Keşan Demokrasi Platformu’nun, Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu ve demokrasi şehitleri için hazırladığı anma programı geçen Cuma akşamı kalabalık bir katılım ile gerçekleştirildi

Program, Uğur Mumcu Caddesi üzerinde bulunan Uğur Mumcu Anıtı önünde saat 19.00’da saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın söylenmesi ile başladı. Törene katılanlar daha sonra ellerindeki karanfilleri Uğur Mumcu Anıtı önüne bıraktılar.

Programın ikinci bölümü Uğur Mumcu Parkı’nda devam etti. Belediye Meclisi Üyesi Serdar Dinçer’in sunumunda gerçekleşen programda, Keşan Demokrasi Platformu adına konuşmayı ADD Keşan Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Sunar yaptı.



Sözlerine, Ülkemizde adalet ve demokrasinin yerleşmesi için mücadele eden her cana selam olsun” diyerek başlayan Sunar, konuşmasına şöyle devam etti:
GERİCİ AYAKLANMANIN CESARETİ KIRILMIŞTIR

“Adaletin tecellisinden korkanların izledikleri iki yol vardır: Öncelikle, ödüllendirerek susturmak, kabul görmezse korkutarak veya gerekirse katlederek susturmak. Her iki durumda da adaletin yapması gereken, rüşvetçiyi ya da katili cezalandırmaktır. Bu ceza da mutlaka hukuka uygun olmak zorundadır. Adalet kurumları, hakimler, savcılar bunun için vardır. Haksız kazanç ve gücün peşinde olanlar ya da köhnemiş ideolojilerin suyundan içmiş, insan haklarına duyarsız, kendi ideolojisi dışındaki tüm düşünceleri düşman sayan ve yok etme peşinde olanlar; gizli ya da açık örgütlenmelerle, zaman zaman devletin içinde kadrolaşıp, kirli işlerinde devletten yararlanmışlardır.
Devlet gücünü yanına alıp, kendi görüşlerini empoze için, mahalle baskısı ile halkı sindirerek, kendilerine karşı olan güçleri, devletin de karşısında göstermeyi becerebilmişlerdir.
Menemen’de 23 Aralık 1930’da işlenen ideolojik cinayetin failleri derhal bulunup cezalandırılmışlardır. Adaletin tecellisi karşısında gerici ayaklanmaların cesareti kırılmıştır.
Ülkemizde düşünce her dönemde suç sayılmıştır. Devlet kendisine 1950’li yıllardan sonra Amerikancı emperyalist  bir ideoloji benimsemiş ve bu ideoloji dışındakilerle adeta savaşmıştır. Halktan yana düşüncesini kamuoyu ile paylaşan şair, yazar, bilim insanı sanatçı kim varsa ‘Domuz Dolabına’ sokulmuştur.

FAİLLER DEVLET TARAFINDAN KORUNMUŞTUR

1980’lere gelindiğinde bu ideoloji, devletin şeklini değiştirmeye yönelik anayasa değişikliklerini yapmış ve emperyalist özelleştirmeleri gerçekleştirmeye, uluslararası finans kuruluşlarını ülkeye davet etmeye başlamış, ‘devletin malı olmaz’ diyerek, yandaşlarına peşkeş çekmeye başlamış, buna karşı olanları, yandaş basında hedef göstererek katledilmelerini sağlamış, faillerinin üzerine gitmeyerek kollamış, cesaretlendirmiş, yeni cinayetlerine meydan vermiştir.
Uğur Mumcu, ülkenin talanına karşı verdiği amansız mücadelesi ile uluslararası tekellerin Türkiye üzerindeki oyunlarını sergilemek ve ülke içindeki mafya - tarikat - devlet işbirliği ile halktan çalınanları ve halkın nasıl susturulmak istendiğini bağırdığı ve susturulamadığı için; dikkat çekici bir tarihte, 24 Ocak kararlarının alındığı fakat bu kararlara karşı gelen işçi, emekçi kitlelerin gücünü kırmak için planlanmış olan 12 Eylül darbesinin başlangıç tarihinde 24 Ocak 1993 günü arabasına yerleştirilen bomba ile çocuklarının gözleri önünde katledilmiştir. Failleri devlet tarafından kollanmıştır. Bundan cesaret alarak o gizlenen güçler, Atatürk Devrimlerinden kalan ne varsa hepsini silmek, cumhuriyetin niteliklerini değiştirmek üzere, yollarını açmak için cinayetlerini Ahmet Taner Kışlalı’yı, Necip Hablemitoğlu’nu, Hrant Dink’i, Mustafa Yücel Özbilen’i katlederek sürdürmüşlerdir.
MÜCADELELERİ YOLUMUZA IŞIK OLSUN

12 Eylül 1980 darbesinin ürünü olan bu iktidar, geçen onbir yıllık iktidar döneminde, ülkeyi bölmenin eşiğine getirmiş, üretimden devlet desteğini çekmiş, ülkenin varlığını yandaşlarına peşkeş çekmiş, bakanlarının, başbakanlarının, eniştelerinin, dünürlerinin servetlerine servet katmış, kendi yarattıkları yandaş medyayı da halkı kandırmada kullanmıştır. Kendilerine karşı olan her türlü düşünceyi peşin suçlu sayarak tutuklatmış, haklarında yalan yanlış deliller uydurarak uzun vadeli bir yargılama süreci başlatmıştır. Ülkenin özgür sesini kesme yoluna girmiştir. Kendi yandaşlarının suçlarını açığa çıkaran savcıları, polis müdürlerini suçlu ilan etmiş, cezalandırma yolunu seçmiştir. Bu iktidar bundan sonra kimseyi ödüllendirerek susturma yolunu denemeyecektir. Çünkü oğlunu koltuğunun altına alıp adaletten kaçırdığını yüce milletimize sergileyen bir Başbakan ve iktidarından başka bir tavır sergilemesi beklenemez. Bütün çabası; kurumları kendi istediği şekilde düzenleyebilmek içindir.
Bunlar seçimde kaybetseler dahi, bir bahane ile iktidarı terk etmek niyetinde olmadıklarını göstermişlerdir. Bu uğurda kaybettiğimiz tüm demokrasi şehitlerini Uğur Mumcu’nun şahsında, O’nun adına düzenlenen bu törende saygıyla anarken verdikleri mücadelenin yolumuza ışık olmasını diliyoruz.”


AKTAN: ÖLDÜRÜLDÜLER,

ÇÜNKÜ AYDINLANMA

YOLUNDA HALKA MESAJ

VEREN İNSANLARDI

Program, gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Cengizhan Aktan’ın konuşması ile devam etti. Söylenecek çok şey olduğunu, ancak etkinliğe katılanların zaten pekçok şeyin farkında olmaları nedeniyle sadece bir tek şeyin altını çizmek istediğini belirterek konuşmasına başlayan Cengizhan Aktan, şunları söyledi: Uğur Mumcu’lar, Abdi İpekçi’ler, Ahmet Taner Kışlalılar ve diğer aydınlarımızın katledilmesinin bir tek nedeni vardı. Bugün bu nedeni çok daha iyi anlıyoruz, çok daha iyi görülüyor. Türkiye’ye bugün baktığımız zaman, onların neden katledildiğini anlamamak mümkün değil. Çünkü onların yokluğuyla, geriye kalanların da haksız hukuksuz bir şekilde zindanlara gönderilmesiyle, ülkede yaşanan boşluk, basındaki boşluk, suskun bir basın ve suskun bir toplumla karşı karşıyayız. Ve bunun sonucu olarak da bugün hepinizin bildiği gibi, haksızlıklar, hukuksuzluklar adaletsizlikler, hırsızlıklar, yolsuzluklar, ayakkabı kutularına doldurulmuş haksız kazançlar ortalığa saçılmış durumda. Bunlar herkesin de gözü önünde oluyor. Bütün halkın gözü önünde ama hiç kimseden hiçbir tepki olmaksızın oluyor artık. Çünkü artık bunlara ses çıkaracak, halkı bilinçlendirecek, aydınlatmaya çalışacak yazarlarımız, gazetecilerimiz, aydınlarımız, bilim insanlarımız ne yazık ki çok azaldı. Dolayısıyla, bugün andığımız demokrasi şehitlerimizin bilinçli olarak onyıllardır neden katledildiğini, bugün Türkiye’de genel ortama baktığımız zaman görmek mümkün… Onlar bunun için öldürüldüler, çünkü hepsinin ortak bir noktası vardı: Hepsi halka aydınlanma yolunda mesaj veren insanlardı. Yaptıkları tek şey bu, tek suçları buydu ve şu anda gördüğünüz gibi ne yazık ki onları katledenler amaçlarına ulaşmış ve her şeyi halkın gözü önünde rahat rahat yapar haldeler. Bunu vurgulamak istedim. Burada bulunduğunuz için hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.”


DİNÇER: BİRER UĞUR MUMCU OLMAK ZORUNDAYIZ

Anma programında son konuşmayı Keşanlı Yazar Hilmi Dinçer yaptı. İnsanların aldığı eğitim ile olgunlaştığını ve yaşamını şekillendirdiğini ifade eden ve Uğur Mumcu’nun da gazeteciliğe hukuk eğitimi almış biri olarak başladığını belirten Dinçer, “Belgelere dayalı yazdıklarına kimse karşı çıkamıyordu. Karşı çıkmaya güçleri yetmediği için O’nu bir Pazar sabahı katlettiler. Uğur Mumcu’nun Türk köşe yazarlığına yepyeni bir hava getirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerini yeniden kurma görevi ile sorumlu olan iktidarı yaratmak için her birimiz gerekirse birer Uğur Mumcu olmak zorundayız.” diye konuştu.

Konuşmaların ardından Uğur Mumcu’nun Türkiye’nin değişik bölgelerinde katıldığı toplantılarda yaptığı konuşmalara ve bombalı saldırıdan hemen sonraki anlara yer verilen bir sinevizyon gösterimi sunuldu. Ardından Selda Bağcan’ın söylediği “Uğurlar Olsun” ve Zülfü Livaneli’nin seslendirdiği “Yiğidim Aslanım” şarkıları çalındı. Parkta toplanan yüzlerce vatandaş bu şarkılara yüksek sesle ve hep bir ağızdan katıldı.

Anma programı, katılımcıların serbest konuşmalarla katıldığı forumla noktalandı.