SONGÜL KONAR

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, geçtiğimiz akşam katıldığı bir canlı yayın programında, Marmara Denizi’ni kaplayan deniz müsilajını Kanal İstanbul Projesi’nin bitireceğini söylemişti.

Karaismailoğlu, Kanal İstanbul'un Marmara'daki deniz salyasını bitireceğini öne sürerek şu ifadelere dikkat çekmişti: “Karadeniz Marmara'ya göre çok daha temiz. Kanal İstanbul yapıldığında Karadeniz'e akan nehirlerin Marmara'ya karışması söz konusu. Bu da Marmara'daki su kalitesini artırıp deniz salyasını da bitirecek. Manipülasyonlar var; su kaynaklarının etkileneceği söyleniyor. Sazlıdere barajı İstanbul'un yüzde 2,8’ine denk geliyor. İstanbul'un su rezervine Kanal İstanbul ile Piriççik ve Kahramadere barajları ile daha fazla katkı sağlayacağız. Toplam maliyeti 15 milyar dolar. Üzerinde 6 köprü var; fiyata bunlar dahil, 5 yılda tamamlayacağız.”

Cumhuriyet Halk Partisi Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu da, Bakan Karaismailoğlu’nun o sözlerini eleştirdi.

Gaytancıoğlu açıklamalarında, Ergene Nehri kirliliğine de değinerek bilimin her şeye yön verdiğine dikkat çekti.

“TEHLİKE GELİYORUM DERKEN HALA ŞEHİRLEŞMEYİ, BETONLAŞMAYI PLANLIYORLAR”

Kanal İstanbul’u destekleyenlerin yanlış yaptıklarını ve destekleyenlerin bilimden koptuklarını öne süren Doç Dr. Okan Gaytancıoğlu, şunları söyledi: “Kanal İstanbul, İstanbul’a hatta Türkiye’ye ihanettir. Bilim her şeye yön veriyor. Aşı sayesinde koronavirüs bulaş riski azaldı, bu kimin sayesinde oldu, bilim sayesinde. Bilim adamları diyor ki Marmara iç denizdir. 5 bin yıllık geçmişi vardır. Marmara Denizi’nin kirlenmemesi lazım. Marmara Denizi kirlendiği zaman yaşam durur. Bu deniz neden kirleniyor? Marmara Denizi’ne hareket sağlayan organların yanında yerleşim alanları, sanayi tesisleri açıldı. Bizim bölgemizde de Ergene var. Ergene Nehri derin deşarjlar ile Marmara Denizi’ne aktarılıyor mu, Kasım ayında Cumhurbaşkanımız açıkladı, Ergene atıkları derin deşarj ile atılıyor dedi. Müsilaj tehlikesi 10-15 yıldan beri söyleniyordu. İki yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde Su Ürünleri kanunu geçtiğinde, Su Ürünleri Fakültelerindeki hocalar denizlerin çok kirlendiğini, özellikle de Marmara Denizi’nin çok kirlendiğini ve oksijenin azaldığını söylemişlerdi. Toplu balık ölümlerinin gerçekleşeceği biran önce çözüm bulunması ve kirliliğin durdurulması gerektiği söylendi. O zaman bir şey yapılmadı, bilim adamları uyarmıştı. Marmara Denizi’ne aktarılan derin deşarjlı atıklar biyolojik olarak ne kadar arıtılıyor? Bilim adamlarının uyarılarına rağmen deniz üzerinde müsilajlar oluştu. Bununla bir etkisi olduğu da söyleniyor. Bu kadar belirti varken, tehlike geliyorum derken hala şehirleşmeyi, betonlaşmayı planlıyorlar. Kanal İstanbul’u yapacaklarmış. Gemiler Boğazdan zaten geçiyor. Kılavuz aldıktan sonra geçişlerini yapıyorlar, herhangi bir sorun da olmuyor. Deniz trafiği de eski yıllara göre azaldı. Türkiye’nin zaten ciddi kaynakları yok, bunun için de kredi bulmaya çalışacaklar. Cumhuriyet Halk Partisi olarak kredi verecekleri bu konuda sürekli uyarıyoruz. Kanal İstanbul’a yatırım desteği verirseniz biz sizin paranızı ödemeyiz. Cumhur ittifakı bitecek, biz bunu görüyoruz. Halkımız bize destek verecek ve Türkiye’yi yeniden aydınlık bir ülke haline getireceğiz. Türkiye’nin gerçek gündemini konuşacağız. Türkiye’nin gerçek gündemini her zaman söylüyoruz. Gerçek gündem, üretim, yoksulluk, açlık, işsizliktir. Cumhuriyet Halk Partisi bunları önleyecek. Bunları yaparken gündemi saptırmamak lazım. Kanal İstanbul Türkiye’nin gündeminde değildir, olmaması gerekir. Bunu yapmak hem İstanbul’a hem de Türkiye’ye büyük bir ihanettir. Kanal İstanbul’u destekleyenler de yanlış yapıyor. Bilimden kopmuştur.”

“ERGENE NEHRİNİ TEMİZLEYELİM DERKEN MARMARA DENİZİNİ ÖLDÜRMEYELİM”

Ergene Nehrinden Marmara Denizine salınan atıkların derin deşarj edilmediğini, müsilajın atıklar yüzünden arttığını vurgulayan Okan Gaytancıoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ergene, 30 sene önce tertemiz akan, içinde balık tutulan hatta yüzülen bir nehir iken sanayileşme ile birlikte bu duruma geldi. Hiç fabrika olmayan bir yere 30 sene içerisinde 500 tane fabrika kurarsanız, bunların atıklarını da Ergene Nehrine atarsanız burası çöplük haline gelir. Öncelik olarak İstanbul’daki deri fabrikaları sonra da diğer fabrikalar Çerkezköy ve Çorlu güzergahına yerleştirildi. Buralar hep sanayileştirildi. Şu anda Çorlu ve Çerkezköy’de 1700 tane fabrika var. Bu atıklar Ergene Nehrine atılıyor. Her bir fabrikaya arıtma tesisi kuruluyor ama arıtma tesisleri elektrik enerjisi çok pahalı diye çalıştırılmıyor. Ergene 30 senedir kirlene kirlene bugün bu hale geldi. Şu anda Ergene Nehri üzerinde sinek bile uçmuyor. Ergene Nehrine zamanında bir çocuk düştü, cesedi çok zor bulundu çünkü kimse nehrin içine giremedi. Belediyeler de hepsi kendi bütçeleri ile arıtma tesisi kurduruyor, bunu belediyeler kirletiyor demek siyasi bir yanlıştır. Bilim ve mantığın devreye girmesi lazım. Sanayi tesisleri atıklarını mutlaka temizlemesi lazım. Atıklar eğer Marmara Denizi ortasına atılıyorsa derin deşarjlar ile atılmalı. Müsilaj tehlikesi atıklar yüzünden arttı. Atıklar bahçe sulayacak kadar temizlenmiş, deşarj edilmiş şekilde Marmara Denizine salınmalı. Ergene Nehrini temizleyelim derken Marmara Denizini öldürmeyelim. Kanal İstanbul çok büyük bir tehlike, İstanbul’daki nüfus yoğunluğunun temelinde sanayileşme var. Sanayiyi Çorlu, Çerkezköy’e getirdiler ama Marmara Denizini batırdılar. Ergene Nehrinden atılan sular ne kadar arıtılıyor? Biyolojik arıtma kasım ayından beri çalışıyorsa müsilaj neden şimdi oldu? Demek ki atıklar derin deşarj olmadan atılıyor.”