Hani eskilerin anlattığı bir hikaye var;  oğlunun eve ilgisizliğinden, iş tutmazlığından ve sorumsuzluğundan yakınan baba onun için şöyle bir yalvarışta bulunur: “Allah seni kahveci yapsın. ” Bu söz her ne kadar kahvecilik mesleği için söylenmişse de en az pazarcı esnafı içinde geçerli. Yaşamın en zor şartlarda kazanıldığı iş kollarından biri olan pazarcılıkta, önce sabah erken kalkmaya alışacaksın. Bayram, hafta sonu, tatil günü demeden, haftanın her günü sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yola dökülmek zorundasın. İşin erken kalkmakla bitmez. Ama uzun, ama kısa pazarın kurulacağı yere ulaşmak lazım. Önce tezgahın açılması, ardından malı yazın güneş ve tozdan, kışın yağmur ve çamurdan korumak için üstünün örtülmesi bekler seni. Üst üste iki çok zamanda üç saati bulur bu çalışma. Tezgahı düzenleyeyim derken başlar müşteriler tek tük görünmeye, iki lokma bir şey bile yiyemezsin. Hadi iş olsun, hadi şu da satılsın derken güneş kavuşmaya başlar ufukta. Şimdi de başlar toplanma telaşı.

Pazarcı esnafı için her gün, sabah aynı, akşam aynı telaş içinde geçer. Onların yaşamı,  günlerin günleri, haftaların haftaları, ayların ayları ve yılların yılları kovalamasıyla akar gider.  Çok zaman sevdiklerinin en değerli, en özel günlerinde onların yanında olamazlar. Onun için pazarcılık zor meslektir. Sabah tezgahının önünden geçtiğiniz esnafın size “Buyur abla” demesi hiç de kolay değildir.