Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları, başta Mustafa Kemal Atatürk, çalışma arkadaşları ve yoldaşlarıyla birlikte ülkemizi dışa bağımlılıktan ve sömürüden kurtarmanın en önemli ve yegane yolunun “Tam Bağımsızlıktan” geçtiğini, bunun içinde “Milli Sanayi ve Milli Ekonomi”nin kurulmasının zorunluluğunu öne koyarak, 1926 yılında “Alpullu Şeker Fabrikası, Kayseri Uçak Fabrikası, Uşak Şeker Fabrikası” kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. (Yanlış okumadınız, bunları 1926 yılında yapıyorlar.) “Milli Sanayi hamlesi” bunlarla sınırlı kalmamış; Demir-Çelik Sanayi’nden, Dokuma Sanayine, Bankacılığa, Çimento Sanayisi, Tarım ve Hayvancılığın teşviki için Et Kombinalarının kurulmasına kadar uzadıkça uzayan yüzlerce fabrika ve tesis kurulmuş, fabrikalara hammadde üreten çiftçiler, muhtelif teşvik ve destekler yapılarak güçlendirilmiştir. “Köylü, Milletin Efendisidir” sözünün bu dönemde söylendiği bilinmektedir.

 Askeri işgallerle ülkemizi ele geçiremeyen, boyun eğdiremeyen Emperyalist saldırganlar, bu kez büyük ekonomik tekeller ve işbirlikçileri ile birlikte dışa bağımlı, özelleştirmeci ekonomi politikaları, kandırmacaları, yalanları “Dünyayla Bütünleşme, Küreselleşme, Entegrasyon, Özelleşince yükten kurtulacaksınız, Özelleşince Hizmet Rekabetle Güzelleşecek vb.” söylemleriyle, çok güzel jelatinle süslenip paketlenmiş ürünü kendileri aldı, halka sadece ambalaj kağıdı, jelatin kaldı. O dönemin zorlu koşullarında büyük özveriler, emekler vererek kurulan bu fabrikalar, tesisler neredeler… Kimlerin eline geçti, şuan o fabrikaların yerlerinde neler var… AVM’ler, Rezidans’lar vb. O satılan fabrikalarda çalışan işçilere ne oldu? Bilinmiyor, dört bir yana dağıldılar.

 Şimdi sıra, son kalan Şeker Fabrikalarında mı? Yani Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesi ile “Her Fabrika Bir Kaledir.” Cumhuriyet’in son kaleleri şimdi ne olacak?

Şeker Fabrikası demek: ÜRETİM, ÜRETİM, ÜRETİM demek, istihdam demek, kısaca ekonomi demek. Alpullu Şeker Fabrikası’nın kapatılması, Keşan’da pancar eken çiftçiler dahil olmak üzere, adeta tüm Trakya pancar çiftçisini olumsuz etkileyecektir. Bilindiği gibi, şeker ve şeker pancarı stratejik ürünler arasında yer almaktadır. Şeker Fabrikası demek: “Pancar” demek, Şeker demek, İspirto ve Küspe demek. Türk çiftçisinin ‘”Gıdası” demek. Önemli hayvan gıdası da bedava demek… Aynı zamanda pancarı söken, temizleyen, taşıyan, çalışan muhtelif esnafın da kazancı demek…

Tüm bunları görmemezlikten gelip yok sayarak, şeker fabrikalarının kapatılmasını istemek ve dolayısıyla ülkemizin şeker ihtiyacını dışarıdan ithal olarak, “Nişasta Bazlı Mısır Şurupları” ile karşılamak, ne kadar milli politikadır, düşünmek gerekli!

Üstelikte; Nişasta bazlı şekerin insan sağlığına zararlı olduğu tartışmaları yoğun olarak da devam ettiği süreçte…

Cumhuriyet Dönemi’nin “Son Kaleleri” olan şeker fabrikaları da giderse, geriye hiçbir “Kale” kalmıyor…