1931 yılında CHP 3.Olağan Kurultayında Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor; “partide bir yanlışı, bir eksikliği gördüğünüz zaman kayıtsız, şartsız eleştireceksiniz. Yapılan herhangi bir yanlışa müsamaha göstermek, son derece yanlıştır; mahsuru faydasından büyük olur.” Ata’mızın 91 yıl önceki direktifini çok önemsiyorum. Her zaman olduğu gibi uzak görüşlülüğünü bu konuda da ortaya koymuş. Bu demokratik davranışı günümüzde mumla arıyoruz. Bu ilke ışığında yazıma başlıyorum.  

Ülke olarak adı konmasa da seçim atmosferine girdik. Her şey seçime endeksli olmaya başladı. Konuşmalar, strateji, iktidarın icraatları, muhalefetin gezileri, mitingler, açılışlar v.b. Vatandaş seçimden önce geçimi düşünüyor ama geçimin de seçimlerden geçtiğini biliyor. Ülkemizi 20 yıldır yöneten iktidara karşı muhalefet partileri bu seçimlerden çok ümitli. Ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi de iktidar yürüyüşünü başlattı. Halkın partisi olduğunu göstermek için meclisin tatile girdiği yaz aylarında tüm milletvekillerinin katıldığı grup toplantılarını illerde yapmaya karar verdi. İlkini 2 Ağustos 2022 salı günü,1977’den beri milletvekili çıkaramadığı Erzurum’da gerçekleştirdi. İkincisini de, bu yazının yazıldığı 9 Ağustos 2022 salı günü Edirne’de gerçekleştiriyor. Bu etkinliklere partililerden ziyade halkın rağbet etmesi önemlidir. Eğer halk ilgilenmezse amaç gerçekleşemez. Partililerin bir gün önce yoğun ilgi göstererek Kemal Kılıçdaroğlu’nu 13.cumhurbaşkanımız diye karşıladıklarını görüyoruz. Karşılayanların içinde önümüzdeki seçimlerin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunun ayırdığına varanlar kadar siyasi geleceklerini lider ve genel merkeze hoş görünmekten geçtiğini düşünenler de var.      

Her seçim öncesi yapılacak seçimlerin çok önemli olduğu söylenir. Ama bu seçimler kadar önemli olmamıştır. Çünkü millet meclisinin yetkilerinin azaldığı, güçler ayrımının zayıfladığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine devam edilip, edilmeyeceği 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine bağlı. Ülke olarak her bakımdan zor bir dönemden geçiyoruz. Onun için bireysel çıkara dayalı siyaset yapmanın artık sonuna gelmek zorundayız. Hiziplerin hakimiyeti yerine üyelerin hakimiyeti sağlanmalıdır. Bunun da yolu ön seçim ve demokratik kongrelerden geçer. Siyaset; sadece makam, mevki düşüncesiyle yapılmaz. Topluma, toplumda yaşayan insanlara hizmet için yapılır. Artık “al gülüm, ver gülüm” ve “başarı için her yol mubah”, anlayışı ile siyaset yapanlar yerine gerçekten halka hizmet edecek liyakatli kişilerin ön plana çıkması sağlanmalıdır. Bunu da düzenleyecek olan partinin lideri ve genel merkezidir. Bu, en az parti politikalarını halka anlatmak kadar önemlidir.

       CHP, güçlü kabul edildiği Edirne ilinde 2019 yerel seçimlerinde Millet İttifakı'nın desteğiyle Edirne Merkez'de (az farkla) ve Uzunköprü'de yerel seçimleri kazandı. Buna karşılık Keşan ve Havsa'da elinde olduğu belediyeleri AKP'ye verdi. 2002 genel seçimlerinden beri CHP, Edirne’de en güçlü parti idi. Oy oranı yüzde ellileri aştığı seçimler oldu. Ancak merkezde son iki yerel seçimlerde oy kaybetti. Keşan ve Havsa’da seçimler kaybedildi. Burada izlenen politikada hata yok mu? Bu başarısızlığın öz eleştirisi yapıldı mı? Pandeminin de etkisiyle örgütler üç ayda bir yapılması gereken il ve ilçe danışma kurulları toplantılarını 3 yıla yakındır yapamadı. Ortak akıl işletilemedi. Milletvekillerinin, belediye başkanlarının, il genel ve belediye meclis üyelerinin başarısında ya da başarısızlıklarında atama yoluyla aday yapılanlar kadar, atamayı yapanlar da sorumlu değil mi? Parti, seçilmişlerin idare ettiği bir yapıda. Seçim, sadece lider ve genel merkezin çabasıyla kazanılmaz. Bir avuç seçilmişlerin demeçleriyle de kazanılmaz. Örgütlerin ölü toprağını üstlerinden atıp, katılımcılığı sağlayarak kazanılır. Seçim, kendi siyasi çıkarını düşünenlerle değil, sahada inanmış insanlarla, üyelerle kazanılır.