MEHMET AYTAÇ

İYİ Parti Edirne Milletvekili Orhan Çakırlar, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu bütçeleri üzerine parti gurubu adına söz alarak TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı. Çakırlar konuşmasında şunları söyledi: “1921’de Fransa ve TBMM arasında imzalanan Ankara Antlaşmasının Mimarı Henry Franklin Bovillion Fransa’ya döndükten sonra Kasım 1922’de yaptığı konuşmasında şöyle diyor; Şimdi Şark’a bakın. İki yıl önce Düvel-i Muazzama Türkiye’yi Avrupa Haritasından silmek için ayağa kalktı. Tek bir adam; ayağa kalktı! Tek adam. Siz de benim değerlendirmeme katılacaksınız ki, enerjisi ve karakteriyle bizim ihtilalimizden yani (1789 Fransız İhtilali ) bu yana daha büyüğü görülmemiş bir adam! Parasız, desteksiz, kendi ırkının kaderine olan inancından başka hiçbir şeyi olmayan bu adam Türkiye’deki geleneksel kuvvetleri yanına kattı. Mustafa Kemal! Denedi ve imkânsızı başardı. İki yıllık çabanın sonucunda, bir meclis, idare ve bir ordu kurarak onlarca savaştan sonra İngiltere’nin desteklediği Yunanlılar’ı yendi. Kısacası, sadece kendi faaliyetiyle beş milyon insandan yeni bir millet yarattı ve iki yüz milyon müslümanın manevi lideri oldu.

İşte bu bir adamın istediğinde neleri yapabileceğinin ispatıdır, denmişken; bugün, Gazi Meclisin çatısı altında Genel kurulun 06/12/2022 tarihli oturumunda AK Parti Bursa Milletvekili Zafer Işık tarafından gerçekleştirilen Milletvekilimize yönelik şiddet eylemi, demokrasimize, Yüce Meclisimizin mehabetine yakışmayan bir olay olarak Parlamento tarihine geçmiştir. Bu yetmiyormuş gibi bir üniversite hocası da üzerine tüy dikmiştir. Bu elim olayı şiddetle kınıyoruz. Hiçbir ahlaksız yumruk bizi hakkın ve hakikatin yolundan ayıramayacaktır. Tarih, milletimizin en önemli dayanağı olan hazinesidir. Türkçe’miz de milletimizin en önemli dayanağı ve hazinesidir. Bunlar millet olma şuurunun yıkılmaz kaleleridir. İşte bu bilinç bizlere, Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasıdır. Türkçemize sahip çıkmamız, gönül kalelerinden birini en önemlisini korumamız demektir. Kaşgarlı Mahmut’tan, Yusuf Has Hacip’ten,  Gaspıralı İsmail Bey’e ilim bayrağımızı dalgalandırmamız demektir. Türk Dil Kurumumuzun bilimsel faaliyetlerini geliştirerek Türkçe’mizin ne denli önemli ve geniş bir kullanım alanına sahip olduğunun anlatılması en önemli vazifesidir. Bazılarının dediği gibi; “Maalesef, bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi dilimizi hasıl bütün düşüncemizi yok etmiştir” Bunun doğru bir yaklaşım olmadığını cümle alem bilmektedir. Kurumlar kendi içlerinde yapılan, uluslararası alanda etki uyandırmayan faaliyetler yerine uluslararası faaliyet alanlarını da genişletmelidir.

Sadece bu da yetmez. Kendi devletimizin sokaklarında yürürken adeta yabancı bir ülkenin sokaklarında yürüyormuşçasına, Türkçe dışında, pek çok dile ait tabelaların varlığı bugün maalesef alışılmış bir duruma dönüşmüştür. Türk tarihi de Türk Milletinin bir başka gönül kalesidir. Şanlı tarimizin her aşamasının anlaşılması, anlatılması, olmazsa olmazlarımızdan olmalıdır. Son dönemde ekranlarda zuhur eden tarihi gerçeklikleri bilerek yahut bilmeden çarpıtan dizilerden, tarih bilimine dair en ufak eğitimi bile olmayan, belli çevrelerce desteklenmekten başka bir mahareti olmayan şahısların yaydığı uydurma ifadelere kadar şanlı tarihimizin yazımı tehlike altındadır. Evlerimize giren sözde dizilerin içeriğine dair çok iyi çalışılmalıdır. Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün tensip ve emirleriyle kurulan, kendisinin mirasına konu olan, Türk Tarih Kurumu; “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır” veciz ifadelerinde de çok açık bir şekilde yer aldığı gibi Türk Tarih Kurumumuzun etkin vazife yapması milletimizin tarihiyle buluşmasını sağlayacaktır. Bu sebepten dolayı; Türk Tarih Kurumumuzun Milli Eğitim Bakanlığımız ile ilişkilerinin tıpkı Türk Dil Kurumumuzun da olması gerektiği gibi kurullar açısından geliştirilmesi gerekmektedir. Gereği halinde ders müfredatlarının hazırlanması hususunda anılan kurumlarımız daha etkin ilişkiler yürüttüğü gibi Kültür Bakanlığımız ile de ilişkileri etkinleştirilmelidir. Bu ilişkilerin etkinleştirilmesi yalnızca sekretarya görevi oluşturacak, belli dönemlerde toplantı yapılarak fotoğraflarının paylaşılması ile gerçekleşecek şeyler değildir. Anılan kurumların uzmanlarının dünya çapında faaliyetlere imza atacağı etkinlerin gerçekleştirilmesi gönül kalelerimiz olan Türkçemizin ve tarihimizin tüm dünyaya da anlatılması demektir. Bu hususta gerekli adımların atılması en az terörle mücadele ve sınır güvenliğimiz kadar önemlidir. Zira fiziki güvenliğimiz ile manevi güvenliğimizin beraber sağlanması içinde bulunduğumuz asrın bir Türk asrına dönüşmesini sağlayacaktır. Kültür ve Turizm Bakanlığının tarafından düzenlenen Başkent Kültür Yolu Festivali, Ankara kadar köklü bir geçmişe sahip olan Ulus semti ve çevresindeki tarihi ve kültürel mekanları içine alan 5.7 kilometrelik bir güzergâh üzerindeki 70 farklı noktada gerçekleşeceğinden bahsedilmişti.

Fakat bu festivalde Cumhuriyetimiz kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir ne sebeple yer almadığını anlamış değiliz. Cumhuriyet ile özdeşleşen Ankara’nın önemli simgesi Türk Milleti için büyük önem arz eden Anıtkabir’in bu etkinlikte yer almaması çok şaşırtıcıdır.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına on ay kadar bir süre kaldı. Cumhuriyetimizin 100. yaşını kutlamak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele kahramanlarımızı yad etmek için az zamanımız var.

Türkiye Cumhuriyeti varlığını borçlu olduğu Atatürk’e, Milli Mücadele kahramanlarına, gazi, şehit ve vatandaşlarına minnettarlığını göstermelidir. Ülkemizde Kültür Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna bu anlamda önemli rol görevi düşmektedir. Daha önce önemli görevler üstlenmiş olan kültürel kurumlarımız bir an önce harekete geçirilmedir. Atatürk’ün 100. yaşı hasebiyle 1981 yılında çeşitli yayınlar çıkmış, bugün halen daha kaynak görevi gören eserler basılmıştır. Akademik ve akademik olmayan birçok eser halen daha 1981’de basılan Atatürk eserlerini kaynak olarak kullanmaktadır. Günümüz imkanları sayesinde daha iyi yapılacak bir adanmışlıkla Cumhuriyetimizin ve Atatürk’ün yazılı ve görsel mirasının genç nesillere aktarılması için bir an önce gerekli ödenek ve finansal desteğin hazırlanması gerekmektedir. Bir kültür ve tarih sorumluluğunun ötesinde bilinç ve vefa nişanesi olacaktır. Halihazırda yurt içinde Üniversiteler ve Tarih Vakfı gibi kurumlar ile yurtdışında da Türkiye Çalışmaları bölümlerine sahip önde gelen üniversiteler Cumhuriyet’in 100. Yılı Başlıklı kitaplar yazmaya başlamıştır. Bu üniversiteler ve bölümler bazen rekabet bazen de dayanışma içerisinde yayın yarışına girmiştir. Türkiye Cumhuriyet hükümetinin ve Atatürk’ün en önemli mirasları olan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu desteklenerek Cumhuriyetimize yakışır bir 100. yıl için kolları sıvamalıyız.”