Keşan Belediye Meclisi’nin Milliyetçi Hareket Partili (MHP) üyesi Süleyman Eren, dün yaptığı açıklamada, son günlerde ülke geneli ve Keşan’da yaşanan olaylar ile ilgili değerlendirmede bulunarak yaşanan Kürt sorunu hakkında konuştu.

Eren, açıklamanın başında, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, ve düşünürler Ziya Gökalp ile Yine Kürt kökenli Saidi Nursi ve Kürt Hakanı Alp Urungu’nun konuyla ilgili söyledikleri şu sözleri ifade etti: “Ziya Gökalp Diyarbakırlıdır. Kendisi de zaza kökenlidir. Fakat Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük hizmetleri olmuş bir düşünürdür. Bir sözünde; ‘Her yerde Kürdü aradım karşıma hep Türk çıktı. Gördüm ki Türk ve Kürt aynı soyun iki adıdır.’ Yine Kürt kökenli Saidi Nursi, ‘Türkler İslam milletlerinin kahraman ordusudur.’ Bir Fransız Türkolog ise ‘Kürtler ile Türklerin arasında pek çok nedenden dolayı bir uçurum yoktur. Bu iki ulus binlerce yıldır bir arada yaşamaktadır. Kürtlerin gönderme yapabilecekleri tarihi bir devletleri ya da tamamen Kürt unsurlarından oluşan bir kültürleri yoktur. Kürt boylarından bazıları bir şekilde Kürtleşmiş, eski Türk topluluklarıdır. Kürtler Türkiye Cumhuriyeti’nde; yönetim kadrolarının üst seviyesine kadar yükselmişlerdir.’ Kürt Hakanı Alp Urungu da ‘Kürt ilinin hanıyım.’ derken bile Türkçe sesleniyor. En güzelini ise Mustafa Kemal Atatürk söylemiştir. Atatürk, ‘Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı, Makedonyalı aynı ırkın evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır.’ demiştir.”

KÜRT AYRIMI TAMAMEN DIŞ GÜÇLERİN OYUNUDUR

“Türklerin töresi ve gelenekleri hemen hemen birdir.” İfadelerine yer veren Süleyman Eren, “Hangi devirde olursa olsun ve dünyanın neresine giderseniz gidin Türk’ün yanında mutlaka bir Kürt vardır. Aynı kökten geliyoruz. Herkes bilsin ki; aynı köklerin değilsek bile mutlaka akrabayız. Türk ile Kürt beraberliği tesadüf değildir. Aynı şarkıyla, türküleri dinliyoruz. Aynı şeylere ağlıyoruz, aynı şeyler ile gülüyoruz. Aynı vatanın nimetlerinden faydalanıyoruz. Türk-Kürt ayrımı tamamen dış güçlerin oyunudur. İki kardeşi birbirine düşman etmek için planlanmış ve zaman zaman gündeme getirilmiştir. Türkiye Devleti’nin en zor zamanlarında bir isyan patlatmışlardır. Onlarca isyan yapılmıştır. Koçgiri İsyanı Kurtuluş Savaşı’na denk getirilmiştir. Şeyh Sait İsyanı Kerkük, Mısır ve Boğazlar sorunu görüşülürken meydana getirilmiştir. Bugün de aynı şekilde, aynı aktörlerin oynatıldığı olaylar devam etmektedir.” şeklinde konuştu.

PAYLAŞAMAYACAĞIMIZ NE VAR?

Kürt-Türk ayrımının hiçbir zaman yapılmadığını belirten Eren, “Kanunlar karşısında Kürt kökenli kardeşlerimiz ve Türk insanımız her zaman eşit olmuştur. Bu vatandan hep beraber faydalanıyoruz. Kız aldık, kız verdik. Benim kendi akrabalarımdan Kürt vatandaşlarımızla evlenenler var. Artık Türkiye’de bin yıldır birlikte yaşıyoruz ve kan karışıklığı olmuştur, maddi-manevi olarak bir birimize karıştık. Artık bir birimize karşı da saygılı olmalıyız. Çanakkale’de büyük dedem Osman Pehlivan ile Adıyamanlı Mehmet, Siirtli Ahmet aynı siperde çatışmış ve şehit olarak koyun koyuna yatmışlardır. Meryem ninem ile Adıyamanlı Mehmet, Siirtli Ahmet’in kızları babasız, şehit çocukları olarak büyümüşlerdir. Canımızı paylaşmışız, kanımızı akıtmışız. Paylaşamayacağımız ne var?” dedi.

BU YAŞA GELDİM BÖYLE OLAYLARLA KARŞILAŞMADIM

Türkiye’nin doğusunun da batısın da hem Kürt’ün hem de Türk’ün olduğunu söyleyen Süleyman Eren, sözlerine şu şekilde devam etti: “Batıya gelenler iş yeri açmışlardır. İşte Keşan’da gelmiş adam işyeri açmış ve gidip alışveriş yapıyoruz. ‘Bu doğuludur, güneydoğuludur’ diyerek ayrım yapmıyoruz. Beraber çay içiyoruz, ayını lokantada yemek yiyoruz. Beraber eğleniyoruz. Arada bir sıkıntı yok. Şimdiye kadar da olmadı. Doğudan, güneydoğudan gelen insanlar kendi memleketinden daha rahat bir şekilde burada hareket etme, para kazanma imkanı bulmuşlardır. Hiç kimse bu vatandaşlarımızı ayırt etmiyor. Ama gelenler de artık yanlış adımlar atmamalı ve attığı adımlara dikkat etmeliler.

Keşan’da bugüne kadar son günlerde meydana gelen olayları bugüne kadar yaşamadık. Bu yaşa geldim böyle olaylarla karşılaşmadım. Birbirimizin cenazesine de düğününe de gittik. Doğuda ülkü ocaklarında hâlâ güçlü arkadaşlarımız var. Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in en yakın koruması Alevi Kürt delikanlısıydı. Türk milliyetçisi olarak söylüyorum; Kürt kardeşlerimiz ile hiçbir meselemiz yok. 70’li yıllarda da doğuda güneydoğuda yiğitçe mücadele eden arkadaşlarımız olmuştur. Bingöl Belediye Başkanımız Hikmet kardeşimiz şehit edilmiştir. Van’da ülkü Ocakları başkanı Mehterbaşı lakaplı arkadaşımız şehit edilmiştir. Bugün doğu ve güneydoğuda ülkü ocaklarımız var. Geçtiğimiz dönemlerde milletvekilleri çıkardık. Ayrımcılığa karşıyız. Bu vatan hepimizin. Bu vatanı dış güçlerin aklına uyarak parçalamamamız, bölmememiz lazım. Bu vatan bizim ise hepimiz sahip çıkmalıyız. Durduk yerde kavga çıkarmanın anlamı yok.”

İNSANLARI TAHRİK ETMEKTEN DE KAÇINILMALI

Eren, sözlerini şöyle tamamladı: “En tehlikelisi ülkenin batısında bir hoşnutsuzluk görünürse, Türkiye’de çatışmalar başlarsa bunun altından, ‘Kürt’üm’ diyenler de ‘Türk’üm’ diyenler de çok zor kalkar. Çok kanlı çatışmalar olur. Bu da dış güçlerin istediği. Aklımızı başımıza toplayalım. Batılı batılı gibi doğulu doğulu gibi değil de birlikte hareket edelim. Türkiye, Keşan hepimize yeter, hepimizin karnını doyurur. Kavganın anlamı yok. Geçtiğimiz günlerde Keşan’da yaşanan hadise münferittir. Planlı bir olay olsa daha hoş olmayan olaylar çıkardı. Böyle münferit bir hadisenin de yaşanmaması lazımdı. Ama bazı münferit hadiseler yaşanabiliyor. Meydan vermemek lazım diye düşünüyoruz. İnsanları tahrik etmekten de kaçınılmalı. Beraberce yaşayalım. Olanı paylaşalım ve kavgaya gürültüye yer vermeyelim. Türkiye’yi parçalamak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmeyelim. Keşan’da herkese hoşgörü ile bakıyoruz. Eğer PKK’lı değilse arkadaşımızdır, kardeşimizdir. Nereli olduğu hiç önemli değil. Aynı ağacın dallarıyız. Davranışlarımıza çeki düzen vermeliyiz. Bölücülerin oyununa gelmeyelim.”