ERDOĞAN DEMİR

Konuyla ilgili açıklama şöyle; “Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve  Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ isimli ÇEDES projesi kapsamında, İzmir dahil birçok ilde 842 lise ve ortaokula, ‘manevi danışman’ adı altında din hizmetlerinde çalışan kişilerin görevlendirilmesine karşıyız. 

ÇEDES VE BENZERİ UYGULAMALARDAN DERHAL VAZGEÇMELİDİR

1.Laikliği ve laik eğitimi hedef alan politika ve uygulamalara derhal son verilmelidir.

2-Okullarda imam istemiyoruz

3-Karanlığa teslim olmayacağız.

4-İmam değil öğretmen istiyoruz.                                                                        

Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı, bizzat iktidar eliyle hayata geçirilen ve birbirinden ayrı olması gereken eğitim alanı ile inanç alanlarının birbirine karıştırılmasına yönelik ÇEDES ve benzeri uygulamalardan derhal vazgeçmelidir. 

YAŞAM TARZI HEDEF ALINIYOR

Türkiye'de siyasi iktidarın eğitim sistemini siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda, dini kural ve referanslara göre biçimlendirmek istediğini Eğitim Sen olarak onaylamamız mümkün değildir. Son yıllarda, Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve dernekler arasında çok sayıda iş birliği protokolü imzalandığına, bu ortak projeler üzerinden eğitimi ‘dinselleştirme’ sürecinin hızlandırıldığı görülmektedir. Doğrudan laik eğitimi ve laik yaşam tarzını hedef alan uygulamalar hayata geçirilmek istenmektedir.

“ÇEDES İKTİDARIN SİYASAL İDEOLOJİK ÇİZGİSİ”                    

ÇEDES Projesi’nin iktidarın eğitim sistemini siyasal-ideolojik çizgisi ve dini-kültürel ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirme hedefinin son örneğidir. Hiçbir toplum birbirinin aynı ve tamamen aynı düşünen, aynı inancı paylaşan, aynı ‘manevi değerleri’ benimsemiş insanlardan oluşmamaktadır. Laiklik anlayışı gereği farklı, inanç, düşünce ve değerler karşısında tarafsız olması gereken bir devletin, sadece bir dinin ve mezhebin öğretilerini, sadece belli bir inancın benimsediği manevi değerleri tüm okullarda ‘tek doğru’ olarak öğretmeye çalışması doğru bir uygulama olmadığı gibi, farklı inançtan öğrencilere yönelik açık bir dayatma ve ayrımcılıktır.

Türkiye’de eğitim politikalarının merkezinde yer alan “tek din, tek mezhep” anlayışının, farklı kimlik ve inançlara karşı önyargıları diri tutan ve milliyetçilik temelinde yükselen resmi ideolojiyi besleyen ‘manevi değerler eğitimi’ uygulamasının okullardan başlayarak ülkede yaratılan kutuplaştırmayı derinleştirmektedir. Böyle bir uygulamanın hem çocukların sağlıklı gelişiminin hem de eğitim sisteminde eşit, özgür ve bilimsel düşüncenin ilerlemesinin önünde önemli bir engel oluşturmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı, ÇEDES ve benzeri uygulamalardan derhal vazgeçmelidir. Çocuklarımız, ÇEDES ve benzeri projelerle siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerinin parçası haline getirilemez! Bu konuda eğitim emekçileri başta olmak üzere, öğrencilerimizi, velilerimizi ve demokratik kamuoyunu birlikte tavır almaya ve ortak mücadeleye davet ediyoruz.”