BÜLENT SAYLAM

Beksaç, Edirne’de daha çok Keşan, Enez, İpsala ve Meriç ilçelerinde çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını ve yaptıkları çalışmalar sonucunda şaşırtıcı bilgilere ulaştıklarını söyledi. Doktora tezi çalışmaları sürdüren İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nden İsmail Hakkı Kurt’un çalışmalarının da Keşan’ı ilgilendiren Edirne Kaleleri çalışmasının olduğu bilgisini veren Beksaç, Edirne’nin tüm ilçelerinde taramalarını tamamladıklarını ve bu çalışmalarını derlediği kitabı için de mesaiye başladığını kaydetti.

GÜZEL BİR DOKTORA TEZİ ÇALIŞIYOR

Edirne bölgesindeki çalışmalarına devam ettiklerini ifade eden Beksaç, “Bu bölgede Keşan, Enez, İpsala, Meriç’te çalışmalarımız devam ediyor. Bu seneki çalışmalarımızı ağırlıklı olarak Meriç’e kaydırmak istiyoruz. Bunun dışında özellikle Enez bölgesinden gelen yeni buluntular var.  Lalapaşa üzerinden Süloğlu’nda yeni buluntularımız var. İlginç buluntular bunlar. Özellikle Keşan’ı ilgilendiren bağlamda Edirne Kaleleriyle ilgili bir doktora çalışması var. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü kapmasında İsmail Hakkı Kurt çalışmalarını yapıyor. Biz kendisiyle birlikte çalışıyoruz. Senelerdir birlikte çalıştığımız bir arkadaşımız. O kaleler konusunda uzman, daha önce Kırklareli ve Tekirdağ kıyı bölgesiyle ilgili bir kitabı da vardı. Dikkatini Edirne kalelerine çevirmiş durumda. Enez’i bitirdi, Keşan’ın önemli bir bölümünün çalışmalarına devam ediyor. Birkaç kalesi kaldı. Güzel bir doktora tezi çalışıyor.” şeklinde konuştu. 

İLGİNÇ BİR PREHİSTORİK YAPILANMA KARŞIMIZA ÇIKTI

Kendi çalışmalarında daha çok yerleşim birimleri üzerine yoğunlaştığını söyleyen Beksaç, çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi: “Kutsal alanlarla ilgili çalışmalarımı sürdürüyorum. Keşan’daki özellikle kaleler dışındaki ulaşım yolları bağlantıları iletişim sistemleri kavramında ben çalışmalarımı devam ettiriyorum. Bu dönem ağırlıklı olarak İpsala, Meriç’te tamamlamak istiyoruz. Geçenlerde Uzunköprü bölgesini bitirdim. İlçenin bütün köylerini ziyaret ederek oradaki kültür mirasını yakından görme fırsatımız oldu. Bu bağlamda hiç bilinmeyen iki tane tahkimatlı kale niteliği taşıyan bir yerleşim alanı bulduk. 70 tane Tümülüs tespit ettik. Çok sayıda ağırlıklı olarak Orta Çağ’dan yerleşim alanları tespit ettik. Bunlar arasında da daha erken süreçlere giden kalkolitik süreç olarak bildiğimiz süreçlere giden yerleşim alanları bulduk. Bunlar kapsamında bir tane de Havsa’nın güneyinde çok enteresan kalkolitik erken boğaz ve iç boğaz dönemi buluntuları veren yerleşim alanı ortaya çıktı. Bu Keşan’ı da ilgilendiren bir durum. Burada çıkan malzemeyi biz tam olarak ağırlıklı olarak görmesek de Keşan’da daha önce bulduğumuz keramit buluntuları ile ve bazı taş balta buluntuları ile ele aldığımızda takdirde ilginç bir paraleite ortaya çıkmaktadır. İlginç bir prehistorik yapılanma karşımıza çıktı.”

ORADA YAŞAYAN KABİLENİN ŞEFLERİNİN YERLEŞİM ALANI OLMA İHTİMALİ ÇOK YÜKSEK

Enez’de ilginç buluntulara rastladıklarını kaydeden Beksaç, “Ve tabiî ki ilginç olan Enez. Enez’de biz bir hihak bulduk bu Avrupa tipi bir kale. 2017 çalışmalarımız sırasında karşımıza çıktı. Şu anda bizim Trakya’da tanıdığımız Edirne’de karşımıza çıkan bir ilk. Yine Enez’in arkasında Hisarlı’da bir opida var büyük bir kayalık alan üzerine yayılmış baya baya büyük bir opida muhtelemen bunun antik kayıtlarda adı olan Asintia Kenti olduğunu tahmin ediyoruz. Orada yaşayan kabilenin şeflerinin yerleşim alanı olma ihtimali çok yüksek. Bölgede ayrıca yeni kaya sunakları bulduk. 2017 çalışmalarında daha önce kimsenin bahsetmediği bir kaya sunağı bulduk. Çok enteresan bölgeye has fönkaya adı verilen ve Trak dönemi malzemesi ortaya çıktı sadece bu bölgede var. Edirne’nin diğer bölgelerinde rastlamadığımız bir fırınkayalar. Fırınkayaların enteresan tiplemeleri karşımıza çıktı. Bağlantılı kültler hakkında bir şeyler söyleme olanağı veren örnekler elde ettik. Bunlara benzeyen aynısı olmasa da birkaç örnek Kırklareli’nde Pınarhisar çevresinde karşımıza çıkmıştı. Fakat bu fırınkayalar tipik olarak Yunanistan’da Batı Trakya ve Bulgaristan’da benzer örnekler vardı. Bizim Doğu Trakya için son derece ilginç bir anıt tipi. Bunların içlerinden birisinde çift balta navris sembolü hakikatken çok çok önemlidir. İşaret bir sembol olarak karşımıza çıkıyor. Yaptığımız çalışmalarda Enez’i İpsala’ya bağlayan yol üzerinde sunaklardan birinde karışımıza çıkıyor. Muhtemelen bunun da antik kayıtlarda adını tespit etme fırsatımız oldu.” dedi. 

KOYUNTEPE’DE KÖYÜN HEMEN YANI BAŞINDA BÜYÜK BİR SUNAK VAR

İpsala’daki çalışmalar hakkında da bilgi veren Beksaç şunları söyledi: “Bunlar dışında İpsala’nın güneyinde Koyuntepe’de köyün hemen yanı başında DSİ’ye bağlı taş ocaklarının tahrip ettiği büyük bir sunak var. Onun da antik kayıtlardaki ismini tespit ettik. Bu da Trakya arkeolojisi açısından gerçekten çok önemli buluntular olarak karşımıza çıkıyor. Enez çevresinde neolitik buluntular dışında erken bronz çağı geç bronz çağı hatta orta bronz çağı verileri ortaya koyan birkaç şehir buluntular var. Bu çok ilginç. Güneybatı Anadolu’yla Enez arasındaki bağları gösteren erken neolitik dönem sonrasındaki bronz çağı malzemesi açısından önem taşıyor. Bunlar Keşan’ı da yakından ilgilendiren konular.”

ASTRONOMİ GÖZLEM MERKEZİ TAHMİN ETTİĞİMİZ BİR ALAN BULMA FIRSATIMIZ OLDU

Edirne’nin kuzey kesiminde çok enteresan bronz çağı buluntularının olduğunu kaydeden Beksaç, “Esasen yeni buluntular itibariyle baktığımız zaman çok çok şeyler söylememiz mümkün. Edirne’nin kuzey kesimindeki buluntular arasında çok enteresan astronomi gözlem merkezi tahmin ettiğimiz bir alan bulma fırsatımız oldu. Verilen çalışmalarımızın sonuna geldik onun hakkında da bir kitap yazıyorum. O çalışmalarımı sürdürüyorum. Her an Edirne taramalarımız bitmek üzere yeni yeni buluntular da gelmeye devam ediyor ve her gün çok önemli buluntular tespit ediyoruz. Şaşırtıcı buluntular olarak karşımıza çıkıyor. Anlatılanların bilinenlerin dışında Edirne bir Trakya olduğu netlik kazanmış oluyor. Bütün ilçeleriyle Edirne’nin, Kırklareli’nin önemi gözlerimizin önüne seriliyor.” diye konuştu. 

BURADA GÖZ GÖRE ALANDA KATLİAM YAPILMIŞ

Yayla’da çok kalınmış bir durum olduğunu söyleyen Beksaç, şunları dile getirdi: “Arkeolojik alan yok olmuş. Bölge insanlarının bize anlattıklarına göre yıkılmadan önce sığ olan bir şehir söz konusu. Kapıların tarzı elimizde var. Burada göz göre alanda katliam yapılmış. Burası büyük bir kent. Yerlerini bile bu kapıların hatırlayanlar var. Yayla’da gerçekten büyük bir trajedi var. Yayla ile bağlantılı bir de kule var. Enez’de Karaincirli’nin yakınlarında bir kule var. Kayalıkların üzerinde bu kule daha ziyade Yayla’daki orta çağ şehriyle bağlantılı ve muhtemelen fener veya işaret kulesi olarak kullanılmış çok enteresan bir kulenin kalıntıları var. 

KULE DE ERİKLİ’DEKİ YAPILANMA SIRASINDA YOK OLMUŞ GİTMİŞ

Erikli’den müzeye ilginç bir buluntu getirildiğini belirten Beksaç, “Gözümüzden kaçan bir buluntu da Erikli’de var. Arkeoloji müzesine getirilen Roma Dönemi mermerden yontulmuş bir altar getirildi. Bize bu kalıntılar Erikli’de de bir kule olduğunu söylüyor. O kule de Erikli’deki yapılanma sırasında yok olmuş gitmiş. Şu an baya baya bir malzeme var elimizde oturup bir toplanması bile baya bir vakit alacak.” dedi.