SONGÜL KONAR

Milletvekilleri Gaytancıoğlu ve Çakırlar, ürünlerin ithal edilmesindeki en büyük etkenin girdiler ve yüksek gelirler olduğunu vurguladılar.

GAYTANCIOĞLU: “YERLİ MALI HAFTASINI NEREDEYSE HERKES UNUTTU”

Bir dönem çok önem verilen Yerli Malı Haftasında herkese eğitimler verilerek halkın bilinçlendirildiğini dile getiren Gaytancıoğlu, “Bilinçli bir şekilde yerli malı tüketilmesi için okullarda bilgileri veriliyordu, kompozisyonlar, şiirler okutuluyordu. Yerli malımız varken özellikle ithal malı kullanmamamız gerektiği konusunda çeşitli şeyler geliştirilmişti. Hatta bir dönem Türkiye Cumhuriyeti’nin 1983 yılına kadar uyguladığı ithal ikameci politikaları vardı. Yani dışarıdan ithal edeceğimize kendimiz yapıp, üretelim. Örneğin pirinç ithal etmeyelim bulgur tüketelim, yurtdışından lüks peynir ithal etmeyelim kendimiz üretelim. Yurtdışında daha ucuz bir ürün bile olsa, kendimiz yapıp kendimiz üretelim mantığı vardı. Özellikle tarım ürünlerinde kesinlikle ithal yoktu. Her şeyi üretmeye çalışan bir politika vardı” dedi.

GAYTANCIOĞLU: “ÜLKEMİZDE REKABET ANLAMINDA ÜSTÜN YETİŞEN ÜRÜNLERİ BİLE TÜRKİYE BUGÜN İTHAL EDİYOR”

Şu an geldiğimiz noktada Türkiye’nin iğneden, ipliğe ve samana kadar her şeyi ithal eder konumda olduğunu vurgulayan Gaytancıoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Önce neler ithal edilebilir onu sorgulamak lazım. Kendisinde üretilemeyecek, bilgi birikimi ve teknolojisi olmayan ekipman ve makinesi olmadığında ithalat yapılabilir. Kendi topraklarımızda yetişmeyen hatta verimli yetişmeyen üründe ithal edilebilir. Ülkemizde rekabet anlamında üstün yetişen ürünleri bile Türkiye bugün ithal ediyor. Buğdaydan mısıra, arpaya, ayçiçeğinden soyaya, mısırdan mercimeğe kadar tüm tarım ürünlerinde net ithalatçıyız ve bu ürünlerde dünya verim ortalamasının üzerindeyiz.”

GAYTANCIOĞLU: “BUNUN ÇÖZÜMÜ ÜRETİME YÖNELİK POLİTİKALARA DESTEK VERMEK, ÇİFTÇİYİ DESTEKLEMEK”

Hükümetin ekonomide bir türlü iyi bir tablo çizemediğini, üretimi desteklemediği ve faizleri düşüremediği için sıkıntıların olduğunu söyleyen Gaytancıoğlu, “Sorun maliyetlerde, maliyetler çok yüksek dünyanın en pahalı enerjisini, en pahalı akaryakıtını, en pahalı gübresini, yemini çiftçilerimiz kullanıyor. Ciddi anlamda vergiler olduğundan çok pahalı oluyor. Hükümet ekonomide bir türlü iyi bir tablo çizemediği için, üretimi desteklemediği ve faizleri düşüremediği için sıkıntılar var. Faizler baskı yaparak düşürtülüyor, faizler gerçekte üretimle verimlilikle düşer. Üretim olduğu takdirde ithalat kendiğilinden olmaz, maliyetler düştüğünde rekabet edebilir hale gelir. Örneğin çeltikte dünya verim ortalaması pirinçte. Dünyada ortalama 350 kilogram ise Türkiye bunu 750-800 kilogramını kendi üretiyor, buna rağmen hala pirinci ithal ediyoruz. Demek ki maliyetlerle ilgili sorunları çözememişiz. Dünyanın en pahalı enerjisini, en pahalı yemini, gübresini bizim çiftçimiz kullanırsa tabi ki rekabet edemeyiz, bu sefer ithalatçı ülke oluruz. Bunun çözümü üretime yönelik politikalara destek vermek, çiftçiyi desteklemek, sulama altyapısını güçlendirmek. En önemlisi de bilinci yaymak. 81 milyon insana yeniden Cumhuriyetin kuruluşundaki felsefeyi getirmek. CHP olarak neden sürekli Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönemiz gerektiğini söylüyoruz, çünkü Cumhuriyet kuruluş ayarlarında biz ithalatçı olmayalım, ihtiyaç olan şeyleri alalım diyorduk. Örneğin ilaç ihtiyaçtır ithal edilir, makine ihtiyaçtır makine ithal edilebilir. Ama karın doyurmak için pirinç, ayçiçeği, buğday, mercimek ithal ediliyorsa, biz bunları zaten üretebiliyoruz, ithal etmemize gerek yok. Yerli Malı son derece önemlidir. Eğitim sisteminde yurttaşlarımıza tekrardan bu eğitimi vermemiz lazım” diye konuştu.

ÇAKIRLAR: “TÜRKİYE’NİN BİRÇOK YERİNDE TARIM ALANLARIMIZIN EN VERİMLİ ARAZİLERİNİ KONUTA AÇIYORUZ”

İYİ Parti Milletvekili Orhan Çakırlar ise, bir ülkenin kalkınabilmesi için kendi iç kaynaklarını en yüksek oranda değerlendirmesi gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Bugün bizim üzerinde en çok durduğumuz ve belki de eksikliğini çok iyi beceremediğimiz bir şey var. Elimizdeki kaynakları bile bildiğimizi düşünmüyorum. Dünyada bor madeninin yüzde 70’ine sahibiz, çok önemli bir malzeme ama bundan ne kadar yararlanıyoruz? Tarım alanlarımızı ne kadar kullanabiliyoruz? Aksine Türkiye’nin birçok yerinde tarım alanlarımızın en verimli arazilerini konuta açıyoruz. Çiftçinin hali ortada. Birinci kademe üretici olan ve dünyanın açlık ile karşı karşıya kaldığı bu dönemde bile çiftçimiz köylerini terk ediyor, hayvancılığımız durmuş vaziyette. Dolayısıyla gerek sanayide gerek tarımda ve diğer kaynaklarımızı mümkün olduğu kadar en yüksek seviyede değerlendirip ihracata dönük yatırımlar yapmamız lazım. İşsizliğimiz, insan kaynaklarımız değerlendirme açısından üst düzeye çıkmalı.”

ÇAKIRLAR: “ÜRETİMİ KENDİ KAYNAKLARI İÇERİSİNDEN DEĞERLENDİREN ÜLKELER ZENGİNLEŞİYOR”

12-18 Aralık arası Yerli Malı Haftası olarak okullarda etkinlikler düzenlediklerini ve bunun hafızalarda milli şuur olarak yer aldığının altını çizen Çakırlar, sözlerine şöyle devam etti: Bu tarihler arasında Yerli Malı Haftası düzenlenirdi. Evlerimizde mısır patlatırdık, fındık, fıstık getirirdik okula. Ne üretiyorsak kendi ürünlerimizi sınıf arkadaşlarımızla yerli malı haftasında yerdik. Çocukluğumuzda hafızalarımızda bir milli şuur olarak oluşurdu. Şimdi bakıyoruz sokaklarda, caddelerde geziyoruz veya mağazalara giriyoruz, kendi milli üretimimizden kaynaklanan peynirin envai çeşidi bizde olmasına rağmen Hollanda Peyniri, Fransız Peyniri, İtalyan Peyniri var. Milli kaynaklarımızın iyi değerlendirilmesi ve devletin buna dönük yatırımlar yapmasını düşünmemiz lazım. Üretimi kendi kaynakları içerisinden değerlendiren ülkeler zenginleşiyor. Ümit ederim daha aklı başında birtakım projeler geliştirilir. Çünkü biz bunları önemsiyoruz. Üretime dönük fabrikalar harıl harıl çalışmalı. Başkaları geleceğine biz kendi fabrikalarımızı kurmalıyız. İşsizliğin önüne geçmeliyiz. Ülkemizin kalkınabilmesi için gayret sarfetmemiz gerekir.”