AYŞİN SEÇİL GEZER

Yapılacak yasaların toplumun vicdanını rahatlatması gerektiğinin altını çizen Erk Oğuz, şunları söyledi: “Çocuk istismarı 2002’den bu tarafa ve özellikle 2007’den bu tarafa çığ gibi artıyor. Ülkemizde maalesef her gün 3’ten fazla çocuk cinsel istismara maruz kalıyor. Bunun kızı erkeği yok. Yaş skalasına baktığımızda küçücük bebeklerden 16-17 yaşına kadar çocuklarımızın cinsel istismara maruz kaldığını görüyoruz. Evlatlarımız maalesef en fazla yakınlarındakiler tarafından istismara uğruyor. Yani hiçbir zaman aslında taş uzaktan gelmiyor. İstatistikler, araştırmalar, adli vaka dosyaları bunu bize gösteriyor. Maalesef ülkemiz çocuklara cinsel istismar olayında ne acıdır ki ilk 5 ülke içerisinde ve oranlar her yıl artıyor. Ne var ki iktidarın yeni yeni ayakları suya değmeye başladı. Bunda da umarım ben yaptım oldu zihniyetiyle değil hukukçuları dinleyerek, kadın örgütlerini dinleyerek, çocuklara yönelen istismarı önlemek maksadıyla kurulan sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini dinleyerek, mağdur çocukları ve mağdur çocukların ailelerini dinleyerek aklıselim bir şekilde yasa yaparlar. Yapılacak yasalar toplumun vicdanını rahatlatacak; evet hak, adalet yerini buldu dedirtebilecek eşit ve yeknesak bir şekilde uygulanabilecek yasalar olmalıdır. Yıllardır yasalaşmayan bir Özgecan Yasa Tasarısı var. Cumhuriyet Halk Partisi özellikle diretiyor, kadın örgütleri diretiyor. Birçok şey meclisten hızla geçerken, Özgecan kardeşimizin adıyla anılan bir katliam neticesinde ortaya çıkan bu yasa tasarısı bir türlü yasalaşmıyor. Bazen umutlarım kırılıyor ama neticede bize düşen görev umudumuzu ve direnmemizi yitirmemektir. Çocuklarımız için mücadeleyi bırakmamaktır.”

MEVZU ÇOCUKSA BEN SİYASET GÜTMEM

Geçtiğimiz günlerde Keşan’da çocuk istismarına dikkat çekmek amacıyla düzenlenen yürüyüş ile ilgili de Nilüfer Erk Oğuz, “Mevzu çocuksa, mevzu kadınsa, mevzu şiddetse, mevzu terörse ben siyaset gütmem. Kimsenin de gütmesini istemem. Çocuklarımıza yönelik cinsel istismar meselesi bir ülke problemidir. Onun için doğru yapılan, iyi amaçla yapılan her eylemin, her sözün altına imzamı atarım, eylemine de katılırım. Bu yürüyüşün çağırıcısı Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğümüz oldu, Kaymakamlığımız oldu. Gördüğünüz üzere bütün siyasi partilerin temsilcileri vardı. Hepimiz oradaydık. Önemli olan bu problemi çözmektir, mevzu bizim evlatlarımız. Birlikte hareket etmek birlikte bunu çözmek durumundayız. Eğer çocuklarımızı koruyamazsak ve bu olaya gerçekçi yaklaşamazsak bir kereden bir şey olmaz zihniyetiyle devam etmeye kalkarsak toplumumuz çürüyecektir. Bu Cumhuriyet, bu devlet çocuklarımıza ve gençlerimize emanettir. Biz çocuklarımızın, gençlerimizin bu şekilde heba edilmesine müsaade edersek bu bizim devletimizin, milletimizin çöküşüne sebebiyet verir.” dedi.

DOĞRUYU GÖSTERMELİYİZ

Takdiri indirim sebeplerinin uygulanmaması gerektiğini söyleyen Erk Oğuz, açıklamasına şöyle devam etti: “Türk insanının izleyeceği yol; kadınlarımız için de çocuklarımız için de Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet temelleridir, bizim yolumuz bu yoldur. Geleneğe göreneğe bakacaksak bizim bedevi kültürüne ihtiyacımız yok, bizim Orta Asya’dan gelen köklü bir geleneğimiz var ve bu gelenekte kadın erkek ayrımı yoktur. Kadın ve erkeğin eşit olduğu ender toplum yapılarının başında gelir Türk toplumu. Kağan sefere gittiğinde ülkeyi Hatun yönetir. Nereden nereye geliyoruz. 13-14 yaşındaki kız çocuklarının imam nikahıyla güya ki bu nikahı kıyan imamda benim gözümde en büyük günahkardır, bunu normalleştirmeye çalışıyorlar. Biz bunu kabul etmiyoruz. Geçtiğimiz hafta Adana’da Sosyal Politikalar Müdürlüğü polis eşliğinde bir düğünü bastı. Bunun takipçisi siyasal iktidarın pek hoşlanmadığı kadın örgütleri, onlar ihbar etti. Bakın diyor; 14 yaşındaki kız çocuğu kendinden 10 yaş büyük bir akrabasıyla aile zoruyla evlendiriliyor. Hemen kızı korumaya aldılar. Bu şekilde Adana’da birçok düğüne engel olundu. Ama bu sadece Adana’nın problemi değil. Trakya’da bu durumu en çok roman vatandaşlarımızda görüyoruz. İnsanlarımızı eğitmeliyiz. Doğruyu göstermeliyiz. Hurafeleri din diye Ortadoğu’nun en karanlık kültürünü görenek, gelenek diye insanların önüne koyup bu çirkinliği legal hale getirmemeliyiz. Küçücük kız çocuğunu 13-14 yaşında diye ama onun rızası var. Onun rızası ne olabilir. Tıp denilen bir bilim var. Bir insanının akli melekelerini dengeli olarak kullanabileceği yaş skalasını ortaya koymuştur. Bu çocuklar henüz çocuktur. Dolayısıyla takdiri indirim sebeplerinin kesinlikle uygulanmaması gerekir.”

VERİLEN CEZADA KAMU VİCDANININ DA RAHATLAMASI GEREKİR

Verilen cezaların kamu vicdanını rahatlatması gerektiğini belirten Nilüfer Erk Oğuz, “Tutuklamanın bir sebebi nedir? İşlenen suçun toplumda infial uyandırması. Çocuklara karşı işlenen cinsel istismar olayları toplumda infial uyandırıyor. Bunlar hem kişiye karşı hem de kamu suçu yani topluma karşı işlenmiş suçlar. Dolayısıyla verilen cezada kamu vicdanının da rahatlaması, tatmin olması, hak, adalet yerini buldu demesi gerekir. Eğer bu sağlanmazsa ki uzunca bir dönemdir bu sağlanamıyor, verilen cezalardan toplum tatmin olmuyor. Mağdur tatmin olmuyor. Ne diyor mağdur yakınları; ben olsam bunu öldürürüm diyor. Hepimizin içinde bir kin, nefret, cezalandırma güdüsü uyanıyor. Çünkü biz insanız. Hukuk insanın yapısına göre şekillenmiş bir disiplindir. Hukuk bunu ön gördüğü için ihkakı hakkı bir suç olarak düşünmüştür.” şeklinde konuştu.

CEZALARIN BALYOZ GİBİ İNMESİNİ İSTİYORUM

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, çocuğa yönelik istismar suçlarında faile verilen cezalara ilişkin, "İngiltere'de 12 yaş altına, bazı ülkelerde 9 yaş altına ağır cezaların verildiğini görüyoruz. Türkiye'de biz de benzer bir uygulama için çalışıyoruz şu an." sözlerine dikkat çeken Erk Oğuz, şu ifadeleri kullandı: “Ben katılmıyorum. Ben anneyim, benim canım acıyor. 12 yaşına kadar çocuk, 12 yaşını doldurup bir gün sonrasında hemen cinsel istismara maruz kaldığında sanık daha mı az ceza alacak. Bu yanlış bir şey; çocuksa 9 yaşında da 13 yaşında da 3 yaşında da çocuktur. Ben burada eşit ve yeknesak bir uygulama istiyorum. Cezaların balyoz gibi inmesini istiyorum.”

SAPIKLIĞIN HAKLI GEREKÇESİ OLUR MU?

Nilüfer Erk Oğuz, açıklamasını şu şekilde sonlandırdı: “Öyle bir zihniyet oluştu ki; tecavüzün haklı gerekçesini bulmaya çalışan bir zihniyet var. Şortu, eteği tecavüzün haklı gerekçesi ve hatta mağduru tecavüzün faili gibi gösteren bir zihniyet var. Bende bu zihniyete şunu soruyorum; Adana’daki, 3 yaşındaki bebeğe ne diyeceksiniz. Acaba o bebeğimiz, o masum yavrumuz hangi cinsel cazibesini kullandı da, o sapığı tahrik etti de, o uğradığı cinsel istismarı hak etti. Bana bunun cevabını versin bu zihniyet. O bebeğin ne suçu var. Bakın bunun kızı, erkeği de yoktur. Konya’da bir özel okulda olan istismar. Yaşları da var çocukların. 14-16 yaş aralığındaki erkek çocukları, hadi buyurun bu erkek çocuklarımızı çocuk saymayacak mıyız? Acaba bu erkek evlatlarımız hangi cinsel cazibelerini kullandılar da uğradıkları bu cinsel istismarı hak ettiler bana bunu söylesin bu zihniyet. Sapıklığın haklı gerekçesi olur mu? Suçun haklı gerekçesi olur mu? Bebeklerimizin ne günahı var. Buna en başta hükümetin dur demesi gerekiyor.”