BÜLENT SAYLAM

Yeniköy Mahallesinde ikamet eden Alevi Babası Feridun Özkan, Yeniköy’de Alevi-Bektaşi Kültürünün nasıl oluştuğunu, Yeniköy Mahallesinde Alevi-Bektaşi kültüründe Muharrem ayının önemini, bu ay içerisinde tuttukları orucu, yaptıkları ibadetleri, Yeniköy’de sosyal yaşamı ve kadim geleneğin geleceği hakkındaki endişelerini anlattı. Özkan’a Yeniköy Mahallesi Cem Evi sorumlusu Salih Demirel eşlik etti. 20 yıl önce kurulan Cem Evi’nin masraflarını Cem’e gelen Can’ların karşıladığının söyleyen Özkan, Uzunköprü Belediyesinin de yardımlarının olduğunu dile getirdi. Kadim geleneğin devam etmesini söyleyen Özkan Alevi-Bektaşi geleneğindeki gençlere şu çağrıda bulundu: “Derler ki yol bir, sürek binbir. Gençlerimiz bu yolu devam ettirsinler”

26 KÖYÜN GÖÇÜYLE YENİKÖY OLUŞMUŞ

Özkan, Yeniköy Mahallesi Cem Evi hakkında şunları aktardı: “Ben Uzunköprü Yeniköy Mahallesi’nde Cem’lerin yürütülmesinden yükümlü Alevi Babası Feridun Özkan. Yeniköy, Yunanistan’ın Rodop Dağları’nda bulunan 26 köyün buraya göç etmesinden oluşuyor. Köyümüze göçler, 1910-1940’lı yıllarda başlamıştır. Seyid Ali Sultan süreği dediğimiz Kızıldeli süreğini takip ediyoruz. Musâhipliğiyiz, bizim inancımızda bir musâhipli ve musâhipsiz olanlar vardır. Bektaşilik daha çok şehirlerde hüküm sürenler için; Alevilik de köylerde hüküm sürenler için nitelendirilir. Biz hem şehirde hem de köyde yaşadığımız için Alevi Bektaşi olarak nitelendiriyoruz kendimizi.”

KIZILDELİ SÜREĞİNE BAĞLI OLARAK CEM’LER DEVAM EDİYOR

Cem Evi’ndeki ibadetlerini anlatan Özkan, şunları söyledi: “Cem’lerimizi, kış günleri yaparız çünkü çiftçi olduğumuz için yaz günleri pek Cem’imiz olmaz. Daha doğrusu az sayıda olur. Gerektiği zaman ve ihtiyacı olduğu zaman yaparız. Ama kışları her hafta gerçi Can’lar çok azaldı; çalışan Can’larımız olduğu için hafta sonları yapmaya gayret ediyoruz. Eskiden her Perşembeyi cumaya bağlayan akşamlarda olurmuş şimdi hafta sonlarında yapmaya çalışıyoruz. Kızıldeli süreğine bağlı olarak Cem’lerimizi devam ettiriyoruz. Cem’lerimiz içinde Dalip Katma, Musahip olma, Birlik Cem’i gibi bütün Cem’lerin hepsini yapmaktayız. 12 postumuz vardır. 12 postumuzun sahipleri vardır. Hepsinin ayrı ayrı görevleri vardır. Bunlar Baba, Himmat, Zakir, Kurbancı, Çerağcı, Davetçi, Karababa, Gözcü olmak üzere bütün canlarımız görevlerini yerine getirmektedirler.”

MUHARREM AYINDA 12 GÜN ORUÇ TUTULUR

Yeniköy Mahallesi Cem Evi Alevi Babası Feridun Özkan, bu yıl 9 Ağustos 2021 pazartesi günü başlayan Muharrem ayının Alevi-Bektaşi kültüründeki önemi hakkında şunları anlattı: “Muharrem ayı, daha doğrusu hicri takvimde yılbaşı tabir edilen Muharrem ayının 1’inden itibaren başlıyor. Hazreti Hüseyin'in Küfe'ye davet edilip, yola çıkmasıyla birlikte o günlerde oruçlar başlar. 12 gün oruç tutulur. Hazreti Hüseyin Kerbela’da Fırat’ın kıyısında Yezid’in ordusu ile karşılaştıklarında, Yezid; akmakta olan nehirden bir yudum su vermeyecek kadar susuz bırakmıştır. Muharrem’in 10. Günü aşure günü denilen günde Hazreti Hüseyin şehit olmuştur. 72 yoldaşı yanındaki akrabası, yareni ve küçücük 6 aylık çocuğu da okla öldürülmüştür.”

ATATÜRK’E MİNNETARIZ

Muharrem ayında Hazreti Hüseyin’in yasını tuttuklarını hatırlatan Özkan, Yezid düşüncesinin dünyada hala sürdüğünü, Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk’e minnettar olduklarını dile getirerek,“Biz bunun acısını, yasını tutarız. Nasıl bir komşunuz ölür veya yakın arkadaşımız vefat eder yasını tutarsınız bizler de bunun yasını tutuyoruz. Aynı zamanda bu yasla, bu acının tadına varmaktayız. Yani bu bir acı ki hem tatlı hem acı, çünkü o acının Hazreti Hüseyin’in yaşadığı zulmü bugünlerde biz de tadıyoruz ve ders almamız gereken şeyler hâlâ da. Yezid düşüncesinde olanları görüyorsunuz. Taliban’ı görüyoruz. Afganistan’daki olayları görüyoruz. Irak’taki olayları görüyoruz ve İran’dakileri de görüyoruz. İran da Şii’dir mesela Alevi kökenlidirler Ali’yi severler ama yönetildikleri biçim değişik bir biçim. Biz laik Cumhuriyetle yönetiliyoruz. Ne mutlu ki Atatürk, bize sahip çıkmış Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş bizleri bugünlere taşımış, ona da minnettarız. Bildiğiniz gibi Muharrem Ayı’nda oruç 12 gün tutuluyor. 12. günün sonunda aşure pişirilir. Aslında Hazreti Hüseyin’in şehit olduğu gün olan 10. günde pişirilmesi gerekir. Aşurenin adı bizde sarı çorba olarak geçer. Yaz için yapılmıştır. Aşure geleneği de Hazreti Hüseyin’in oğlu Zeynel Abidin’in hasta olmasıyla Kerbela’daki faciadan kurtulmasının sevinci bir de 12 imamlara duyulan saygıdan bugünlere gelmiştir.” ifadelerini kullandı.

ORUCUN AMACI NEFSİNE SAHİP OLMAK, DOĞRUYU BULMAK

Muharrem ayında Alevi-Bektaşilerin neler yaptığı hakkında ise şunları aktardı Özkan: “Bıçak kullanmamaya gayret ediyoruz. Eğlence yapmamaya gayret ediyoruz, su içmemeye gayret ediyoruz. Sulu içecekler yine içiyoruz; örneğin hoşaf, çay gibi nektar katılmış bir şekilde içebiliyoruz. Bu 12 günü böyle geçiriyoruz. Son zamanlarda şimdi tutulan oruçlar Ramazan orucuna benzedi. Aslında Alevi Bektaşi geleneğinde bizler atalarımızdan böyle görmedik. Nefsine sahip olmak, doğruyu bulmak. Doğru işler yapmak, yalan söylememek, kimsenin malına bakmamak yani doğruluk. Kısacası bu orucun anlamı. Aç kalarak değil, nefsimizi terbiye ederek geçirmemiz gereken günler olduğunu düşünüyorum. Ha tabii bu acıyı da yaşamalıyız. Geleceğe de bırakmalıyız diye düşünüyorum”

10 BİNİ GEÇEN NÜFUSTAN 700-800 KİŞİYE

Yeniköy Mahallesindeki sosyal ve ekonomik yaşam hakkında ise şöyle konuştu Özkan: “Yeniköy Mahallesi’nde maalesef gençler azaldı. Gerek sigortalı gerek de çiftçilikteki kazancın az olması dolayısıyla Can’ların çoğu gençler,  fabrikalara Çorlu, Çerkezköy gibi büyük yerlere göç ettiler. Köyde genellikle çiftçilik yapılıyor ve çoğu da emekli oldu. Yani emeklilerin torunlarına batıkları küçük bir mahalle oldu. Maalesef nüfusumuz eskiden dışarıda kalanlarla birlikte 10 bini geçen nüfusken; şu anda 700-800 kişiyiz. O da yaşlı kesim. Söylediğim gibi dışarıya çalışmaya gidiyorlar. Son zamanlarda pandemiden dolayı gençler köye dönüp köyde hali imkânı olanlar yeni ev yaparak ya da eski atadan kalan evlerini tamir ettirerek burada kalacak gibi duruyorlar. Mahallemizin gelirleri ayçiçeği buğdaydır. Ergene ovamız pirinç sahası ama maalesef o da Ergene Nehri’nin kirliliğinden yavaş yavaş ekimi azalıyor. Bağcılık vardır. Rum’lardan kalma şarapçılık vardır.”

YENİKÖY’ÜN KURULUŞU UZUNKÖPRÜ’YLE YAŞIT

Köyün tarihi hakkında konuşan Özkan, şu bilgileri verdi: “Köyümüz çok eski bir köy. Kuruluşu Uzunköprü ile hemen hemen yaşıt. Ancak daha sonra terk edilmiş Bulgar’lar oturmuş, Rum’lar oturmuş, bizim dedelerimiz ninelerimiz gelmiş. Burada yeni bir köy kurmuşlar ve ismini de Yeniköy olarak koymuşlar. Öncelikle Değirmenci Barajı kıyısında Tahtalı denilen bir yerde askeri bir kışla varmış, tahtadan yapılmış. Göçle birlikte önce yavaş yavaş oraya geliyorlar. Daha sonra burada yanmış yıkılmış olan taşlardan eskiden Bulgar köyüymüş; evler yapmaya başlıyorlar. Burada toplanıyorlar.”

DEDELERİMİZ BİRBİRLERİNİ TANIYORLAR

Yeniköy Mahallesinde Yunanistan ve Bulgaristan’dan gelen Can’larla yeniden kurulduğunu dile getiren Özkan, konuşmasına şöyle devam etti: “Yunanistan’dan gelmeyiz. Benim dedemin köyü Seyit Ali Sultan Tekkesi’nin bulunduğu Ruşenler Köyü’nün üst kısmında bulunan Ömerler Köyü’dür. Köyün bir kısmı Bulgaristan’da bir kısmı da Yunanistan'da kalmış orta yerinden sınır geçmiştir. Babaannemin köyü Büyük Derbent köyü o da Seyit Ali Sultan Tekkesi’nin bekçi köylerinden birisidir. Aşağıda Aşağı Derbent köyü vardır. Benim ninem Yılanlı Köyü’nden Ballı Kaya Köyü’ne gelin gitmiş. Ballı Kaya Köyü’nde buraya annem 11 yaşında gelmiş 1941 yılında. Eşimin annesi Ağlaçlıköy’ünden Yılanlı Köyüne komşu köylermiş. Yani dedelerimiz bile birbirlerini oradan tanıyorlar.. Oradan gelenlerin çoğu Yeniköy’de, Bursa'da , İstanbul Firuzköy’de kalmışlardır. Çok yerlere dağılmışlar ama çoğunluk olarak Yeniköy'de civarda bizden başka Uzunköprü Kavak Mahallede yaşayan Can’lar var. Yine oradan gelmeler.”

UZUNKÖPRÜ’DE YENİKÖY’ÜN HARİCİNDE ALEVİ KALMADI

Özkan, Yeniköy çevresindeki Alevi-Bektaşi kültürünü sürdüren yerleşim birimleri hakkında ise şu bilgileri verdi: “Uzunköprü’de Yeniköy’ün haricinde böyle çoğunlukla Alevi bulunan köy kalmadı. Meriç’te Omurca, Nasuhbey, Akıncılar ve Meriç Merkezde var. Havsa’da Musulça var. Valilik yardımıyla yeni Cem Evi açılışı oldu. Onlar da yine Seyit Ali Sultan’a bağlılar ancak Yunanistan, Bulgaristan sınırının çizilmesinde sonra onların bulduğu köyler Bulgaristan tarafından kalıyor. Faal olarak Cem’lerini yürüten bir köydür. Yine Edirne’nin Eskikadın Köyü’nde Can’larımız var.

UZUNKÖPRÜ BELEDİYESİ YARDIM EDİYOR

Cem Evi’nin giderlerini Can’lar olarak karşıladıklarını ancak Uzunköprü Belediyesinin de yardım ettiğini dile getiren Özkan, konuşmasına şöyle devam etti: “Cem Evi’nin masraflarını tamamen buraya gelen Can’lar karşılar. Cem yapılan akşam bütün masraflar ortada toplanan parayla karşılanır. Elektriğimiz, suyumuz gibi sağ olsun belediyemiz karşılıyor. Klimamızı taktılar ısıtma sorunumuzu çözdüler. Belediyemizin de yardımları var sağ olsunlar. Yine belediyemizin yardımları olduğu gibi Can’lar genellikle karşılıyorlar. Aşamayacağımız sorun olduğu zaman da sağ olsun belediyemiz destek oluyor. Gerek Enis Başkan zamanı gerekse de Özlem Başkan zamanı olsun destek oldu Uzunköprü Belediyesi”

ALEVİ-BEKTAŞİLİK İNSANLIK YOLUDUR

Yeniköy Mahallesinde ikamet eden Alevi Babası Feridun Özkan, gençlerin bu yolu devam ettirmesini söyleyerek konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Son olarak. Sözün hiç bitmesin istiyorum. Gençlerimiz bu yolu devam ettirsinler. Derler ki yol bir sürek binbir. Yani bizim köyümüzde yürüttüğümüz Cem’in şekli başka olabilir. Başka bir yerdeki değişik olabilir ama yol bir sürek binbir demişler. Yolumuzu devam ettirelim. Gençler sahip çıksınlar, dışarıdan ahkam kesmekle olmuyor. Çağımız iletişim çağı. Bunun yanında bilgi kirliliği oluyor ama gençlerimiz yollarına gayret etsinler. Alevi Bektaşilik insanlık yoludur. Hacıbektaş veli, Seyit Ali Sultan, Hazret Ali Hazreti Muhammed peygamberimiz dâhil hepsi ilime bilime yön vermişlerdir. Oraya yönelmemiz gerekiyor. Her şeyin 1 izahı vardır, bilimle açıklanabilir biz ancak. Sağ olsunlar, var olsunlar. Gençlerimiz bu yolu bakmasınlar bizler. Bu yolun artık sorunlarıyız. Ne ömrümüz kaldı ama bu yolu öldürmeyelim. Çünkü yüzyıllardan beri devam eden bu yolu maalesef böyle giderse terk edeceğiz gibi geliyor. Bu arada büyük şehirlerdekilerden konuşmak isterim. Dernekler, vakıflar bu işi ticarete döndürmeye başladılar. Bu işin ticareti yapılmaz, ticareti olmaz. Herkes kendi imkanına göre bu işi yürütmeye devam edelim. Herkes çok sağ olsunlar. Var olsunlar. Çok teşekkürler. Bu fırsatı bize verdiği için Medya Keşan’a da yayın hayatında başarılar diyoruz.”