Düşün’ce…

 

seni düşününce bahar iki kere geliyor 
seni düşününce iki güneş doğuyor 
seni düşününce yağmur dinmiyor şehirde 
seni düşününce insan ayrılmaya üşeniyor geceden 
seni düşününce elim ayağım titriyor Çin'de 
kurşuna diziliyorum Japonya'da çıkmaz bir sokakta 
Rusya'da bana denk geliyor revolver 
bana yanaklarının sıcağından bir tutam gamzen ver 
bu haziran ertesi zamanda ölmek zor değil
ellerim iki kere dolanır beline, gelsen, seslensen 
karanlıklar iki kere yırtılır gülüversen, 
süzüversen gözlerimi eskisinden daha sıcak 
közün soğumadan gelsen, yaralarıma bassan sıcağını 
ayrılık iki kere yıkar adamı şimdi... 

seni düşününce çaya şeker atılmıyor bu şehirde 
seni düşününce kimse konuşamıyor, sesinin üstüne 
seni düşününce şarkılar nakaratsız söyleniyor 
seni düşününce üşüşüyor üstüme üşüyen kuşlar 
sıcaklığına alışmamış olsam 
bu temmuz da kandıracak bizi cangülüm 
sızısı düşüyor yokluğunun sazımın tellerine 
inceden titretiyorsun bam telimi, sızım sızlıyor 
önce martılar mülteci sonra infilak namesi 
ve eksik nota basılıyor yabancısı olduğum bu coğrafyada 
ellerinin olmadığı şehir bana yabancı 
ellerini tutmadığım sokaklar çıkmaz, bilmez miyim 
el yordamıyla korkuyorum bu karanlık 
ve kapısı aralık kalmış yalnızlığımın inzivasında 
sorusu cevaplarına cevabı sorularına yabancı 
ayrılık çok eski zamanlardan bize kalmış 
hiç kimse göze alamamış aksini, 
aç kalmış gece yarısı gibi, 
gece yarıları gün ışığına acıkmış 
gece yarısı altı üstü, diğer yarısı bizimdir... 

aksini iddia edenler, hükümsüzdür... 

Osman Coşkun