SONGÜL KONAR-AYGÜL KONAR

Erk Oğuz, tüm kadınların kadınlar gününü kutladı.

“ŞUBAT AYI 28 GÜNDÜ, ŞUBAT AYINDA 31 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ”

Şubat ayında 31 kadının cinayete kurban gittiğini vurgulayan Erk Oğuz,“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle tüm kız kardeşlerimin emekçi kadınlar gününü kutluyorum. Bu vesileyle ülkemizdeki kadınların mevcut durumuna yönelik bazı tespitlerde bulunmakta faydalı olduğunu düşünüyorum. Şubat ayı 28 gündü, Şubat ayında 31 kadın öldürüldü, cinayete kurban gitti. Artık ne yazık ki kadın haklarından, kadının özgürlüğünden, kadının birey olma mücadelesinden ziyade 8 Mart’ta dahi kadın cinayetlerinden kadına yönelik şiddet ve sadece istismardan bahseder olduk. Son derece acı verici bir durumdur. Kadınların kadın olmayı veya kadınların sorunlarını maalesef ülkemizde şiddet vakaları, kadın cinayetleri o kadar çok ki kadınların başka problemlerini, dertlerini, mücadelelerini konuşmaz haline geldik.” dedi.

“KADINLAR İÇİN TÜRKİYE TÜM DÜNYA ÜZERİNDE EN RİSKLİ 3. ÜLKE”

Dünya ekonomik forumunda hazırlanan rapora göre cinsiyet eşitliğinde 142 ülke arasında ülke 125. sırada. Son 10 yılda 20 sıraya gerilediğini belirten Erk Oğuz: “Aynı rapora göre fırsat eşitliğinde 132. sıradayız. Cinsiyetçilik, cinsiyet ve fırsat eşitliği konusunda ne yazık ki ülkemiz son derece kötü durumda. Kadın cinayetlerine baktığımızda gerek Adalet Bakanlığının gerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, TÜİK verilerinin en önemlisi kadın örgütlerinin özellikle kadın cinayetlerini durduracağız platformunun verilerine göre dünya sağlık örgütü raporuna göre Avrupa bölgesinde 41 ülke arasında. Türkiye kadın cinayetlerinde ne yazık ki 13. sırada. Kadınlar için Türkiye tüm dünya üzerinde en riskli 3. ülke. Bir kadın olarak bundan utanıyorum. Ama sadece kadınların utanması değil bundan erkeklerinde utanması, toplum olarak utanmamız gerek. Bunun sorumluluğunu üzerimize alarak gereğini yapmamız gerekiyor. Utanmakla ve sonrasında unutmakla, yok saymakla problemler maalesef çözülmüyor. 2017-2018 verilerine göre son 10 yılda kadın cinayetlerinde %25 artış olmuş. Kadının istihdam problemi, kadının siyasette temsil edilemiyor olması ya da temsilinin son derece düşük olması ve çocuk yaşta yapılan evlilikler bunlar her anlamda insana acı verici ve bir ülke problemi olarak acil tedbirler alınıp saha çalışması yapılması gerek.  Adeta bir hastalıkla, bir terörle nasıl mücadele ediliyorsa kadına yönelik şiddet, istismar, kadın haklarının ihlalleri ile ilgili top yekün mücadele edilmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Keşan’da Cumhuriyet Kadınları Derneği kurduklarını ve kurucularından olduğunu söyleyen Erk Oğuz, Cumhuriyet Kadınları Derneğinin amacını vurgulayarak dernek başkanı Canan Arıtman adına yaptığı açıklamada kadınlar günün tekrar kutlayarak sözlerine şöyle devam etti: “Derneğin genel merkezi Ankara’dadır. Dernek yurtdışında ve yurtiçinde il ilçe ve beldelerde şubeler ve temsilcilikler şeklinde çalışmaktadır. Önemli olan derneğin amacı, ulusal kurtuluş savaşı ve cumhuriyet devrimleri ile kazanılmış olan ekonomik ve siyasal bağımsızlığın özgürlük demokrasi ve aydınlanmanın korunması, savunulması ülke ve halk yararına geliştirilmesi için çalışmaktır.”

“KADINLAR BİRİNCİL İNSAN HAKKI OLAN "YAŞAMA HAKLARINI" BİLE YİTİRMEKTEDİRLER”

“8 Mart dünya Kadınlar Gününde, CKD olarak ülkemizdeki kadınların içler acısı durumunu ve buna isyanımızı haykırmak, bu geriye gidişi kabul etmeyeceğimizi, Cumhuriyet Devrimleri ile kazandığımız haklarımızı yaşama geçirme kararlılığımızı ve çözüm yolları ile halkımıza çağrımızı iletmek üzere karşınızdayız” diyen Erk Oğuz, şunları kaydetti: “Tüm uluslararası ve ulusal raporlar Türkiye'de kadınların ağır bir cinsiyet ayrımcılığına ve buna bağlı eşitsizliğe maruz kaldığını belgelemektedir. Kadınlar birincil insan hakkı olan "Yaşama Haklarını" bile yitirmektedirler. Her gün birden fazla kadının, kadın cinayetlerine kurban gittiği bir ülkede yaşar olduk. Türkiye'de kadınlar açıkça ve çok ağır bir biçimde cinsiyetleri nedeni ile ayrımcılığa uğramaktadırlar. Eğer bir ülke, nüfusunun yarısına aktif ayrımcılık yapıyor, haklarını gasp ediyor, onların ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama katılımlarını engelliyor, onların üretici güçlerini ve yaratıcılığını baskı altında tutuyorsa gelişemez. Böyle bir ülkede hukuk bilinci gelişemeyeceği gibi temel haklara saygı da gösterilmez. Dünyada kadınlara ayrımcılık uygulayan, temel haklarını gasp eden, hukukun yok edildiği ama gelişen, kalkınan, çağdaş demokrasiye ulaşabilen tek bir ülke yoktur. Kadın haklarının gelişmesi sadece "Kadınların" değil, bu ülkede yaşayan herkesin hayatını geliştirecek, hepimize daha yüksek standartlarda bir yaşam olanağı sağlayacak bir demokratikleşme hareketidir. Daha zengin, daha özgür, daha adil, daha demokratik bir Türkiye hayalini gerçekleştirmenin yolu, önce ve mutlaka kadınların haklarını teslim etmekten geçiyor. Yani; Ulu Önderimiz Atatürk'ün 1923'te İzmir'de söylediği gibi; bir toplumun yarısı ayağından zincirlerle yere bağlıyken, diğer yarısının göklere yükselmesi mümkün değildir. Cumhuriyet Devriminin daha ilk 10 yılında Kadının tüm insan haklarının yasalarla güvence altına alınarak verilmesinin gerekçesi de budur. Ama ne yazık ki, gizli eril güçler tarafından bu haklar Atatürk sonrası dönemde yasa sayfalarında bırakıldı, yaşama geçmedi. Türk Kadını, hakları yasalarda olan, ama o hakları kullanılmayan, kullandırılmayan konumdadır. İşte bunun çaresine bakmalıyız. Bunun için mücadele edeceğiz. Öncelikle kadın hakları mücadelesinin salt bir eşitlik mücadelesi olmadığının, aslında bir demokrasi mücadelesi olduğunun da altını çiziyoruz.”

“KADINSIZ DEMOKRASİ OLMAZ”

Dünyada kadınların kanları ve canları pahasında yüzyıllardır sürdürdükleri kadın hakları mücadelesinde ilk talep edilen hak daima "Siyasal Hak" olduğunu söyleyen Erk Oğuz, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Kadınlar ne iş istedi, ne aş istedi, önce sadece “Oy Hakkı”, yani siyasal hak talep etti. Biz de bu mücadeleye "Seçilme Hakkımızı" talep ederek başlıyoruz. Yani Karar Mekanizmalarında yer almak, kendi geleceğimizi kendimiz tayin edebilmek için, kaderimizi erkeklerin iki dudağı arasından kurtarmak için mücadele edeceğiz. Şu anda ülkedeki tüm belediye başkanlarının sadece % 2,9'u kadındır. % 3 bile değiliz. Önümüzdeki seçimlerde siyasi partilerin gösterdikleri Kadın Aday azlığı ve aday gösterildikleri yerlerde seçilme olasılıkları da hesaplandığında bu oranın %2'nin altına ineceği de görülmektedir. Kadınların siyasal katılımındaki hiçliğe doğru gidiş çok vahimdir. Kadının siyasal hakkı yoksa başka hiç bir hakkı da olmaz. Var olan hakları yaşama geçmez. Kadınsız demokrasi olmaz. Toplumun yarısını oluşturan kadınların içinde yer almadığı her şey eksiktir. Bu gerekçelerle tüm kadınları birleşmeye, tüm erkekleri de kadınların önündeki engelleri kaldırmaya çağırıyoruz. CKD olarak 2019 yılını kadınların "Seçilme Hakkı Mücadelesi Yılı" olarak ilan ediyoruz. Bu mücadele yerel seçimlerin hemen akabinde örgütlü olarak başlayacak ve kamuoyuyla paylaşılacaktır.”