HABER MERKEZİ

Bülent Ecevit’in hayatı hakkında bilgi vererek sözlerine başlayan Nalbantoğlu, konuşmasına şunları ekledi: “28 Mayıs 1925 yılında İstanbul’da doğdu anne ressam baba milletvekili olan bir ailenin tek çocuğu idi. Özenle yetiştirildiği her halinden belli olan Bülent Ecevit zerafet ve nezaket sembolü idi. Ancak ülkesi ve halkı söz konusu olunca âdeta şahinleşir ve tavrını en yüksek perdeden dillendirirdi. Ecevit halkın iradesini askıya alan her türlü müdahaleye karşı çıkmıştır.12 Mart askeri muhtırasını bir darbe olarak gördüğü için bir tavır koymak ihtiyacında bulunarak, CHP Genel Sekreterliği’nden istifa etmişti. 12 Eylül askeri darbesine de karşı çıktı direndi, bu dönemde parti genel başkanlarına konuşma yasağı getirilmişti. Kelimeleri bir silah gibi kuşanabilmek adına CHP genel başkanlığından istifa etti.  Üstelik aylarca tutuklu kaldı. Bugün sivil bir darbeyle karşı karşıyayız.  Ecevit ister askeri ister sivil olsun halkın iradesini kesintiye uğratan her müdahaleye net olarak karşı durmuş bir siyasi liderdir. Demokrasiye olan inancı tamdı. Başkalarının siyasal varlığına saygı duyar. Siyasi partilerin seçeneksiz olmamalarını vurgulardı. Demokratik, nezih ama cesurdu, 3 Haziran 1977'de Taksim Meydanı’nda yapacağı bir mitinge ilişkin dönemin başbakanı Süleyman Demirel'den gizli bir mektup alıyor. Mektupta “MİT’ten gelen bilgi doğrultusunda Taksim’de miting yapmanızın çok tehlikeli olacağını bildirilmiştir, mitingden vazgeçmeniz doğru olacaktır”. Başbakan tarafından o gün kendisine suikast girişimi olacağı bilgisi verildiğinde mitingi iptal etmek yerine başbakana 'başbakansan bu suikasta engel ol, çağrısı yapmış, ardından halka böyle bir mektup aldığını bildirerek  "ben ve eşim yarın Taksim'de olacağız. Ancak kimsenin canını tehlikeye atamam diye seslenmişti. O gün sel olup aktı Taksim Meydanı'na yüz binler vardı. Bu olayın ardından yapılan seçimlerde CHP yüzde 42 oy alıyor.”

İŞTE O ZAMAN HALK IRMAK GİBİ AKARDI

Tarihin tekerrür ettiğini ve herkesin son zamanlarda çok üzen bir olay yaşadığını vurgulayan Nalbantoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Başkentimizin ilçesi Çubuk'ta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na bir tokat atıldı ve devlet erkânının gözü önünde bir grup linç girişiminde bulundu. Bir evde 2 saat mahsur kaldı Kılıçdaroğlu. Savunma Bakanı; Bu saldıran gruba ‘arkadaşlar!’ diye hitap etti. İçişleri bakanı ve Cumhurbaşkanı olayı kınamak yerine daha da kışkırtıcı ifadeler kullandılar. ‘Benim şehidimin cenaze töreninde ne işin var’ gibi ayrıştıran kini ve öfkeyi bileyen söylemler söylediler. Eğer böyle bir olaya Bülent Ecevit maruz kalmış olsaydı,  büyük ihtimalle tıpkı Taksim Meydanı'ndaki gibi derdi ki ‘Orası benim vatanımın bir parçasıdır, ülkemizin her karış toprağı bizimdir bizim olan her yere giderim kimsenin canını tehlikeye atmak istemiyorum. Ben ve eşim yarın yine orda olacağız. Oslo görüşmelerini hatırlatırdı elbette, Terörist başının mektuplarının okunmasına izin verildiğini de açılım sürecinde megri megri türküsünü el ele ben söylemedim.’ Benim vatanperverliğimi sorgulamak senin haddine düşmez. İşte o zaman halk ırmak gibi akardı. Çubuk’ta tıpkı Taksim Meydanına akar gibi. Liderlik bir partiye genel başkan olmakla olmuyor maalesef. Cesaretle, kararlılıkla, dik duruşla, ilkelilikle oluyor. Tıpkı Bülent Ecevit'te olduğu gibi. 57. Hükümet MHP eliyle seçim sürecine itilince, partilerinden bir daha aday gösterilemeyecek ve azımsanmayacak sayıda olan milletvekilleri "Biz destek verelim bu karardan dönülsün" şeklinde teklif sunmalarına rağmen Ecevit halkın gündemine seçimin oturduğunu, halkın algısıyla oynanmamasını gerektiğini, kaybetmek pahasına da olsa alınan karardan dönülmeyeceğini ifade etmişti.”

BÜLENT ECEVİT'İ DOĞUM YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE BİR KEZ DAHA SAYGIYLA ANIYORUZ

Bugün yaşasaydı 23 Hazirana giden yolda bu süreçte YSK'nın somut bir gerekçesi olmayan kararını kolayca kabul etmek yerine direnmeyi tercih edeceğini ifade eden Nalbantoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Peki diyelim bugünkü koşullarda partisinin başında olsaydı ne yapardı. Ecevit'in partisinden ziyade adının halkta büyük bir karşılığı vardır. Bugün o olsaydı kesinlikle 23 Haziran sürecinde demokrasi güçlerinin olduğu cephede karar yayınlandığı an hiç düşünmeden ve pazarlık etmeden yerini alırdı. Tüm söylemleri iktidar karşıtı söylemler olurdu. Bülent Ecevit hayatının her aşamasında Kemal Atatürk'ün ‘Söz konusu vatansa gerisi teferruattır’ ifadesine uygun davranmış ve bunu kendi yaşamında somutlandırmış bir liderdi. Ülkemiz karşı devrime teslim olurken, DSP'nin yönetim kadroları iktidar karşısında değil yanında yer alan söylemlerde bulunurken, kahroluyoruz ve O'nu her zamankinden daha özlüyor, arıyoruz. Atatürk ve İnönü'den sonra ülkemizin halk tarafından en çok kabul görmüş ve sevilmiş siyasetçisi olan Bülent Ecevit'i doğum yıldönümü nedeniyle bir kez daha saygıyla anıyoruz. Ruhu şad olsun.”