BÜLENT SAYLAM

“SARIGÜL’ÜN TEK PARTİSİ VARDIR; O DA SARIGÜL PARTİSİ’DİR”

Sarıgül’ün daha birkaç hafta öncesine kadar partisinin CHP olduğunu hatırlatan Nalbantoğlu, “Şimdiki partisi DSP oldu. Yarın ne olur bilemeyiz. Gerçi Sarıgül’ün tek partisi vardır; o da Sarıgül Partisi’dir. Sarıgül’ü girdiği partinin ilkeleri, kuralları ilgilendirmez. O kendi hesabına ne geliyorsa öyle davranır. Bunun karşılığında o da girdiği partinin kimi önde gelenlerine bazı hediyeler verir. CHP’nin 2005’teki olaylı kurultayında Sarıgül’ün kese kâğıtları içinde sunmuş olduğu hediyeler ortaya dökülmüştü. 2009’da da DSP’den aday olan Sarıgül DSP’nin en son olarak aldığı en büyük oy oranı olan yaklaşık yüzde 3’lük oyda büyük pay sahibi olmuştu. Ancak Sarıgül’ü DSP’ye getiren süreç bir gönüllü kabullenme ve benimseme değil bir hülle cambazlığı idi. Sarıgül’ün Hasan’ı, DSP’nin Hasanlarıyla birlikte bu süreci planlamıştı. Sarıgül’ün TDH hareketinin sekreteri Hasan Aydın Sarıgül taraftarlarıyla yaptığı toplantıda şöyle diyordu: “Arkadaşlar biz DSP’li değiliz, TDH mensuplarıyız; bu kesin olarak böyle biline. Sarıgül ile birlikte 110 arkadaşımız çeşitli yerlerden DSP adayları olacaklar ve işimiz bittikten sonra ayrılıp kendi partimize döneceğiz. Biz bunu DSP’li arkadaşlarımızla böyle kararlaştırdık.”

“YAŞANAN BU SAHTECİLİK BİRAZ KILIFINA UYDURULMUŞTU”

“DSP’nin ileri gelenlerinin eski huyları nüksetmiş ve ciddi bir parti suçunu bir kez daha işlemişlerdi. Bir kurultay kararı gerektiren böylesi bir katılma üç ahbap çavuş Hasanların gizli tezgâhı sonucunda gerçekleşmişti.” diyen Yusuf Nalbantoğlu, açıklamasına şöyle devam etti: “Siyaset dilinde buna ‘Hülle’ denirdi ve bu partiye ait bir yetkiyi çalmak anlamına gelirdi. Ancak artık DSP’de bu tür suçlar oldukça sıradan işler haline gelmişti. O zaman yaşanan bu sahtecilik biraz kılıfına uydurulmuştu, bugün ise daha açık bir şekilde ve DSP’yi hiçe sayan bir tutum içinde aynı şark kurnazlığı sahneye konuyor. CHP’de umduğunu bulamayıp önce HDP’ye sonra da bu seçimler için DSP kervanına katılan diğer bir ünlü de Celal Doğan. O da Son Parti Meclisi kararlarında DSP dışından gelip aday olacaklar için konan ilk şart DSP ilkelerine uymak, ikincisi ise bu ilkelere uyulduğunu DSP Yönetimine kanıtlamak olarak belirtilmişti. Bu durumda Sarıgül için DSP’ye girmesi halinde bu şartların ne ilki ne de ikincisi yerine getirilmiş olmuyor. Şöyle ki; ilki yerine getirilmiyor çünkü Sarıgül CHP’nin Şişli kararını bekledi ve beklediği gibi olmadığı için istifa etti. Birinci şık gerçekleşmediği için ikincisi ilkine bağlı bir şart olarak otomatik olarak yerine getirilmemiş oluyor. Bu şartlarda Sarıgül’ün DSP’ye başvurusunun kabul edilmesi halinde, bu kabulün altına imza atanlar PM’nin son toplantısında almış olduğu kararları ihlal etmiş olacak. Sarıgül’ün bu yıl içinde bazı il ve ilçelerde DSP örgütlerinin oluşturulmasına müdahil olduğu da biliniyor. Bu siyasi etik açısından her iki tarafın da, hem DSP’nin hem de Sarıgül ve taifesinin düştüğü ilkesizliği açıkça ortaya koyuyor. DSP Merkez Disiplin Kurulu bütün bu olan biteni sadece seyrederek bu suça iştirak etmiş oluyor. Bu konuya ilişkin olarak bütün DSP’lilerin ve Demokratik Solcuların gerekli duyarlığı göstererek DSP’nin böyle bir ilkesizliğin paydaşı olmasını önleyeceğini umuyor ve bekliyoruz. Saygı ve sevgilerimle.”