ENEZ MEKTUBU - Ulaş DEMİRAY

Hüzmene Gölü Enez’in en kıymetli Lagün Gölü’dür… Bu gölden çıkan, likorinos ve füme için çok uygun olan ve bu nedenle “Enez kefali” olarak da bilinen kefaller (Sarı kulak ve mavri) abartısız lüfer tadındadır. Bu kefalin bağırsaklarınıdahi yemeye doyum olmaz. Hatta bağırsakları özellikle ve öncelikle yenir. Bu gölün en önemli özelliği tatlı ve bulanık su ile ilişkisinin olmamasıdır. Yani çok temizdir. Lidaki, Çıpura, levrek hatta zaman zaman lüfer, dil bu gölün diğer ayrıcalıklı ürünleridir… Hepsi tertemiz sularda karidesle, mamunla, bu göle özel plankton ve kurtçuklarla beslenirler.

***

İşte bu gölde özellikle Bekir Kara döneminde, yani 40’lı, 50’li yıllarda dalyan kurulurdu. Dalyan, romalılardan kalma bir balık yakalama düzeniydi. Bekir Kara bu dalyanları o yıllarda yeniden kurmak için Manyas’tan bir grup kazak aileyi Enez’e getirmişti. Kazaklar ya da Malakanlar 1978 Rus savaşının ve Çar Deli Petro’nun baskılarından Kars yöresine kaçan, sonrasında yurdun başka yörelerine de dağılan ortodoks bir topluluğun adıydı. 

***

Göller Enez Balıkçılık Kooperatifi’ne 1972 yılında kiralandıktan sonra bu göle dalyan kurulmamıştı. Ben 1977 yılında bu kooperatife müdür olduktan bir süre sonra; Yönetim Kurulu’muzun önerisiyle Hüzmene Gölü’nde yıllarca kurulmayan bu dalyanı yeniden kurmayı denedim. Verimliydi ama dalyan ağzını, yani gölün denizle birleştiği kanalı açık tutabilmek çok zordu. Çoğu zaman, insan gücü ile açsak bile ilk lodosta boğaz yine kapanıyor, dalyan işlevini yitiriyordu.

***

O yıllarda Şube müdürü Bahri Ege ve Bölge Müdürü Sn. İlhan Yükseloğlu’nun yönetimindeki DSİ Bölge Müdürlüğü ile ilişkilerimiz çok iyiydi. Her zaman çok önemli desteklerini görüyorduk. Kendilerine bu kanalı açık tutabilmek için dalyan boğazına 8-10 kamyon taş atarak “Mini bir mendirek” yapmak istediğimizi söyledik.. Ama ne var ki, değil 8 kamyon, 90 kamyon taş döktüğümüz halde kumun hareketini ve boğazın kapanmasını önleyemedik. Bu taşlar nedeniyle zamanla gölün topoğrafyası değişti ve bu kayalar bir adacık gibi denizin ortasında kaldı. Bu küçük adacık, balıkçılar tarafından kendiliğinden  “Ulaş’ın Taşları” olarak adlandırıldı.

***

Bu denemeden sonra da yılmadık.. Göle, şimdiki liman mendireğinin tam dibinden yeni bir kanal açtırdık ve bu kanal üzerine beton dalyan projesi uyguladık. Rahmetli Celal Bitikli’nin tasarımı ile bir dalyan inşa ettik. Kamış dalyana alışmış olan bazı balıkçılar beton ve aliminyumdan oluşan bu dalyana balığın gelmeyeceğini iddia etseler de hiç de öyle olmadı ve bu dalyan 2-3 yıl öncesine kadar yaklaşık 40 yıl hizmet verdi. Eskiden, her yıl yeni masraflar ve emeklerle yeniden ve tekraren inşa edilen dalyan kurma işlemine Hüzmene’de bu dalyanla son verdik ve tonlarca balık istihsal ettik. Yeni dalyan tesisimize ulaşmak da kolaydı. Ama ne var ki liman mendireğine yaslanmış olmasına rağmen dalyan boğazını sürekli açık tutabilmeyi yine de tam olarak başaramadık. Enez körfezinde kumun hareketini dizginlemek zordu. 

***

Ulaşın Taşları bugün görünen yüzü ile bir küçük adacık olarak kerteriz ve yer belirleme amacıyla kullanılıyor. Ama onun ötesinde midye severler için çok güzel bir üreme alanı olarak da ziyaret ediliyor. Herhalde bir yapay resif gibi balık üremesine de katkı veriyor..

Umarım ve dilerim bu taşlarda ismim yıllarca yaşar.