YETMEZ AMA EVET konusu Sezen Aksu ile tekrar gündeme geldi. 12 Eylül 2010 tarihindeki Referandumda HAYIR diyen kesim AKP’nin iktidara gelişini, iktidara tutunuşunu, ülkenin başına gelen her türlü melaneti, hatta evlerinde ocakta yanan yemeklerini bile YETMEZ AMA EVET diyenlere fatura ederek kendilerini sütten çıkmış kaşık gibi gösterme hevesindeler.. İşin ilginç yanı neden, niçin, HAYIR dediklerinden, kimin güdümünde, kimin peşinden gittiklerinden de hala haberleri yok..

***

Ben bu konu açıldığında HAYIR’cı arkadaşlarıma öncelikle 2 soru soruyorum. “Senin HAYIR dediğin Anayasa Değişiklikleri kaç madde idi ve sen hangi maddeye karşı olduğun için HAYIR dedin?” Bu soruma bu güne kadar hiç yanıt alamadım. İçerikten ve gerekçelerden yeterince haberleri yoktu. Sadece AKP karşıtı olmak onlar için yeterliydi. İçeriğin önemi de yoktu. Tipik bir sürü psikolojisi… Yani koyun diye suçladıklarınızdan farkınızın olmadığının da ne yazık ki hala farkında değilsiniz.

***

Ben niye EVET dedim? Çünkü 26 maddenin 25 ine hiç kimse hayır diyemezdi. Sadece yeni HSYK’nın oluşumu ile ilgili tereddütlerim vardı. O madde konusunda da referandum sürecinde herkesi ama en önemlisi çok önemli hukuk insanlarını, örneğin eski İstanbul Baro Başkanı rahmetli Yücel Sayman ile Prof. Ergun Özbudun ve Prof. İbrahim Kaboğlu’nu dinledim. Sonuçta tereddütüm kalmadı. Göğsümü gere gere EVET dedim..

EVET demek yetmezdi. Çünkü darbe anayasasının pek çok maddesi hala yürürlükteydi. O nedenle YETMEZ AMA EVET dedim.

***

Öncelikle bu referandumun neden icap ettiğini bilmek gerekir. O dönemde askeri vesayet altında olan Yargıtay Başsavcılığı AKP’nin, yani İktidardaki bir partinin kapatılması için bir çalışma başlatmıştı. Demokrasi adına utanç verici bir girişimdi. Askerlerin emirlerine uyarak Halkın oyları ile iktidara gelen AKP’yi kapatma girişimindeydiler. O nedenle AKP, bu oyunu bozmak için bu referandum yoluna girdi.

O zamanki adı BDP olan bugünkü HDP Milletvekilleri ile referandum için yeterli çoğunluk sağlanabiliyordu. Ama ne gariptir ki her maddeye EVET diyen BDP’liler Parti kapatmayı zorlaştıran maddeye gelindiğinde yeterli katılım göstermeyerek o maddenin referandum dışında kalmasına neden oldular. Sonuçta 1 madde eksiği ile referanduma gidildi.

***

Şimdi hala bilgi sahibi olmadan HAYIR diyen papağanlara sesleniyorum. Mevcut HSYK 5 kişiden oluşuyordu ve onlar askerin ve laik/ulusalcı kesimin emrinde ve güdümündeydi. Sırtlarını askere dayamışlardı. Şaibeli bir görünümleri, bu güvence altında mafya ile ilgili ilginç yandaşlıkları bile vardı. Yani sütten çıkmış ak kaşık, tarafsız ve adil falan değillerdi. Gerçek bir demokrasi için güvence değil, önemli bir engeldiler. Değişmesi benim en çok dilediğim bir kurumdu. Ama nasıl değişeceği, yerine de kimin geleceği de elbette önemliydi.

***

HSYK’nın yenilenmesi ile ilgili maddede üyelerin bir kısmının HSYK’nın tüm hakim ve savcıların oyları ile seçileceği öngörülüyordu. Bundan daha demokratik bir yöntem öneren mi vardı da biz yanlış oy kullandık? Bu seçmen olan hakim ve savcıların pek çoğu AKP döneminden çok önce hatta bir kısmı da SHP ve sonrasında CHP’li Bakan zamanında atanmış hakimlerdi. Bunlara güvenmeyecektim de “Sözde değil, özde Atatürk” kavramı ile alkışlanan, daha sonra Dolmabahçe Sarayı’nda önüne eşi ile ilgili yolsuzluk dosyaları konunca, pısıp, kışlaların kapısını FETÖ’cülere ardına kadar açan devrin Genel Kurmay Başkanı’na mı inanacaktım? Sahi... Yere göğe koyamadığınız BÜYÜKANIT Paşa’ya ne oldu?

***

Keşke HAYIR dediğiniz HSYK’yı belirleme sistemini sahiplenebilseydik. Ama çoğumuzun aklında ve gönlünde hukuk ve demokrasi kaygısından daha çok askerlerin güdümündeki HSYK sistemi olduğu için bu madde görmezden gelindi.

(DEVAMI VAR)