Keşan Demokrasi Güçleri, 8 Ekim 2016 Cumartesi günü düzenlediği basın toplantısında, 10 Ekim 2015'te Ankara Garı önünde DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından düzenlenen Emek- Barış- Demokrasi mitingine yönelik gerçekleştirilen intihar saldırısında yaşamını yitirenleri andı.
Saat 12.30 sıralarında başlayan basın toplantısına Demokrasi Güçleri’ni oluşturan CHP (Cumhuriyet Halk Partisi), ÖDP (Özgürlük ve Dayanışma Partisi), EMEP (Emek Partisi), DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu), Eğitim Sen (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) Keşan İlçe Örgütleri ve Emekli Öğretmenler Derneği’nin temsilcileri katıldı.
Demokrasi Güçleri adına basın açıklamasını okuyan DİSK Genel İş Trakya Şube Başkanı Salim Şen, “10 Ekim'de DİSK-KESK-TMMOB-TTB tarafından düzenlenen Emek-Barış-Demokrasi mitingine yönelik alçakça saldırıda yaşamını yitiren her bir barış güvercinimizi buradan bir kere daha anıyoruz.” dedi. 
Şen, şu şekilde devam etti: “10 Ekim’e giderken, DİSK olarak işçi arkadaşlarımızı bu mitinge çağırırken kullandığımız bir slogan vardı. Diyorduk ki ‘Göz renklerimiz farklı da olsa, gözyaşlarımızın rengi aynıdır’ ağıtlar hangi dilden yakılırsa yakılsın bizimdir. 10 Ekim katliam ile ülkemizin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına her köşesine acı düştü. Ama göz rengimiz ne olursa olsun gözyaşlarımız aynı renkti. Ağıtlarımız hangi dilde yakılırsa yakılsın aynı acıyı anlattı. Kalleşçe vurarak, öldürerek, bizi kardeşlikten-barıştan vazgeçireceğini sananlar bilsin ki ağıtlarımız, gözyaşımız, acılarımız ve öfkemizle birleşeceğiz. Bizi hedef alan bombaların ardından yaralılarımıza ambulans değil üzerimize TOMA'lar gönderenlere karşı birleşmeliyiz. Adı, sanı, eşkâli belli olan bombacıları Ankara'nın göbeğinde kendilerini patlatana kadar yakalamadıklarını itiraf edenlere karşı birleşmeliyiz. 10 Ekim katliamının ardından hiçbir sorumlunun mahkemelerde hesap vermediği, tek bir kişinin bile istifa etmediği bu düzene karşı birleşmeliyiz. Ölenlerin ardından düzenlediğimiz anmalara, cenazelere saldıranlara, bu anmalara-cenazelere katılanlara davalar açanlara karşı birleşmeliyiz. 'Ya biz, ya kaos' diyenlerin ülkeyi bir ateş çemberine atmasına karşı birleşmeliyiz. Savaşlar ve çatışmaların bedelini işçiler, emekçiler, yoksullar öder. Savaşlarda işçilerin, emekçilerin, yoksulların çocukları ölür. Savaş ve çatışma ortamında kaynaklar, ekmek için, aş için, iş için değil silah tüccarları için harcanır. En önemlisi de savaşlarda ve çatışmalarda işçi sınıfı birbirine düşman edilir. Savaşlarda işçi sınıfın birliği, bütünlüğü parçalanır. Barışın, kardeşliğin olmadığı yerde işçi sınıfı bölünür, parçalanır. İşçi sınıfının birliğinin sağlanmadığı her koşulda sermaye kazanır. İşçiler emekçiler bir olmazsa sarayları olanlar kazanır, servetleri olanlar kazanır. Barış olmayınca işçi sınıfının sorunları gölgede bırakılır ve bastırılır. İşte bu yüzden ülkemizde ve bölgemizde savaşları kışkırtanlara karşı mücadele etmek işçi sınıfının bir görevidir.”
SON BİR YILDA BU OYUNU DAHA NET GÖRDÜK
Salim Şen, şöyle devam etti: “Son bir yılda bu oyunu daha net gördük, daha net anladık. Katliamlarda, terör eylemlerinde, çatışmalarda binlerce insan yaşamını yitirdi. Hukuki olmamakla birlikte fiilen başkanlık rejimine geçme çabaları hızlandı. Parlamento işlevsiz hale getirildi. Yürütmenin vesayeti altına giren hukuk sistemi çöktü. Ve son olarak da bu ortamı fırsat bilenlerin tezgâhladığı kanlı bir darbe girişimi söz konusu oldu. Bu girişimin ardından, darbecilerin yapamadığı her şey OHAL ve KHK'lar ile yapılmaya başlandı. Emeğe, demokrasiye ve barışa yönelik darbeler gündeme getirildi. Bombalanan Meclis güçlendirileceğine daha da işlevsizleşti, belediyelerde seçilmişlerin yerine yandaşlar atandı, gazeteler/radyolar/televizyonlar susturuldu, barış isteyen akademisyenler ve öğretmenler görevden uzaklaştırıldı, emeğin hakları budanırken hak araması engellendi, hukuk ve temel insan hakları tamamen rafa kaldırıldı.”
ER YA DA GEÇ, KATİLLER KAYBEDECEK
Şen, son olarak şunları söyledi: “10 Ekim'in üzerinden bir yıl geçti ve ülkemiz maalesef 10 Ekim Emek-Barış-Demokrasi mitinginde ifade etmek istediğimiz taleplerden daha da uzaklaştı. 10 Ekim'de yitirdiğimiz güvercinlerimizi anarken en fazla hatırlamamız ve hatırlatmamız gereken, bu taleplerimiz ve özlemlerimizdir. Barış içinde, kardeşçe, özgürce, insanca yaşadığı ve yaşatıldığı bir ülke için mücadele etmek 10 Ekim'de yitirdiğimiz güvercinlerimize borcudur. Er ya da geç, katiller kaybedecek, emek-barış-demokrasi kazanacak! Yaşasın Emek-Barış ve Demokrasi için yaşasın işçilerin birliği, yaşasın halkların kardeşliği!”
Açıklamanın ardından toplantı sona erdi.