Gezi Parkı'nı boşaltma ve sadece sembolik bir çadır bırakma kararı alınmışken, Başbakanın emriyle polis Gezi Parkı'nı talan ediyor. Taksim'dekileri abluka altına alıyor, bombalıyor, kimyasal sularla yıkıyor.
            Biber gazı, kimyasal ilaçlı su, cop (kimindeyse sopa) kullanılarak binlerce yurttaş sokak sokak kovalanıyor, kafede oturmuş, sırtında Türk Bayrağı olan yaşlı kadınlar polis tarafından tartaklanıyor… Elleri sopalı, satırlı; partili mi Suriyeli mi oldukları bilinmeyen siviller, arkalarında polis korumasıyla, silahsız savunmasız yurttaşlara saldırıyor…
            Yaralıların sığındığı otellere gaz bombaları atılıyor… Tedavi için uğraşan doktorlar kelepçelenip götürülüyor.
            Savaşta bile asgari insani kurallar vardır.
            Tüm insani kurallar çiğneniyor!
            Dahası, yaralılara yardım edenler, bizzat başbakan tarafından tehdit ediliyor!
            Yani diyor ki: Biz onları ölsünler diye bombaladık, siz kurtarıyorsunuz, suçlusunuz!
            Bunun adı “demokrasi sınavından geçmek” oluyor.
            Ethem Sarısülük'ü vuran polis, kimliği belirlendiği halde adalet önüne çıkarılmazken, Taksim Meydanı'nda sadece “duran” yurttaşlar gözaltına alınıyor!
            Bu da herhalde “hukukun üstünlüğü” sınavından geçmek oluyor!
            Mesele sadece Gezi Parkı meselesi değil, demiştik. Bu, Gezi Parkı savunucuları için böyle olduğu gibi, Başbakan için de böyle! Ve Başbakan Erdoğan, bu inadı sürdürmek niyetinde olduğunu, başından beri açık ve net olarak ortaya koyuyor.
            Dolayısıyla, şimdi görev, tüm yurttaşlarda olduğu gibi, aklıselim milletvekillerinde, partililerde… Bugüne kadar AKP'ye oy veren, ancak bu insanlıkdışı uygulamaları içine sindiremeyenlerde.
            Yukarıda sadece çok azını sıraladığım insanlık dışı uygulamalara, haksızlıklara, hukuksuzluklara taraf mısınız, değil misiniz?
            Kendisine vuran polise, “Sen şehit olsan ben ağlardım” diyen, içinde sadece sevgi, barış, özgürlük duyguları olan genç kızlardan yana mısınız; yoksa onları 8-10 kişi birden yerlere yatırıp tekmeleyen, insanlıktan ve Allah korkusundan yoksun yaratıklardan yana mı?
            Barış ve özgürlük içinde, şiddetsiz bir Türkiye'nin mi özlemi içindesiniz; haksız hukuksuz bir polis devletinin mi?
            Bu sorularım, yereldeki AKP temsilcileri ve adayları için de geçerlidir.
            Başbakan Erdoğan'ın dediği tarzda bir “demokrasi sınavı” değilse de, Türkiye, gerçekten bir sınavdan geçiyor.
            Ve tarih, “insanlık sınavı”ndan geçemeyenleri asla affetmeyecek!