Keşan Görsel Sanatlar ve Kültürel Araştırmalar Derneği, sanat ve edebiyat konulu film gösterimlerinin 3.’sünde Yönetmen Yılmaz Erdoğan’ın Kelebeğin Rüyası isimli filmini gösterdi.

2013 yılında gösterime filmin oyuncuları arasında Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat, Belçim Erdoğan, Yılmaz Erdoğan alıyor. Film 86. Akademi Ödülleri'nde Türkiye'nin yabancı dilde en iyi film dalında Oscar aday adayı olarak seçilmişti.

Son derece hüzünlü bir içeriğe sahip olan film başta şair 2. Dünya Savaşı yıllarında Orhan Veli Kanık başta olmak üzere Garip akımının etkisi altında olan 2 genç şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun hikâyesini aktarıyor.

Genç şairlerin öğretmenleri Behçet Necati ile olan ilişkilerini de değinen film Zonguldak’ın 1940 yıllardaki durumu, yoksulluk, Zonguldak madenlerinde zorla çalıştırılan köylüler, kömür madenciliği, verem hastalığı, Halkevi’nde tiyatro çalışmaları, edebiyat sevdası, dergi çıkarma macerası gibi birçok konuya temas ediyor.

Zerlanis Sinema Kulübü yine filmden akılda kalan sözleri derledi:

Günün birinde ermiş, rüyasında kelebek olduğunu görmüş. Uyandığında kafası karışmış. Kendi kendine şöyle demiş: ‘Ben mi rüyamda kelebek olduğumu gördüm yoksa kelebek mi rüyasında ben olduğunu gördü?’

Bütün dünya savaşırken bu kadar güzel olmak doğru mu?

En güzelinin bile bir şiirlik canı var.

Herkes gibi olana şiir yazılır mı?

Sahi o zamanlar hepimizin babası neden serbest meslek sahibiydi? Neden hiçbir zaman babamızın mesleğini söyleyemedik? Neden 'Benim babam bizi geçindiremeyecek bir meslekte çalışıyor.' diyemedik? Neden 'Benim babam bizi geçindirmek için bir senede saçlarını beyazlattı.' diyemedik? Yoksa utanıyor muyduk? Biliyor musun o çocukluğum bana çok dokunuyor.

Yaşadıkça öğrendim; kimi sevgililer uzağına düşer insanın. Kalabalıklara karışır. Kimi sevgiler kara toprağa.

Anlıyorum ki öğretmen olmak yetmiyor, daha başka bir şey olmak gerek. Ama ne! Biri bilmeli diyorum, bilmeli! Fakat bilmiyor kimsecikler; kime sorsam dili lal!

Müdür yardımcımız Yusuf Hoca biliyor bu sırrı. Eylül sarısına boyanmış bir günde ona soruyorum. Buğulanıyor gözleri, şefkat kesiliyor birden:

Aşk bahanesidir şiirin.

Her biri gittiğinde kıyamet koptu sandığım sevgililerim. Unutmayı öğrettiler bana giderken

Taşı yüreğime basıp, sabrı kaynatırım tencerede. Ve bir Ömer beklerim, kapıma çuval dolusu umut bıraksın diye...

Beklentilerdir insanı var eden, o beklentilerdir ki gerçekleşince insanı insan eder.

Sait Faik’in dediği gibi; “Biz hepimiz biraz şairdik”

Her inciniş büyük bir yara açıyor ruha. Buna sebep olmaktan korkuyorum doğrusu.

Bir karakterin oluşumunda, bir hayatın kuruluşunda ve bir yüreğin kurtuluşunda payı olan insanlara ne mutlu!

Sarıldığımda bir kez daha anladım onu ne kadar çok sevdiğimi ve kaybetmek istemediğimi.

Demek insan mutlu olunca gördüğü şeyler de güzelleşiyormuş.

Gülmeyi unutan yüzleri güldürebilmek insanlara verilmiş ne güzel armağan!

Hayat derinliklere dokunulduğu kadar hayat. İnsan derinliğine göz kırpıldığı kadar insan. Keşfedilmemiş güzelliklerin sırrı, gözler ruha baktıkça aynalara yansır.

Hatırlarsan bizim ortaokulda hocalar bizim gürültü yapmamızdan rahatsız olduklarında ve hatta çaresiz kaldıklarında şu bedduayı ederlerdi: “İnşallah bir gün siz de öğretmen olursunuz ve görürsünüz gününüzü!” Dedikleri gibi oldu sanırım.

İlk maaşımı olduğu gibi kömüre verdim. Isınsın diye ellerim. Yüreğimi ısıtmak içinse öğrencilerimin gözlerindeki kıvılcımlardan alevler büyüteceğim.

Sayfaların arasına serpiştirilmiş kuru karanfilleri görünce dondum kaldım. Ne demek yani bu şimdi? Benim akıbetim de sayfaların arasında kuruyup kalmak mı olacak?

Ağlamak da bir erdemdir. Gözyaşlarımız nasılsa bulur birbirini; karışır birbirine...

Artık buluşmak mahşere kaldı.

Sevgili şair… Belki de sen haklısın… En iyisi susmak. Susmak ve unutmak. Unutmak mümkün değilse de belki hatırlamamak…

Kız şiirden anlıyorsa beni seçer, anlamıyorsa zaten senin olsun.

"Diyecekler ki arkamdan, ben öldükten sonra. O yalnız şiir yazardı ve yağmurlu günlerde elleri cebinde gezerdi. Yazık diyecek hatıra defterimi okuyan. Ne talihsiz adammış, imanı gevremiş parasızlıktan."

Sen çok güzelsin, sebepsizde gülebilirsin.

Peki, hiç ciddi olmadan yaşamak mümkün müdür? Vallahi biz denedik.

Sen kötü şeyleri çok güzel söylüyorsun.

Bir kızın şiiri beğenmesi şairi de beğeneceği anlamına mı gelir?

Yolcu vazgeçmeyi bilecek. Yoksa gölgesi boyunu aşar.

Belki bir kelebek o kadar memnun ki rüyasından, uyanmak istemiyor uykusundan

Gösterimlerin devam edeceğini duyuran Dernek Başkanı Aydın Yıldırım, gösterimlere katılmak isteyen Keşanlıların derneğin sosyal medya hesapları üzerinden iletişime geçebileceğini bildirdi.