Geçen sene bugün toprağa verdiğimiz, Keşan’ın tanınmış yüzlerinden Mustafa Kemal Gül (Buzcu, Buzoz) anısına www.kesanpostasi.com’da yazmış olduğum bu yazıyı anımsatmak, sevgili Buzoz’umuzu yeniden anmak adına siz Medya Keşan Gazetesi okurlarıyla paylaşmak istedim. Eminim yazıyı okuduğunuzda yüzünüzü bir tebessüm kaplayacak belki de onunla ilgili anılar aklınıza gelecek ve yâd edeceksiniz.

Bir güzel insan, bir baba, bir eş ve en önemlisi de bir müzisyendi Mustafa Kemal Gül. Kendine has bir tarzı vardı sevgili Mustafa Ağabey’imizin nam-ı diğer Buzoz’umuzun. Gıda teknikeri mezunu olduğundan kimya ile bir bağlantısı da vardı. Bilenler bilirler “oz” şeker demektir. Kısacası MONOSAKKARİTLER’den (Basit Şekerler) örnek verirsek Glikoz (üzüm şekeri), Fruktoz (meyve şekeri) ve Galaktoz’dan (6 karbonlu monosakkarit) oluşmaktadır. Hal böyle olunca ismin sonuna gelen “oz” öndekini şeker yapıyor ve sevgili Mustafa Ağabey’im de bana seslenirken “Bülentoz” derdi. Çok şeker adamdı sevdiklerine hep şeker gibi hitap ederdi.
Aynı zamanda Keşan müzik piyasasında onu tanımayan yoktu. Hem iyi bir müzisyen olması hem de ilginç, kendine has tarzının olması nedeniyle Buzoz Keşan’da hep bir numaraydı. Çok zekiydi, ezberi çok kuvvetliydi. Şarkı sözlerini hiç unutmaz ve 2’li 3’lü sesleri de basardı. Şarkıya başladı mı 1. ses 2. ses 3. ses hepsinden söylerdi. Kendi kafasından sözler de atardı şarkılara, ortamda kimler var ne gibi bir hava var hemen onu şarkı sözlerine yansıtırdı. Sözler hep zaten “makarasyon”du kendi deyimiyle… Ritim duygusu çok yüksek seviyede olduğundan her nesneden bateri sesi çıkartması da cabasıydı, Buzoz’un. Çay bardağı ve kaşıkları ile çıkardığı sesler size birer bateri solosu olarak geri dönerdi. Yanında bir de “abe bana mı sordun âşık olurken, abe kızdırma beni durup dururken”. Hooop hemen potborinin ikinci parçasına geçer Buzoz “abe çık, çık, çık, çık, çık, çık, çık, çık, çık ortaya çık” oradan “senden başka senden başka sevemem ben hiç kimseyi” show tüm hızıyla 9/8’liklere doğru yol alır. “15 yaşında da Nazife de hanıma yazık ettiler” Mustafa Ağabey, yıllar önce Vakıf Köyü sahilinde Şarköy türküsünü söylerken şöyle bir güzellik yaparmış. Türkünün 15 yaşla ilgili sözleri gelmeden önce türküye bir senkop (es) verip bayan müşterileri ayağı kaldırıp adlarını ve yaşlarını sorarmış.

Şöyle ki;

 Buzoz bayana, mikrofondan sorusunu soruyor: “Hanımefendi isminiz nedir?”

Bayan da yanıtlıyor “Ayşe” diyor.

Buzoz: “yaşınız efendim?”,

Bayan: “42”.

Türkü yeni sözleriyle şöyle oluyor hemen: “42 yaşında da Ayşe de hanıma yazık ettiler”.

Sahne hayatında olmazsa olmazları çok iyi bilen ve yapan bir insandı sevgili Mustafa Ağabey’imiz nam-ı diğer Buzoz’umuz.
Ve en popüler olduğu bir yönü de müzisyenliğinden sonra tombala sunuculuğudur Buzoz’un. Keşan’da sevgili Mustafa Ağabey’imizi müzik camiasında tanımayan yoktur; ama tombalaya gidenlerin çoğu da aynı müziktekiler gibi tanırlardı Buzoz’umuzu. Hele rakamlara verdiği sıfatlar onu daha da ünlü yapmıştır ve herkesin diline dolamıştır o sıfatları, rakamları… Nedir mi bunlar? Eminim önceki satırı okurken o rakamları siz de sıralamışsınızdır. Çünkü Keşan Halkına mal etmiştir sevgili Mustafa Ağabey’imiz. Buradan bilmeyenler vardır birkaç örnek vermekte fayda var.
“22, vilayet”, “9, koca kafalı Hanko”, “66, ihtiyar işi”, “16, kestane”, “45, Manisa tarzanı”, “31, dereboyu”, “Balamaya dikiz, 78” gibi. Yaratıcılıkta üstüne yoktur demiştim sevgili Mustafa Ağabey’imin. Yıllardır ramazan aylarında tombala sunuculuğu yaptı ve çok da eğlendirdi, güldürdü Keşan Halkını. Yine tombala yıllarından küçük bir anıyla devam etmek istiyorum. Sanırım olay 90’lı yılların 2. yarısında oluyor. Tombalada sarhoş bir müşteri olay çıkarıyor. Tombala oynatanların ekipten iki kişi de adamı kollarından alıp dışarı doğru çıkarmak üzereyken sevgili Buzoz bağırıp çağıran adamı götürenlere mikrofondan “Atın bu adamı zindana” diyor ve salonda herkes yerlere yatıyor gülmekten…
Yıllarca Keşan Belediye Bandosunda trampet çaldı, sevgili Mustafa Ağabey’im. İstanbul’a taşındığı için her önemli gün ve haftalardan ve bayramlardan bir gün öncesi gelirdi. İstanbul’da da bazen Taksim’de iki kişilik bir orkestrayla jazz formatı 70’lerin şarkılarıyla sokak müziği de yapıyordu Buzoz. Hatta bir derginin tanıtım filminde de vardır bu iki kişilik orkestranın bir şarkısı.
Hey gidi Buzoz hep tatlı bir tebessüm bıraktın bize anılarını anlatırken. 18 Eylül günü ölüm haberini aldık, inanamadık. 19 Eylül’de toprağa verdik seni. Cenaze’de camii avlusunda hep senin anıların dolaştı. Hiç birisinde hüzün yoktu. Tek hüzün senin bir daha fiziken aramızda olamayacağındı. Sana tanrıdan rahmet, pırlanta gibi çocuklarına ve komşu ablam eşine sabır diliyorum.
Nur içinde yat be Buzoz.