SONGÜL KONAR

Zoom üzerinden yapılan online söyleşiye çok sayıda aile ve konu hakkında bilgi edinmek isteyen kişi katıldı.

Otizmin tanımını yaparak konuşmasına başlayan Psikolog Beste Benk, otizmin doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu söyleyerek aynı zamanda genetik geçişin önemli olduğundan ve çevresel etmenlerinde etkili olabileceğinden bahsetti.

Benk, ailenin kabullenme sürecinin zor bir aşama olduğunu, ilk olarak çocuğun ev ortamındaki gözlem sürecinin önemli olduğunu dile getirdi. Ailenin kabullenme süreçlerini açıklayan Psikolog Beste Benk, kabullenme aşamasına gelindiğinde karışık duygulardan uzaklaştıktan sonra çocukları için somut hedefler konulmuş bir eğitim programı içinde çocuklarını güvenli olarak bırakabilecekleri ve eğitimlerini olumlu yönde ilerletecekleri eğitim kurumlarının öneminden bahsetti.

Psikolog Beste Benk, son olarak, otizm tanısı aynı olsa da her çocukta farklı belirtiler gösterdiğini ve her çocuğun klinik görünümü ve ilerleyişinin aynı olmayacağını söyledi.

Ardından söz alan Özel Eğitim Öğretmeni Fuat Contuk ise, Otizm Spektrum Bozukluğunun doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan karmaşık bir nöro-gelişimsel farklılık olduğu hakkında konuştu. Otizmin, günümüzde rastlanan en yaygın nörolojik bozukluk olduğu ve her 59 çocuktan 1’inin otizm tanısı aldığı istatistiğini ailelerle paylaştı. Bunun yanı sıra verilen seminerde erken tanı ve doğru bir eğitim yöntemi ile uzmanından yoğun olarak eğitim alan çocukların yaklaşık %50’sinde otizmin belirtileri kontrol altına alınabildiği konusundaki istatistiklere de yer verdi. Söyleşi sırasında kendimizi otizmli çocuğun yerine koyabilmemizi sağlayan Tohum Otizm Vakfı’na ait ‘Ben otizmi olan bir çocuğum. Otistik değilim’ adlı videoya da yer verildi. Ailelerin bu konuda çok yalnız bırakıldığını düşündüklerinden bu seminerleri bir eğitim fırsatı olarak görüp, otizmli çocukların problemli davranışlarına yönelik ailelerin uygulayabileceği basit yöntemlerden ve uygulanışından bahsetti.

Söyleşiye konuk olarak katılan Diyetisyen Rümeysa Deniz ise; Otizm spektrum Bozukluğu olan çocuklarda beslenme durumunun saptanması ve beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi hakkında bilgi verdi. Tıbbi belirtilerin saptanması, sindirim sistemi problemlerinden dolayı besin seçiciliği, duyusal durumların saptanması ve besin seçiciliğinin en aza indirilmesi halkında bilgiler verdi.

Söyleşinin sonunda söze başlayan Fizyoterapist Vildan Kara da; “Otizmli Çocuğumun Neden Duyusal Hassasiyeti var” adı altında otizmli çocuklarda duyusal hassasiyetlerden  bahsetti.

Herkesin bildiği gibi aslında 5 değil, 8 duyusal sistemimizin mevcut olduğundan; bunların görme, işitme, tat alma, koku alma, dokunma, vestibuler (denge ve hareket) proprioseptif (vücut farkındalığı), introseptif (iç organlar üzerinden aldığımız duyular) olduğu söyledi. Kara, beyin gelişiminin duyu ile olduğunun ve 7 yaşına kadar çok fazla sinaptık ileti yaptığının daha sonrasında beynin budama devri denilen döneme geçtiğinin ve daha çok deneyimlediği, kullandığı, kendisini yönettiği yönünde devam ettiğinden bahsetti. Otizmli çocuklarda normal gelişim gösteren çocuklara göre fizyolojik ve psikolojik stresin daha fazla olduğunu söyleyen Kara, terapideki ilk amaçlarının stresi ortadan kaldırıp rahatlamalarını sağlamak olması gerektiğini sadece duyusal temelli yaklaşımların yetersiz olabileceğini söyledi. Kara, konuşmalarının devamında, duyusal hassasiyetlerin, otizmli çocukların hayatlarını zorlaştırdığını, yaşam kalitelerini düşürdüğünü ve günlük yaşam aktivitelerine katılmalarını engellediğinden söz etti. İlk olarak anne sonra terapist ve öğretmeniyle “Güvenli Bağlanma’’nın önemli olduğunu, sonrasında çocuğu gözlemlemenin çalışma esnasında oyun temelli kurulan çocuk-terapist işbirliğinin önemli olduğunun altını çizerek, beden farkındalığı zayıf olan çocuklarda otizmvari davranışlar gözlenebildiğinden doğru değerlendirmenin önemine dikkat çekti. Çocuklarda duyusal işleme bozukluğunun olup olmadığının nasıl anlaşılabileceğinden bahseden Fzt. Vildan Kara, duyusal sıkıntılarda uygulanan tekniklerden bahsederek, tedavinin çocuğun seviyesine göre verilmesi gerektiğini, çok tekrarlı uygulanması gerektiğini ifade etti. Kara, sözlerinin sonunda, aile eğitiminin önemine ve ailenin evde güvenli ortam yaratmak zorunda olduğuna dikkat çekti. Program soru-cevapların ardından sona erdi.