Gelelim Sayın Başkan’ın o meşhur basın toplantısına…

Gaytancıoğlu’nun “Türkiye’ye rezil olduk” sözlerine cevap verdi Başkan

Elinde geçmiş dönemlerdeki benzer yıkımlarda yaşanan kötü görüntüler…

Ve bunları haber yapan, manşete koyan gazete kopyaları eşliğinde…

Yıkım işlemiyle ilgisi olmayan ve halen yargıdaki bir özel hayat durumunu haykırdı…

“Asıl rezillik bu” dedi.

CHP’yi, Genel Başkan Kılıçdaoğlu’nu da itham ederek Keşan’ın gelişimine engel olmak suçladı.

Eski dönemlerde yapılanları örnek gösterdi.

Amaç saptı, konu dağıldı, seviye düştü.

Gerek yoktu. İnsanların özel hayatlarında yaşadıkları onları ilgilendirir.

Tabii ki kamuoyunda yer alan kişilerin daha dikkatli olması lâzım ama yine de siyasi malzeme konusu olmamalı.

Zaten son günlerde Keşan’da bu söylemler çok arttı.

Bazı emekli gazeteciler ve halen gazetecilik yapanların, hem sosyal medya paylaşımlarında…

Hem de köşe yazılarında özel hayatları çok fazla ifşa ettiğine şahit oluyorum.

Düşünüyorum, gazetecilik bu değil kusura bakmayın…

İfşa demişken…

Sayın Başkan bir hata daha yapıyor…

Kişilerin belediyeye olan borçlarını, eline aldığı belgelerle kamuoyuna gösteriyor.

İsim vermiyor belki ama yıkım sırasında kaç tane esnafın binada kaldığı belli…

Belgelere zoom yapılsa, kimin ne borcu olduğu görünecek…

Daha önce de meyve sebze halinde esnaflık yapan bir kişi, belediye avukatı aracılığıyla ifşa edilmişti.

Bence bunu yapmayın…

Haklı bile olsanız, kimsenin borcunu milletin gözüne sokmayın.

Belediyeye borcu olmayan yoktur.

İcraya verirsiniz, haciz, bloke vs. koydurursunuz, her şeyi yapabilirsiniz…

Ama kimseyi borcundan dolayı reklam etmeyin.

Belki biri bir gün gururuna yediremez ve istemeyeceğimiz bir iş yapmaya kalkar…

Hepimiz üzülürüz…

Ayrıca basın toplantılarında soru kabul etmeyecekseniz, baştan söyleyin.

Ha eğer kabul edecekseniz de soru sorana kızmayın.

Meselâ toplantının can alıcı sorusunu Bülent Saylam sordu.

“Esnafa 15 Haziran’a kadar süre verdik dediniz. Bu tarihten sonra Köşk Düğün Salonu’nda kaç tane düğün yapıldı?” diye sordu Bülent abi… Doğru soruydu…

Başkan hemen sinirlendi…

“3 tane, 4 tane… Neden soruyorsunuz bunu? Riski ben aldım” dedi..

Yüzde 80 çürük raporlu olduğu iddia edilen binada, Keşan Belediyesi kendi düğün salonunda düğün yapılmasına izin veriyor ve burada riski Sayın Başkan üstleniyor…

Peki ya bir düğün sırasında bina çökseydi?

Bu, halkın can güvenliğini, belediye eliyle tehlikeye atmak değil midir?

Ama çökmedi değil mi?

O zaman, dükkânlar boşaltılırken de çökmezdi…

Hiç değilse esnafın taşınması sırasında güvenliğini sağlayamaz mıydınız?

Sonuç olarak zor günler yaşandı, geride kaldı…

Sırada daha zor günler var.

Yıkılan alanlara yenileri, eskisinin yenisi yapılacak.

Ortak akılla, birlikte yöneteceğiz dediğiniz Keşan, şu an kalp kırıklıkları ve sinir harbiyle yönetiliyor.

Bir hata yapılıyor, buna da başka bir hatayla yanıt veriliyor.

Günler geçiyor, süreniz daralıyor…

Arkadan gelen kuşaklar, yarın hepinize hesap sorar…

“Elinizde bu kadar imkân varken, bize bıraktığınız hayat bu mu?” diye…

Benden söylemesi… Herkes biraz sakin olsun…

Laf yarışı değil, proje yarışı olsun… Daha iyisi, daha güzeli, daha işe yarayanı…

“Nasıl başarabiliriz?” kafa yorun…

Keşan’ı kim ne kadar seviyor biz de görelim…

Not: Cuma günkü Medya Cafe programında Bülent Saylam ile yıkımı tartıştık. Bu konuda kullanılan siyasi dilin yanlışına vurgu yaptık. “İnsanları birbirine düşürüyorsunuz, zaten yeteri kadar gerilim var toplumda, hiç değilse yerelde olmasın” dedik. “Siz, günün sonunda bir araya gelip çayınızı kahvenizi içiyor olabilirsiniz. Ama canlı yayınlanan toplantılar sırasında yorum yapanlar, sizin gibi bir araya gelmez. Farklı şekillerde karşılaşırlar, dikkat edin” diye ekledik.

Meğer biz, çay-kahve içeceklerini sanıyorken onlar pilav yiyorlarmış. Belediye Başkanı Helvacıoğlu ve CHP İlçe Başkanı Pekcan, birbirlerine söyledikleri sözlerin kulaklardaki çınlamaları henüz geçmemişken, bir etkinlikte bir araya gelip pilav yemişler, güzel de poz vermişler.

Ya hep böyle olun, ya da en azından daha sakin kalın.

Birbirinizi siyaseten eleştirecek hatta bazen sert bile olacaksınız, bu doğaldır…

Bazen masaya yumruk vurulur…

Ancak ölçüyü kaçırmayın… Sonra pirincin taşını ayıklamak zor olur…

(Son)