EDİRNE GÜNDEM GAZETESİ

AK Partili Melek Uzgör, İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapısına zarar verdiğini ve eşcinselliği normalleştirdiğini savunurken; CHP’li Çiğdem Gegeoğlu, İstanbul Sözleşmesi’nde yer aldığı iddia edilerek eleştirilerin hedefi olan maddelerin içeriğini tek tek anlattı.

Edirne İl Genel Meclisi’nin dün düzenlenen toplantısında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Türkiye’de feshedilen İstanbul Sözleşmesi gündeme geldi. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) İl Genel Meclisi Merkez Üyesi Melek Uzgör ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Genel Meclisi Merkez Üyesi Çiğdem Gegeoğlu, toplantıda gündem dışı söz alarak, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili açıklamalarda bulundular.

AK Partili Melek Uzgör, konuşmasında İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapısına zarar verdiğini ve eşcinselliği normalleştirdiğini savunurken; CHP’li Çiğdem Gegeoğlu, sözleşmede bulunan bazı maddeleri tek tek hatırlatarak Uzgör’ün iddialarına cevap verdi. Uzgör, konuşmasında ayrıca feshedilen İstanbul Sözleşmesi’nin yerine Ankara Sözleşmesi’nin hazırlandığını açıklarken; Gegeoğlu ise sözleşmenin feshedilmesinin etkilerine dikkat çekti.

“AİLE YIKIMI HALİNE GELDİ”

Uzgör, İstanbul Sözleşmesi’nin Mayıs 2011’de İstanbul’da gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yürürlüğe girdiğini belirtirken; “10 adet Avrupa devletinin onayının ardından yürürlüğe alınmıştır. İmzaya açıldığı yer İstanbul olduğu için adını da buradan almaktadır. Ancak yürürlüğe girmesiyle birlikte tartışmalar hiç eksilmemiştir. Kısacası burada aile içi şiddet ve aile içindeki kurumu yıkan bir hal aldığı görülmektedir. Yapılan sözleşme maddelerinin, aile içindeki şiddet bahanesiyle amacı dışından çıkılarak aile yıkımı şekline geldiği görülmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti devletinin kadınlarını korumaktan taviz verdiği anlamına gelmemektedir. Türkiye sözleşmeden çekildiği için aile içi şiddetle mücadeleden asla vazgeçmeyecek ve ödün vermeyecektir” ifadelerini kullandı.

“AMACININ DIŞINA ÇIKARILMAK İSTENDİ”

Türkiye’nin, İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olduğunu hatırlatan Uzgör; “Başlangıçta kadın haklarının güçlenmesini teşvik etmeyi amaçlayan sözleşmenin, Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan, eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manüple edilerek amacının dışına çıkarılmaya çalışıldığı görülmüştür. Ayrıca Avrupa Birliği’nin en önemli ülkelerinden olduğunu zannettiğimiz İngiltere, Bulgaristan, Macaristan, Çekya, Letonya, Litvanya, Slovakya olmak üzere Polonya da çekilme kararına imza atmak üzeredir. Daha düne kadar kadınlarımızı başörtüsü üzerinden ayrıştıran; eğitim, istihdam ve seçilme gibi en temel haklardan mahrum bırakanların bugün kadın hakları savunucusuymuş gibi yapmalarını samimiyetten uzak bir davranış olarak görmekteyiz” dedi.

“ANKARA SÖZLEŞMESİ PLANLIYORUZ”

Uzgör, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından muhalefet partilerinin şiddet çağrısı yapacak noktaya geldiğini söylerken; “Onlara da Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Bu sebepten dolayı çok yakında Ankara Sözleşmesi, daha sonra da adının Ankara Mutabakatı olmasını planladığımız yeni bir çalışma başlatmış bulunmaktayız. Ayrıştırmadan, kutuplaştırmadan uzak; toplumun bütün kesimleriyle bir araya gelerek hazırlamayı planladığımız kadınlarımızı koruyucu reformları, hayata en kısa sürede geçireceğiz. Bizim derdimiz aileyi, kadını ve toplumun her ferdini korumak; şiddeti asla meşrulaştırmamaktır. Türkiye, şüphesiz aile ve toplum yapısı başta olmak üzere tüm dinamiğiyle geleceğe emin adımlarla yürüyecektir” sözlerine yer verdi.

“TBMM LAĞVEDİLDİ”

Uzgör’ün konuşmasının ardından toplantıda söz alan Çiğdem Gegeoğlu ise İstanbul Sözleşmesi’nin iki taraflı değerlendirilmesi gerektiğini belirtirken; “Bu işin 84 milyonu ilgilendiren bir tarafı var. Ama bir de Anayasal tarafı var. Öncelikle Anayasal tarafına bakmak istiyorum. İstanbul Sözleşmesi, TBMM’de 11 Mayıs 2011’de oybirliğiyle karar olarak alınıyor. Bugünkü iktidar, o gün sözleşmenin altına imza atıyor. Fakat 20 Mart gece yarısı bir anda, hiçbir açıklama ve sebep olmaksızın Cumhurbaşkanı kararıyla iptal ediliyor. Burada bizim toplum olarak öncelikle TBMM’nin nasıl lağvedildiğini, TBMM’de oybirliğiyle alınmış bir kararın gece yarısı nasıl iptal edildiğini de konuşmamız gerekiyor” dedi.

SÖZLEŞME İDDİALARINI TEK TEK CEVAPLADI

Gegeoğlu, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili iddiaları cevaplarken; “İstanbul Sözleşmesi’nin aile birliğini bozduğunu, eşcinselliği normalleştirdiğini söylüyorlar. Toplumda genelde şöyle algılar var; ‘sözleşme erkek karşıtıdır’. Aksine sözleşmeyi açıp bakarsanız kadın, erkek ve herkesi koruyarak şiddetin her türlüsüne karşı olmaktan bahsediyor. ‘Sözleşme eşcinselliği çağrıştırıyor’ deniyor. Hayır, böyle bir şey yok. Sözleşmede doğrudan böyle bir madde yok. Sözleşmede diyor ki; şiddete her kim uğruyor ise devlet olarak haklarını korumaya devam edileceği söyleniyor. Şimdi de diyorlar ki, ‘Toplumun bir kesimi bu sözleşmeden rahatsız’. En son yapılan ankette Türkiye’nin yüzde 64’ü bu sözleşmeden rahatsız değil. Yüzde 64 oranından sonra kadın dernekleri sahaya iniyor ve sözleşmenin içeriği ile ilgili bir saha çalışması yaptıktan sonra en son yapılan anketin sonucu da yüzde 75-80’lere yaklaşıyor. Sonra diyorlar ki; ‘Toplumu cinsiyetsizleştiriyor’. Sözleşme, cinsiyetin bir şiddet gerekçesi olmasını yasaklıyor. Benim kadın, çocuk, savunmasız olduğum için şiddet görmemi engelliyor. Toplumu cinsiyetsizleştirdiği yok. Sonra diyorlar ki; ‘Erkeği evden uzaklaştırıyor, aile birliğine zarar veriyor, boşanmaları arttırıyor’. Boşanmaları teşvik edecek tek bir madde dahi yok. Siz evinize gittiğinizde eşinize, çocuğunuza şiddet uygulamıyorsanız, bu sözleşme sizi de çok seviyor. ‘Şiddet arttı’ diyorlar. Hayır, bu sözleşmeden sonra Türkiye’de yaşanan şiddet gün yüzüne çıktı, görünür oldu. Günümüzde her gün bir şiddeti konuşuyorsak ve maalesef konuşmaya da devam ediyorsak; bu sözleşmenin katkısı çok fazladır. ‘Geleneklerimize uymuyor’ diyorlar. Şiddet, hiçbir gün Türk toplumunun içinde var olmadı. Bunu hep reddettik, reddetmeye de devam edeceğiz. Geleneklere de uymayan bir sözleşme olma şansı yok. ‘Kadınlar kafasına göre tedbir kararı aldırıyor’ diyorlar. En çok şikâyet edilenlerden biri budur. ‘Koluna dokunuyorsunuz, ufacık bir şey söylüyorsunuz şikâyet ediyor’ diyorlar. Öyle bir şey de yok. 2019 yılında 41 bin 383 tane başvuruya adli makamlar, ‘Bunlar gerekli sebepler değil, biz sebebinizi reddediyoruz’ demişler. Demek ki kadın, polise ya da savcılığa gittiğinde elinde doğru bir gerekçesi yoksa mahkeme reddediyor. Tedbir kararı da yasalar nezdinde alınmıyor. ‘Kadının tek beyanı ile erkekler hapse atılmaktadır’ diyorlar. Bunu da reddediyoruz. Sözleşmede tek bahsedilen şey; kadının beyanı ile sadece uzaklaştırma kararı alınabiliyor. Hapis cezası alıyorsa mahkemelerimiz karar veriyor. Mahkemelerde olay inceleniyor, hâkim bir ceza uygulamak istiyorsa mahkeme kararına uyuyoruz. ‘Sözleşme erkekleri mağdur ediyor’ diyorlar. Biz, şiddet uygulamayan ve şiddet eğilimi olmayan hiç kimseyi mağdur etmiyoruz. Aksine kadınlar olarak başımızın tacı ediyoruz” ifadelerine yer verdi.

AKSAL’A 6284’Ü SORDU

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı ve AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal’ın da İstanbul Sözleşmesi ile ilgili açıklamalarına cevap veren Gegeoğlu; “Ben bir Edirneli olarak KEFEK Başkanı olan Sayın Edirne Milletvekilimiz Fatma Aksal’a ilk seçildiği gün telefon ederek, şehirde kadın adına yapacağı her şeye destek olacağıma söz verdim. Bu sözümün de sonuna kadar arkasındayım. Ama maalesef geçtiğimiz günlerde Sayın Milletvekilimizin İstanbul Sözleşmesi ile ilgili açıklamasına çok üzüldüm. Sayın Milletvekilimiz dedi ki; ‘Bizim kadınları koruyacak yasalarımız var. 6284’ümüz var. Biz kadınlarımızı korumaya devam edeceğiz’. Ama 6284’ün içindeki maddede, İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerinin uygulanacağı yazıyor. O zaman biz ne yaptık? Sözleşmeyi iptal ettik. 6284’ü neye göre uygulayacağız? Enteresan bir durum var” dedi.

“KONUŞURKEN 1 KADIN DAHA ÖLDÜRÜLDÜ”

Gegeoğlu, konuşmasında Uzgör’ün de eleştirilerini cevaplarken; “Melek Uzgör de sözleşmenin uygulanması ile ilgili başka ülkelere de bakmamız gerektiğini söyledi. Biz başka ülkelere ekonomide bakalım. Kim imzalarsa imzalasın, isterse dünyadaki bütün ülkeler reddetsin; biz, bu sözleşme doğruysa, şiddeti engelliyorsa desteklemeye devam edelim. Başka ülkelere bakacaksak eğitimde, ekonomide bakalım. Bunların hiçbirinde bakmıyorsak, kadına şiddette de bakmayalım. Melek Uzgör ayrıca başörtüsünü söyledi. Bunu artık yapmayalım. Bizim, hiç kimsenin başörtüsüyle ilgili bir derdimiz yok. Takmak isteyen başörtüsünü sonuna kadar takabilir. Ama bugün kadın şiddete uğradığında, öldürüldüğünde, ‘AK Parti’ye, CHP’ye oy verdi; HDP’li idi, İYİ Partili idi’ demiyoruz. Bunların hepsi hikâye oluyor. O yüzden kadın, çocuk, şiddet ve mağduriyet dediğimiz şeyde siyaset olmamalı. Nasıl ki bugüne kadar Melek Uzgör ile birlikte konu kadın olduğunda bütün siyasi öngörülerimizi kenara koyduysak, bugün de aynı şeyi yapmak zorundayız. Biz şiddete çağrı falan yapmadık. Önümüzde 45 günlük bir süre var. Bu süre ile ilgili kadın dernekleriyle birlikte sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bu ülkede yaşayan 42 milyon kadına bunu yapmayalım artık. Bizim canımız yanıyor ve yanmaya da devam ediyor. Şimdi burada telefonuma bakıyorum ve biz konuşurken bir kadın daha öldürüldü. İstanbul Sözleşmesi’nde eksikler varsa, eksikleri tamamlayacaktık. Ankara Sözleşmesi diye bir şey ile değiştirmeye çalışmayacaktık. Bütün kadın dernekleriyle birlikte yanlış nerede varsa düzeltmeye dâhil olmaya hazırdık. Ama maalesef her şeyde olduğu gibi konu kadın ve çocuk olduğunda da ‘Ben yaptım oldu’ zihniyeti hâlâ devam ediyor. ‘Kongremi de yaparım’, ‘İstersem sözleşmeyi değiştirir Ankara yaparım’ zihniyetinden vazgeçmediğimiz sürece maalesef biz burada konuşurken kadınlarımız öldürülmeye devam edecek” diye konuştu.