BÜLENT SAYLAM

Medya Keşan Facebook sayfası üzerinden Gazetemizin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Bülent Saylam’ın sorularını yanıtlayan Bezbaş, ayçiçeğinden, çeltiğe, eğitimden siyasete değerlendirmelerde bulundu.

TARIMDA PLANLAMANIN EN GÜZEL YOLU İHTİYACINIZI BİLECEKSİNİZ

Açıklamasının başında ayçiçeği ile ilgili konuşan Bezbaş, yıllardır bir ayçiçeği üreticisi olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Sulayabilenler için verim artışı mümkün ama sulayamayanlar için doğaya bağlı bir üretim şekli hala. Dünyada yağ ithalatı yapan önemli bir ülkeyiz. Pandemi döneminde gördük ki stratejik bir ürün ayçiçeği yağı. İthalatı önlemenin yolu planlamadan geçiyor. Binlerce dönüm ziyan olan ürünümüz var planlama olmamasından dolayı. Araştırmacılar iyi bir planlamada % 25 daha az ayçiçeği ithal edeceğimizi söylüyor. Planlama olmadığı için bir sene soğan 10 TL bir sonraki sene 10 kuruş. Tarımda planlamanın en güzel yolu ihtiyacınızı bileceksiniz. Dünya piyasasında en ucuz ve en kolay neyi bulabilirsiniz onları ektirmeyeceksiniz. Biz para yapan ürünleri ekeceğiz diyeceksiniz.”

DAMLA SULAMADA BAŞARILI OLUNURSA TRAKYA İÇİN DEVRİM

Tarımda yeni teknolojik gelişmelerin önemine değinen Bezbaş, “Biz kuru üzüm üretiyoruz. Peru’da modern tekniklerle üzüm bağları oluşturdular. Biz yüzyıllarca üzüm üretiyoruz. Bu yeni bir yapılanma. Peru, dünyanın damak tadına göre üretim yaptılar, biz 2,9 dolara kuru üzüm satıyoruz. Onlar da 3 dolara yaş üzüm satıyorlar. Bilimsel olarak üretim yapmak lazım. Babadan gördüğümüz yöntemlerle tarım yapmaya devam edelim. Bizim köyümüzde bir çiftçi kardeşim var. Bu yıl damlama sulamayla çeltik ekti. Vahşi sulama yok. İlaçlamada sıkıntı yaşamadı. Şu an çok iyi gidiyor bir tek kardeşlenmede sorun oluyormuş. Sık attı tohumu onda da sorunu çözdü. Başarılı olurlarsa bizim Trakya için bir devrim. Barajlarımızdaki su vahşi bir şekilde kullanılmamış olacak. Tarlalardaki tuzlanma önlenecek. Aynı arkadaşımız ayçiçeğine de damlama sulama yaptı hem de ikinci ürüne yaptı. Şimdi onu da merak ediyorum. 350-400 kilo alacağını tahmin ettiğini söyledi.  Üretim buna doğru gitmeli. Bunun da teşviklerle özendirilmesi lazım. ” dedi.

İLÇE TARIMIN BİNASINI ÇELTİK KOMİSYONU FİNANSE ETMİŞTİR

Çeltik tarlalarında ilaçlamanın etkin yapılmadığını söyleyen Bezbaş, çeltik komisyonunun finansal açıdan eserler bıraktığını hatırlatarak şunları söyledi: “Bu sinek konusunda çok ciddi şikayetler var. İlçe Tarım'ın bu çeltik komisyonlarından aldığı bir para bu parayı ilaçlamalarda kullanıyorlar. Hatta ben hatırlatayım, kamuoyu unutmuştur. Bu ilçe tarım binasını da bu parayla yapılmıştı. İçeri komisyonlarına çelik üreticinin ödediği parayla yapıldı. İlçe tarım binası ama yapısının şeffaf olmadığını düşünüyorum ben. İlaçlamalara dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

TÜRKİYE'DEKİ ÜRETİCİLERE SERTİFİKALI BUĞDAY TOHUMU BEDAVA VERİRİM

Bezbaş, kendisinin tarım bakanının yerinde olması durumunda Türkiye’de neler yapacağını söyle anlattı: “Bir gün tarım bakanı olsam ilk yapacağım şey tüm Türkiye'deki üreticilere sertifikalı buğday tohumu bedava veririm. Başka bir şeye gerek yok. Yani destek dediğiniz kalemi buğdayda desteklediğiniz kalemin sertifikalı buğday tohumu üretici ücretsiz verin. Gübre verin üreticiye 20 kilo nitrat verin, 20 kg da üre verin başka bir şey vermeyin. Yüzde 25 ülkenin 20 milyon ton buğday üretiyoruz. En iyi olduğumuz yıllarda 25 milyon ton buğday üretmezsek bütün ülke bana bela okusun, bu kadar basit. Biz çözüm yolları işin içinden gelen insanlar bu olayı nasıl çözülebileceğini biliyor. Binlerce tarım bakanının 99 tane danışmanı varmış 100 hatta 200 tane danışman olan bakanlar var.”

ÜRETİCİ BUNU ÇEKEMEZ Kİ

Gübrenin sorun olduğunu hatırlatan Bezbaş, “Biz hala gübre sorunumuzu çözemedik. Gübre fiyatları ulaşılamaz halde, vahşi ithalat yapıyoruz. Tam buğday para yaptı. Bir ithalat talep gitti. Arpanın seyrini anlatayım, harman biçiliyor. Arpa 2500 lira, çatır çatır herkes arpa alıyor. Biçen satıyor. 1 hafta sonra arpa 2.300 lira, bir ithalatta arpa 1900 lira. Şimdi nasıl bir durum bu? Ya onlar da bir işletme üretici para kazanacak ki ondan sonra yatırım yapsın, ürününü daha değerli fiyata satsın ki önümüzdeki yıl yüzü gülsün işte bu teknikleri yeni teknikleri denesin ama olmayınca ithalat ithalat ithalat yani tamam enflasyon önemli. Ülkede insanlar ekmek ucuz yesin, eyvallah tamam ama yani üretici bunu çekemez ki.” şeklinde konuştu.

SOSYAL DEVLET OLMADIĞI İÇİN SIKINTI BÜYÜK

Ayçiçeği fiyatları hakkında konuşan Bezbaş, şunları aktardı: “Her zaman uygulanan politika, harmanda baskıcılar fiyatları ve 4,5-5 lira bandına düşüreceklerini düşünüyorum. Dünya piyasasında fiyatlar belli. Rusya'da da gelen haberler iyi değil, rekoltenin düşeceği konusunda açıklamalar var; kuraklık orayı da etkiledi. Ayçiçeği para yapacak. Bu ne demek? Ayçiçeği yağının da para yapması demek. Yağın da artması demek. Tüketici boyutundan baktığımız zaman ayçiçeği yağı yükseldiği zaman tüketiciler sıkıntı yaşıyor almakta. Cam bardakla yağ alan insanlar var. Yani gerçekten ülkemiz, fakir, fakir, çok fakir zengini çok zengin. Sosyal devlet olmadığı için sıkıntı büyük.”

ÇOK CİDDİ OLARAK TRAKYA'DA REKOLTEYİ ARTIRDI

Buğday’da 40-50 yılın en iyi rekoltesinin yakalandığı bilgisini veren Bezbaş, “Verim açısından baştan yağışlar çok güzeldi. Çok umutluydu insanlar, 300 kiloları konuşuyorduk ama şu anda maalesef sıkıntı, taban yerler, Taban suyu olan yerlerde yine verim kaybı olacağını düşünmüyorum ama bayır olan yerler çabuk kuruyan yerler. Onlarda 120 kilo 130 kg’lere düşeceğini görüyorum. Bende geziyorum. Şu anda aşağı yukarı bu Keşan çevresinde durum bu. Yaşlılarla konuşuyorum 40-50 yıldan beri böyle bir verim alınamadığını söylediler. Buğdayda üst düzey yağmurların çok zamanında yağması, havanın çok uygun gitmesi çok ciddi olarak Trakya'da rekolteyi artırdı.”

KURUMUMUZDA HERKES AŞISINI YAPTIRDI

Eğitim çalışanlarının çoğunluğunun aşılandığını belirten Bezbaş, şunları söyledi: “Milli Eğitim Bakanlığı da bu işi çok sıkı tutuyor. Teşekkür ederim. Resmi yazıyla aşı olmayan personel bilgileri istendi. Herkes aşısını yaptırdı. Evet, herkes aşılı bugün hatta ikinci aşısı yaptırın. Birkaç arkadaşımızın da okulların açılacağı güne kadar aşıları tam olacak. Yani ikinci aşının, antikorların seviyesi yükselmiş olacak. Üçüncü aşıyı olan arkadaşlar var zaten okullarda öğretmenler aşılama daha önce başladı, diğer personelle birlikte devam ediyor. Bu aşı konusunda tereddütlü olan arkadaşları da ikna etmek yöntemi sonunda bilinçlendiler. 2 arkadaşımız vardı. Onlar da aşılarını oldular.”

DÜNYA ŞAMPİYONU TEKVANDOCU ÖĞRETMENİMİZ VAR

Rol model öğretmenlere yer verdiğini dile getiren Bezbaş, “Aileler çok ciddi sıkıntılar yaşadılar, çocuklar okullarından ayrıldılar. Ailelerin davranışları değişti, bize karşı sevgi arttı. Yani demek istediğim okul ne kadar önemliymiş, eğitim camiası nasıl mücadele ediyormuş diye böyle gözlerimizin içine bakmaya başladılar. Çünkü evde çocuklarla savaş çıktı, kolay değil, enerjisini atamadı çocuklar.  Eğitim, sadece ders anlatmak konu öğretmek değil, artık mecralar çok oradan da öğrenebiliyorsunuz. Bir rol model çok önemli. Aden Koleji'nde her zaman söylüyorum, dünya şampiyonu tekvandocu öğretmenimiz var. Neden var? Öğretmenimiz sınıfın içine bir dünya şampiyonu etiketiyle giriyor. Rol model oluyor. Çocuklar benim dünya şampiyonu öğretmenim var. Ben de olabilirim. Ben de bu kursa gideyim.  Ben de spor yapayım diyor çocuklar. Yabancı öğretmen çalıştırıyoruz. Tabii ki maliyetleri çok ağır bunları yani zaten ucuz olsa herkes çalıştıracak ama yabancı öğretmen bir duruş sergiliyor orada konuşmuyor Türkçe. Biliyorsunuz pratik çok önemli. Konuşma derslerinde çocuklara öğretiyorduk öğretiyorduk çocuk konuşamıyordu. Ama şimdi konuşuyorlar. Zorlanmadan olmuyor.”

HER EĞİTİMCİ, BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE GİBİ OLMALI

Eğitim politikalarının önemine dikkat çeken Bezbaş, konuşmasına şu ifadelerle devam etti: “Ülkeler 100 yıllık eğitim politikaları izliyor. Yoksa onlar bizden akılsız mı? Çok akıllılar dokunmuyorlar eğitime. En yüksek puanını insanları öğretmen yapıyorlar, en yüksek puanla giriliyor, en yüksek parayı öğretmene veriyorlar ama karşısında da alıyorlar. Adanmak lazım. Öğretmen kendini adamış olması lazım. Mesleğini sevmeyen bizim genel müdürüm her gün 8’de kapıda karşılıyor, hepsinin ismini biliyor. Anaokulu öğrencileri ile su savaşı yapıyor, sevgi olmadan olmaz. Sevgi olmadan olmaz. Bence her eğitimci, beyaz zambaklar ülkesinde gibi olmalı. Her eğitimci yani biliyorsunuz işte o çamur deryasından, o beyaz zambaklar ülkesinde anlatılıyor, çıkıyor, idealist bir insan, bunca baskıya rağmen büyük devletlerin operasyonlarını ajanlara karşı; oradan bir cennet yaratıyor. Neresi orası belli Finlandiya.”

HAYALLERİM VAR, TARIM BAKANI OLMAK İSTİYORUM

Siyaset hakkında konuşan Bezbaş, “Yerel siyaset yapmak istemiyorum. neden? Çünkü o kadar çok dedikodu var ki yani ya ben 50 yaşına geldim. Bana hırsız denmesini istemiyorum, ben bunu kaldıramam.  Çoluğum çocuğum var hayatım mücadeleyle geçti. Yaptıklarınızdan çok özel hayatınız konuşuluyor. Ben daha büyük bir coğrafyaya hizmet etmek istiyorum. Ülkeme hizmet etmek istiyorum, hayallerim var, tarım bakanı olmak istiyorum. Ulaşılabilir hedef ben. Tamam, öğretmenim şeyim ama haddini de bilmek lazım. Sonuçta orada bir süre eğitim planlamacıları var. Bizimle birlikte siyaset yapanların hakkı diye düşünüyorum. Ama Tarım Bakanlığı da benim için daha ulaşılır bir hedef diye düşünüyorum. Gittiğimiz her yerde saygı görüyoruz. Ekiplerimiz var, insanlar bize saygı gösteriyor. Gönül almanın Türkçe karşılığı, insanların çevresini genişletmek, çevresindeki insanları mutlu etmek. İnsan öğreniyor. Eskiden çok kavgalar ettik. Artık kavga etmiyorum.”  dedi.

BAŞKASININ PARASIYLA HER GECE SOFRA KURANLAR ŞİMDİ SARMA SİGARA İÇİYOR

Siyasetçinin özel hayatına dikkat etmesi gerektiğini söyleyen Bezbaş, şöyle konuştu: “Bugüne kadar bir tek bir şey istememişim, ister Belediye Başkanı olsun ister başka istemem zaten. Çevremdeki insanlara ben yardımcı olurum. Gidip bir belediye başkanının önünde düğme ilikleyip işimi yap demem, demedim, bugüne kadar hiç birisine demedim. Yani ben hiç haram sofrasına oturmuş adam değilim. 2 kere yemek yediysek ben ödedim. Siyasette ben hep şunu savunuyorum: İnsan gibi davranacaksın, kendi işinde para kazanacaksın, başarılı olacaksın. Siyasette insanlara hizmet edeceksin. Başkasının parasıyla her gece sofra kuranlar şimdi sarma sigara içiyor. Onun için sen kendi gelirinle yaşıyorsan o gelirle aynı şekilde yaşayacaksınız. İktidar olduğun zaman da o koltuğa oturduğunda ister Belediye Başkanı ister milletvekili farketmez. Yoksa bunu abarttığın zaman insanlar görüyorlar. Eskiden 12’de işe geliyordun şimdi alem getirtiyor 9’da işe.”

NASIL OY VERSİN SANA Z KUŞAĞI?

Siyasette istekli olanların olması gerektiğini savunan Bezbaş, “İçinde iştahı olmayan siyaset yapmaya kalkmasın. Ben konfor yapayım işte hayatımı güzelleştireyim. Yani haram helal önemli değil. Böyle de çıkıyor. Sana gelmese çoluğuna çocuğuna geliyor. Yani hırsızlık kadar kötü ya da böyle başarısız kadar işte kalpazanlık kadar kötü bir şey var mı? Benim için çok kötü şeyler bunlar. Böyle anılmak istemem. Çocuklarımın böyle anılmasını istemem. Her insan kendini yenilemek zorunda senin unvanın profesör olabilir, bilmem ne olur. Sen sadece samanda tanede kaldıysan, bu cümlelerle konuşuyorsan sadece senin dilin bu ise olmaz o iş. Nasıl oy versin sana Z kuşağı?” dedi.