BÜLENT SAYLAM

“SİYASİ SORUMLULUĞU BULUNANLAR HESAP VERMELİDİR”

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Bugüne kadar yapılan bütün bilimsel uyarılara ve meslek örgütlerinin tüm çağrılarına rağmen hükümet ve devlet yöneticileri deprem tehlikesine karşı yeterli tedbirleri alamadılar. Sonuç halk için tam bir yıkım oldu. Asrın Felaketi denerek deprem katliamının üzeri kapatılamaz. Felaketi katlayan şey AKP hükümetlerinin ve tek adam yönetiminin deprem vergileri dahil bütün kaynakları sermayenin çıkarları için harcamasıdır. Halkı yok sayan imar politikalarındaki ısrarıdır. Yaşadığımız cehennemin nedeni sözü edildiği gibi bir kader planı değil, doymak bilmeyen kar ve rant hırsıdır. Son yaşadığımız deprem gerçeği de gösterdi ki, depremle birlikte halkın üzerine çöken kapitalist yağma düzendir. Halkımız, tek adam yönetiminden ve sermaye düzeninden kurtulmadıkça acılar son bulmayacaktır. Göz göre göre gelen bu toplu kırımda sorumluluğu bulunan şirket sahipleri ve müteahhitler yargı önüne çıkmalıdır. Siyasal sorumluluğu bulunan hükümet temsilcileri, bakan ve bürokratlar hesap vermelidir.”

“OHAL VE KAYYUM UYGULAMALARINA DERHAL SON VERİLMELİDİR” 

“Deprem kentlerinde OHAL ilanı kabul edilemez. OHAL demek gerçeklerin üzerinin örtülmesi, söz- basın-ifade özgürlüğünün askıya alınması, inşaat tekellerinin ve katliamda sorumluluğu bulunanların el ovuşturmasıdır. Bölgedeki halkın beklentisi OHAL değil, yardım ve dayanışmanın ulaşmasıdır. OHAL, kayyum gibi adımlar, gönüllülere yönelik baskı ve gözaltılar dayanışmayı zedelemekte, kayıpları büyütmektedir. OHAL ve kayyum uygulamalarına derhal son verilmelidir.” 

“İŞÇİLER VE EMEKÇİLER İKTİDARIN ZAMAN KAZANMA

MANEVRALARINA ASLA PRİM VERMEMELİDİR”

“AKP iktidarı, 10 kentte ilan edilen OHAL uygulamasıyla sadece deprem bölgesini değil tüm ülkeyi baskı altına almaya çalışmaktadır.  Çünkü ekonomi politikalarından pandemiye, orman yangınlarından deprem ve iş cinayetlerine kadar ‘Cumhur İttifakı’ sürekli olarak halk desteğini kaybetmektedir. 14 Mayıs’ta ilan edilen seçimlerin ertelenmesine dair tartışmalar da bundandır. Anayasaya göre savaş hali dışında seçimlerin ertelenmesi mümkün değildir. Bu nedenle seçimler için son tarih 18 Haziran’dır. İşçiler ve emekçiler iktidarın zaman kazanma manevralarına asla prim vermemelidir. Tam da depremin hesabının sorulacağı günlerdeyiz. İşçiler, emekçiler siyasetin öznesi olmalı ve bu çürümüş iktidarı göndermelidir.” 

“İŞTEN ATMALAR YASAKLANMALI, DEPREM BÖLGESİNDE

İŞÇİ VE EMEKÇİLER ÜCRETLİ İZİNLİ SAYILMALIDIR”

“Birçok fabrikada patronlar ücretlere ek zam talebini deprem gerekçesiyle ötelemektedir. İşçi sınıfı bu uygulamaları ancak birlikte hareket ederek ve mücadeleyle aşabilir. Ayrıca deprem bölgesinde bulunan fabrika ve işyerlerinde işçilerin maaşları kesilmemeli, kısa çalışma ödeneği vb. uygulamalarla ödeme yükü yine işçilerin sırtına bindirilmemelidir. Kaynak işsizlik fonundan değil patronlarca karşılanmalıdır. İşten atmalar yasaklanmalı, deprem bölgesindeki işçi ve emekçiler yaraları sarılana dek ücretli izinli sayılmalıdır.”

“EMEK VE MESLEK ÖRGÜTLERİ, HALK GÜÇLERİ, BİLİM

VE KÜLTÜR İNSANLARI ORTAK ÇALIŞMA YÜRÜTMELİ”

“Hatay, Adıyaman, Maraş başta olmak üzere yıkılan kentlerin yeniden inşası bir kez daha kar ve rant politikalarına terk edilemez. Bilimi dışlayan her imar planı yeni felaketler doğuracaktır. Kentlerin yeniden inşası üzerine o kentin emek ve meslek örgütleri, halk güçleri, bilim ve kültür insanları ile ortak çalışmalar yürütülmelidir.” 

“İSTANBUL DEPREMİ İÇİN HALK ÖRGÜTLENMESİ ÇALIŞMASI YAPMALIDIR”

“İstanbul depremi kapıdadır. Bu nedenle başta yerel yönetimler, emek ve meslek örgütleri olmak üzere tüm halkımız deprem önlemlerinin alınması için örgütlenme girişimlerini başlatmalıdır.Halk kendi komitelerini, koordinasyon kurullarını şimdiden oluşturmaya başlamalıdır. Partimiz önümüzdeki dönem çalışmalarında bu konuya özel bir önem verecektir.”

“8 MART’TA DEPREM BÖLGESİNDEKİ KADINLARLA DAYANIŞMA YÜKSELTİLMELİ”

“Üniversiteler online eğitime geçilmesi ve KYK yurtlarının depremzedeler gerekçe gösterilerek boşaltılması uygulamasına derhal son verilmelidir. Kamuda ve özel sektörde çok sayıda tesis, otel bu ihtiyaç için yeterlidir. Üniversite bileşenlerinin haklı mücadelesini büyütmeli ve sonuç alıncaya kadar sürdürmeliyiz. Ayrıca 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri deprem bölgesindeki kadınlarla dayanışmanın yükseltilmesine vesile olmalıdır. ‘Dayanışma Yaşatır’ sözü en çok düzene karşı hayat mücadelesi veren kadınlar için geçerlidir.”