kim yok diyebilir ki zaten. Ama öncelik bu değildi. Bizim gibi 80 milyon nüfusu olan bir ülkenin gıda ve tarım politikalarının çok ciddi, çok tutarlı olması lazım. Bu politikalardan vazgeçmek olmaz. CHP iktidara geldiği zaman tek yapılması gerekenler belli, barajlar bitecek. Hamzadere Barajı ile Çakmak Barajı bitseydi, bugün ayçiçeği yağının büyük bir kısmı ithal edilmezdi. Ben bir tane ayçiçeğinin bile ithal edilmesine karşıyım. Bizim memleketimizde üretelim bunu. Barajı yapmışız, kanalları bitmemiş. Bir vurdumduymazlık var. Olmazsa olmazımız bizim tarım dememiz lazım, hayvancılık dememiz lazım. Tarımın kurtuluşu sudur. Su olmadan tarım yapamazsınız. Amerika’da mısıra 3.800 kilo alıyorlar, biz bir tonlardayız daha. Nasıl rekabet edeceğiz biz onlarla? Bunlar sulama projeleriyle olur. İkinci ürün çiftçiyi zenginleştirir. Zenginleşen çiftçi gitmez Çerkezköy’e, Çorlu’ya asgari ücretle çalışmaya. Çiftçinin para kazanması lazım. Biz gençlerimizi tarlaya çekersek, baba mesleğini modern koşullarda yapmayı sağlarsak, su sorunu çözersek, milli gübre politikaları oluşturursak, 5 yıl içinde tarımın sorunları çözülür.”

“YÖNETİMLERİN HESAP VEREBİLİR OLMASI LAZIM”

Mehmet Aytaç: “Sulama projelerinden konu açılmışken İpsala’da bir toplantı yapıldı. İpsala’daki çeltik üreticileri, Hamzadere Sulama Birliği’nden şikâyetlerini dile getirdiler. Bir takım sıkıntıları var. Hem barajın tam olarak bitirilememesi, hem de birlik yönetiminden kaynaklı, özellikle su fiyatlarının aşırı pahalı verildiği, bir takım hizmetlerin yerine getirilmediği konusunda şikâyetler var. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?”

Mustafa Bezbaş: “Türkiye’deki bu barajların ve suyun yönetimi konusunda yeni bir yapılanmaya gidilmesi lazım. Bir tanesi iyi yönetiliyor. Karasaz Sulama Kooperatfi’ni hepimiz biliyoruz, başarılı ve demokratik bir yönetim var. Ama Hamzadere değil. Bunların bir sistem içinde olması lazım. Ama seçilen yöneticilerin de hesap verir olması lazım. Bunun ilkelerinin çıkarılması lazım. Tarım Bakanlığı, barajları nasıl yöneteceği konusunda kararını vermesi lazım. Karar vermediklerinde birinde öyle, birinde böyle yönetiliyor. Orada birinci problem elektrik fiyatlarındaki pahalılık. Hamzadere Barajı doğal bir suyla dolan bir baraj değil, nehirden su basıyorlar. Daha önce de açıklamalar yaptık. Bunun çözümü için Hamzadere Barajı’nda rüzgar gülleri kurulsun, güneş enerji santralleri kurulsun, insanlar ucuza su alsınlar. Yapılması gereken bu. Ama kaygınız, enerji şirketlerinin yatırımlarıysa bu insanlar da üretimde yetersiz kalır. Enerjide zaten dışa bağlıyız. Yerli olanakların kullanılması lazım.”

“DAMLAMA SULAMA SİSTEMİ TEŞVİK EDİLMELİ”

“Bizim bölgemizde çeltik vahşi sulama ile yapılıyor. Vahşi sulama nedir? Salarsınız suyu akar. Ama vahşi sulama aynı zamanda israftır. Suyun belli bir oranı tarlada kalıyor zaten. Aynı zamanda bitkiye de zarardır. Toprağa da zararı vardır. Bundan daha zararsız olanı da yağmurlamadır. Sisteminizi kurarsınız, yağmurlama yaparsınız. Ama dünyada mükemmel olan, iş gücünü hafifletip suyu verimli halde kullandıran sistem de damla sulama sistemidir. Damla sulama sisteminin özendirilmesi, teşvik edilmesi lazım. Zaten teşvik politikaları var ama yetersiz. Damla sulama için de su lazım. Damla sulamanın en büyük özelliği tasarruflu olması. Bu sefer damla sulama olsaydı, Kadıköy’de kooperatif başkanı (Ali Ceylan) ve belediye başkanının (Mustafa Helvacıoğlu) tartışmasına gerek kalmayacaktı. Ben de o havzadayım. Benim de sulanacak bir sürü mahsulüm var. İnsanlar su bekliyor. Ama Keşan halkı da su bekliyor.”

“ZİRAAT FAKÜLTELERİNİN DE TEKNOLOJİYE GÖRE GÜNCELLENMESİ LAZIM”

“Hükümetlerin öncelikleri önemlidir. Biz hükümet olduğumuzda birinci önceliğimiz Hükümet Konağı yapmak olmayacak. Bizim birinci önceliğimiz, sulama projelerinin bitirilmesi olacak. Tarım ve hayvancılığın bitirilmesi olacak. İnsanların, kendi ülkesinde üretilen gıdaların, ucuz ve ulaşılabilir fiyatlarla tüketmesini amaçlayacağız. Bunların hepsi birbirine bağlı. Benim yıllardan beri hayalim Tarım Bakanı olmak. Ben buna göre çalışıyorum. Biz, sadece ayçiçeğini değil, üzümü de, fındığı da, Antep fıstığını da değerlendiremiyoruz. Peru’da su yok. Damlama sulama sistemiyle teknolojik imkânlarla üzüm yetiştiriyor. Ama biz yaş üzümü 1,7 dolara satarken, onlar yaş üzümü 2,7 dolara satıyorlar. Adamlar bizim kuru üzüm sattığımız fiyatın üstünde yaş üzüm satıyorlar. Bizim artık bunları konuşmamız lazım. Hep derler ya sen bir kamyon domates satsan ne olur? Adamın 100 gram bilgisayarını alamıyorsun diye. Teknoloji böyle bir şey. Ama bizim bu teknolojiyi tarımda kullanmamız lazım. Bunu ne kadar kullanırsak daha başarılı oluruz. Mesele sadece su, gübre meselesi değil. Ziraat fakültelerinin de güncellenmesi lazım. Günün koşullarına göre yeniden şekil alması lazım. Bir bilgisayar, yapay zeka, dakikada 35-40 milyon veriyi okuyabiliyorsa neden olmasın bunlar bizde de? Neden yapamayalım?”

OSB’NİN KEŞAN’A KURULMASI HEM ÜRETİCİ HEM YATIRIMCI İÇİN AVANTAJDIR”

Mehmet Aytaç: “Gıda OSB kurulmasıyla ilgili çalışmalar var biliyorsunuz. Olası yatırımcıların dışarıdan geleceğini tahmin ediyoruz. Burada işlenecek ürünler bölgemizden temin edildiğinde bir katma değer sağlayacaktır. Sizce Keşan’da bu ham madde teminini karşılayacak potansiyel üretim var mı?”

Mustafa Bezbaş: “Avrupa’ya çok yakın bir yerdeyiz. Artık taşıma çok önem kazandı. Yakıt fiyatlarından dolayı çok pahalandı nakliyat. Ürün, Antalya’dan buraya gelene kadar bir maliyet görüyor. Ürünün maliyeti kadar taşıma gideri var. Bizim Avrupa’ya yakınlık avantajımız var. Dolayısıyla OSB’nin burada kurulması bir avantaj olacak. Zaten yatırım yapan insanlar bunu gözetiyor. Bunun kâr-zarar hesabını yapıyorlar. Biz buradan karşılar mıyız? Evet karşılarız. Yıllarca İstanbul’un turşu fabrikalarının biberini biz Seydiköy’den, Şükrüköy’den karşıladık. Çok ciddi bahçecilik üretimi yapan ve bu konuda bilgi ve tecrübesi olan köylülerimiz var. Bunlar para yaptıktan sonra talep olduktan sonra insanlar eker. Eskiden kaypa biberi koyunlara yedirirdik. Pazarı yoktu. Şimdi her şeyin pazarı var. Gıda OSB’ye yatım yapan insanlara yönelik üretim yapılır. Zaten şu anda susuzluğu konuşuyoruz. Kadıköy Barajı’ndan tarımsal sulama yapılamayacaksa o zaman kapyayı, turşuluk biberi, salçalık domatesi nasıl yetiştireceğiz? Sanayi bölgesinin de suya ihtiyacı olacak. Su kaynakları çok önemli. Doğayı da koruyarak su kaynaklarımızı ve elektrik üretimimizi geliştirmemiz lazım.” (DEVAMI YARIN)